NUHUN GEMİSİNDE BÜYÜK KUMAR

143 25 26
                                    

2020 yılının temmuz ayında valizini toplamış tayininin çıktığı Şırnak Cudi dağına nuhun gemisine doğru yola çıkmıştı Onur. Nereden geldiğini, neler yaşadığını, kötü günlerini unutmuş binmişti otobüse.

(içindeki  bilinmezlik korkusu hariç)

En ön koltuktan biletini almıştı, daha önce gitmediği görmediği bilmedi bir yere gidiyordu,  merak ediyordu.
Nihayet otobüs hareket etmeye  başladı yanında oturan Raşit amcayla da sohbet başladı. "Yolculuk nereye komutanım?"

"Nuhun gemisine Cudi Dağı'na peki ya siz?"

"Nuhun gemisine Cudi Dağı'na komutanım köyüm yakındır Cudi Dağı'na"

"Güzel memlekete gidiyorsun komutanım."

"Komutan olduğumu nerden anladın amca? "

"Kendimi bildim bileli askersiz bir günüm geçmedi. Gözlerim görmese sesinden bilirim, sesini duymasam varlığını hissederim komutanım. Allah sizi başımızdan eksik etmesin."

"Amin amca amin Allah sizleride başımızdan eksik etmesin."

Otobüs muvaini ikramlıkları dağıtmaya başlamıştı. Kahve içmeyi çok sevsede heyecandan hiçbir şey istemedi, otogardan aldığı suyu içti. Muavin ikramları dağıttıktan sonra otobüsün ışıkları söndü hafiften  uykuda bastırdı gecenin karanlığından dışarda hiçbiryer görünmüyordu. İçindeki bilenmezlik korkusuyla sabah muavinin seslenmesine kadar uyudu...

"Yolculuğumuz bitmiştir herkese geçmiş olsun, bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz."

Yolcularla beraber indi otobüsten, yolcular  eşyalarını aldı  ama Onur etrafa bakmaktan, şaşkınlıktan içindeki sıkıntının gerçek olmasından korktuğunu hissettiği o şeyi gözleriyle görüyordu.  Ağaç yok,evler yok, alışveriş merkezleri yok, insanlar yok. Tek odalı otogar binası otobüsten inen  10 kadar yolcu ve kendi.

"Komutanım tek senin valiz kaldı."

Valizi aldı.

"Allah acınızı göstermesin komutanım." Dedi.

Otobüs uzaklaşırken otobüsten inen Yolcular yavaş yavaş  gitmeye başladı Raşit amca "Allah'a emanet komutanım dedi gitti.

Etrafında deniz yok, palmiye ağaçları yok, şehir yok, geldigi şehre benzer hiç birşey yok. İçindeki sıkıntı veren o his  ile göz gözeydi artık yapılabilecek bir şey yoktu telefonunu açtı komutanını aradı.

"Alo."

"Uzman çavuş Onur Üstün komutanım ben geldim Silopi otogardayım."

"Tamam Onur devriye araçını göndereceğim 2 saate kadar orada olur açsan lokantada yemek ye çay iç tekel bayi var soğuk bir şeyler al takıl orda."

"Komutanım lokanta tekel bayi yok burada?"

"Olsa güzel olurdu ama demi Onur." dedi kahkahsı telefonun diğer ucandan kulalarını dolururken
"Ayrılma ordan birazdan devriye aracı gelir görüşürüz."

"Emredersiniz komutanım."

Onur telefon konuşmasından sonra biraz rahatladı, beklemeye koyuldu.
Otogar binasına bir göz attı kimse yok kapısı açık içeride kırık bir sandalye bir masa, dolap ve akmayan bir çeşme başkada hiçbir şey yoktu. Güneş tepeden vurmaya başlamıştı. Beklemekten nefret ettigi için zamanda geçmiyordu devriye aracıda gelmek bilmiyordu.

Nihayet devriye aracı gelmişti, araçtan hoş geldin diyerek indi birkaç asker.

"Hoşgeldin, ben Feyzullah uzman." İlk inen asker diğerlerinin aksine tebessümle yaklaştığında uzattığı elini sıktı Onur. Bu süreçte diğer askerde yaklaşmıştı.

"Hoşbulduk"

"Hoş geldin, ben Okan uzman." aynı samimiyet ile diğer askerle de selamlaştı. "Hoşbulduk."

Araçtan hiç inmeden elini uzatan komutanın elini sıktığında gözlerini omzundaki rütbesini çevidi, Teğmendi. "Hoş geldin kardeşim, ben Sait teğmen"
"hoşbulduk komutanım." dedi biraz daha ciddi sesle.

"Hadi atlayın gençler."

Araç hareket etmiş giderken Sait Teğmen, Ankara oyun havası açmış aracın içinde keyifler yerindeydi. Onur'un da içindeki sıkıntı gitmiş biraz biraz neşelenmişti. Arka koltukta oturduğundan dışarıyı çok küçük pencereden görebiliyordu, uzaktaki büyük dağlar ağaçsız büyük dağlar başkada hiçbir şey yoktu zaten. Bir kaç müzikten sonra Araç durdu, artık taburun kapısındaydı rutin araç araması yapıldı, içeri girdiler. Biraz daha gittikten sonra bölük önünede araçtan indiler.

"Feyzullah, Onur'a yerini göster yerleşsin. Akşam içtimasında görüşürüz."

"Emredersiniz komutanım." ikisi aynı anda cevaplarken Feyzullah Onur'a doğru döndü "Valizi kapta gel Onur odanı yerini göstereyim."

Onur araçtan valizini almış feyzullahı takip ederken bakışlarını etrafta gezdiryodu ama biraz konuşsa  kendini daha rahat hissedecekti. Bu yüzden direkt lafa daldı. "Feyzullah senin görevin ne burda?"

"Bölük habercisiyim." kısa cevabının ardından koğuşağa girip boş yatağı gösterdi. "Yerin burası, dolabın bu. Eşyalarını yerleştir, kıyafetleri ütüle, botunu boya, akşam yemeğinden önce içtima var hazır ol." Yapacaklarını hızlı bir şekilde söylerken Onur sadece kafa sallıyordu.

"Arkadaşlar bu Onur. Yeni geldi  tanışın kaynaşın yardımcı olun akşam  içtimada görüşürüz." Feyzullah etraftaki Onur'a yabancı bakış atanlara açıklama yaptığında ufak bir hoş geldin mırıldanmsı oluşmuştu etrafta.

...

Aradan bir hafta geçmişti. Onur yeni ortama alışmış, kaynaşmış,işleyişi öğrenmişti. Bir hafta sonra eğitimler başlamıştı. Önceki görev yaptığı yer ile bulunduğu yerin alakası yoktu. Her an bir patlama olabilir, her an bir mermi isabet edebilir, her an ölümle burun buruna yaşayacağının farkına varmıştı.

Burası Cudi Dağı Nuhun Gemisi'ydi.

Dağda ölmemesi için yapması gereken, yapmaması gereken bütün egitimleri hızlandırılmış bir şekilde tamamlanmıştı.

Bir ayın sonunda artık intikale çıkma sırası onurun bölüğündeydi. Yarın sabah 5 de dağda ki bölük tabura inecek, Onur ve bölüğü dağa, Cudi dağına intikale çıkacaktı.

Gece saat 00.00 da dağa intikal edecek bölüğün hazırlıkları başlamıştı. Yataklarından kalktılar, üzerlerini giydiler, çantalarını hazırladılar. En önemlisi silah ve mühimmatları kontrol ettiler.

Onur'un ilk dağa intikale çıkışı olacaktı, heyecandan sürekli tuvaleti geliyordu. Vakit yaklaştıkça Onur heyecanlanıyordu aceba eksik birşey unuttum mu diye sürekli  çantasını kontrol ediyordu çünkü 15 gün boyunca dağda intikalde olacaktı ve ilk defa çıkacaktı. Ama hazırdı bunun için eğitimini almıştı.

Sürekli kafasında eğitimden yaptıklarını tekrarlıyordu gözden geçiriyordu nihayet telsizden dağda ki birliğin yaklaştığı haberi geldi.

Yüreyerek geliyorlardı yarım saate burda olacaklardı ama telsizden bu süreçte farklı sesler geliyor etraftaki kişilerin tedigin bakışlarıyla karşılaşıyordu.

En sonuna yaklaşmış olmaları ihtimali ile dağa çıkacağı arkadaşlarıyla bölüğün avlusunda ilerlediklerinde  telsizden tekrar irtibata geçilmişti bu telsiz konuşmasından  yaklaşık 5 dakika  sonra Onur yaşamı boyunca duymadığı o sesi duydu...

*
Destek için yızdız a basıp takip etmeyi unutmayınız

NUHUN GEMİSİNDE BÜYÜK KUMARWhere stories live. Discover now