HAİN HER AN HER YERDE

54 11 3
                                    


Patlama sesi herkesin duyduğu kiminin alışmış olduğu kiminin ilk defa duyduğu mayının patlama sesiydi.

O ses bölüğün önünde gelmesini bekledikleri timin bulunduğu yerden gelen patlama sesi herkesi sessiz şaşkın bir telaşa düşürmüştü.

Bölük komutanı Yüzbaşı Serhat binanın içerisinden gözlerindeki inşallah kimseye birşey olmamıştır, şehit yoktur korkusu ile kapının önüne çıktı ve telsizden o konuşma geldi.

"Üstteğmen Faik, komutanım tim mayına bastı! Acil destek gönderin!" Telsizden gelen cızırtılı ses timi harektlendirirken Yüzbaşı telsizi eline aldı.

"Faik durum ne? Faik!!!"

"Komutanım acil destek gönderin durum hiç iyi değil" korkudan değilde oradaki kargaşadan dolayı telsizden titrek geliyordu telsizin diğer ucundaki komutanın sesi.

"Şehit yada yaralı varmı Faik?! "

"Komutanım çok kötü! Şehit ve yaralımız çok komutanım."

"Mevcut durumuzu koruyun Faik çıkıyoruz." Yüzbaşı telsize doğru son kez konuşup bakışlarını yanındaki askerlere çevirdi.

"Emredersiniz komutanım. "

"Serhat komutan, Feyzullah çabuk aracı getir! Bölük araç bin! Herkes gözünü dört açsın!" Bütün bölük gür sesle "Emredersiniz komutanım!" dedi.

Taburdan çıkmalarıyla patlama olan yere varmaları çok kısa sürmüştü.
Gördükleri manzara oradakilerin içini sızlatmıştı.

Paramparça olmuştu arkadaşları, beraber yatıp kalktıkları, ailesinden daha çok konuştukları, beraber vakit geçirdikleri arkadaşlarının parçalanmış bedenleri vardı.

Durumun vehameti yükü çok ağırdı 8 tane şehidimiz vardı 1 tane de yaralımız. Yaralı arkadaşının bir bacağı kopmuş sadece nabzı atıyordu.

Onur bütün bu olup bitenleri anlayamıyordu, daha ilk defa göreve çıkmasında yaşanan bu olay duyguları karıştırdı. Ne hissedeceğini bilmiyordu, kimse bilmiyordu. Herkes gördüğü bu manzara karşısında gözlerinden dökülen yaşları siliyordu sadece.

Kısık bir sesle "Feyzullah." dedi Serhat Yüzbaşı.

"Emret komutanım?"

"Şehitlerimizin isimlerini yaz, yaralımızın ismini yaz."

"Emredersiniz komutanım."

Daha yeni doğmuş güneş o kadar çabuk battıki o gün dakikalar belkide saniyeler sürdü. Tabura dönüldüğünde kimi kuran okuyor, kimi telefonda ailesine durumu anlatıyor, kimide televizyonda haberi izliyor, kimide şehitlerimizle ilgileniyordu. Akşam yemeği hazırdı taburda ama kimse yemeğe gitmedi, yemedi, uyumadıda...

Bir hafta geçmişti o gün göreve çıkacak bölük tekrar hazırlanmış sırtlarında 20 kiloya yakın çantalarıyla taburdan yürümeye başlamışlardı. Arkadaşlarının şehit oldukları yerden geçtiler içlerindeki farklı farklı hisler ile...

13 kilometre uzaklıktaki yaşam kulesine vardılar (Cebrail kapısına). Onur'la beraber 43 kişi ikişer ikişer mevzilerine yerleştiler.

Onur, Feyzullah ve Okan üçü beraber bir mevziye yerleştiler. 15 gün boyunca mayın araması yapıp bu bölgeyi mayından temizleyeceklerdi.

Günler bir bir geçerken herkesin birbirine sorusu 'mayını taburun bu kadar yakınına kim yerleştirdi? Bu hainliği yapan kimdi?' herkes her dakika her an bunun cevabını merak ediyordu.

Bir hafta dolmuştu ki dağdaki bölüğün yemek ve suyu bitti ve helikopterin ikmal getirmesini bekliyorlardı. Onur bu yaşananlardan kendine gelememişken şimdide Nuhun dağında alışık olmadığı için açlık ve susuzluk zor geliyordu ona.

"Feyzullah suyun var mı?"

"Hayır?"

"Yiyecek bir şeyin var mı?"

"Hayır. "

Okan bu cevaplar karşısında kahkaha atmıştı.

Onur'un bunu soracağında biliyordu, cevablarıda biliyordu. Aynı soru ve cevapları bir yıl önce Okan ilk geldiğinde de yaşamıştı Feyzullah.

Bu hayır cevapları Onur'un moralini çok kötü şekilde bozmuştu çünkü Feyzullah'ın suyunda vardı, yiyecek yemeği de ama vermedi? Çok zoruna gittiğini belli etmek istemesede saklayamıyordu. "Neden?" diye sordu Feyzullah'a cevap çok açık ve netti "Egitim de merhamet vatana ihanet." dedi.

"Şimdi sana su ya da yemek verirsem her zaman birilerinden bir şeyler istersin. Vermezsem bir daha kimseden istemez ona göre suyunu yemeğini kullanırsın. Etrafa attığın çöpleride topla."

Onur açlık ve susuzlukla bir gün kadar idare etti. Helikopter ikmal getirmişti.

Telsizden ikmalleri almamız için Sait Teğmen çağrı geçti kuleye çağırdı. Okan ile Feyzullah kuleye gittiklerinde mayını koyanın kim olduğunu Sait Teğmen öğrenmişti.

Okan "Kimmiş komutanım?" diye sordu merakla "Şimdilik gizli kalması gerekiyor." dedi komutandan bunu duyan herkes daha da meraklandı, fikir yürütmeye başladılar. Sait komutan "Kimse bu konuyu konuşmasın sonuçlanana kadar." deyip kapattı konuyu.

Artık görev bitmek üzereydi son günü gelmişti. Görevi devralacak 2. Bölüğü beklemeye koydularlar. Herkesin merakı mayını koyanın kim olduğuydu. Tabura dönmek o hainin kim olduğunu ögrenmek istiyorlardı.

Nihayet 2. Bölük gelmiş görev yerinde değişim olmuştu. Tabura doğru 13 kilometrelik yürüyüş başlamıştı, hızlı adımlarla neredeyse mola dahi vermeden tabura varmışlardı.

Bölük önünde içtima düzeninde topladılar, silahlar doldur boşalt yapıldı, bölük silah ve mühimmatlarını yerlerine koydu. Herkesin 15 gün boyunca beklediği bir şey daha vardı, o şey banyoydu.

Soğuk suyun altına girmek ter kokusu ve toz topraktan berbat olmuş saçları biran önce yıkamaktı. Herkes banyosunu yapıp istirahate çekildikten sonra Okan koğuşa geldi.

"Kimin yaptığını ögrendim komutandan." dedi. Herkes merakla yataklarından kalkıp "Kim?" diye hep bir ağızdan sordular.

*

Videonun devamı için beğeni ve like atmayı unutmayınız- ajakskj

NUHUN GEMİSİNDE BÜYÜK KUMARWhere stories live. Discover now