Buna gerek yoktu ki.

Sadece artık bana ucube olduğumu hissettirmesinler yeterdi.

Benimle hiç konuşmasınlar ve ben yokmuşum gibi davransalar bile yeterdi bana. Hiç pişman olmalarına veya beni gerçekten kardeşleri görmelerine ihtiyacım yoktu.

Sadece daha fazla aşağılanmak, ucube yerine konmak istemiyordum.

"Ama artık geç olacak çünkü kızımın en sevdiği erkek çoktan ben olmuş olacağım."

Selim Beyin cümlesinden sonra ben kırkırdarken Cansel Hanım kocaman bir kahkaha attı.

"Melih bunu duymasın sakın. Vallahi, hayatı burnundan getirir."

"Sonuç olarak kızımın en sevdiği erkek olacaksam Melih bana her istediğini yapabilir hayatım," derken bana göz kırptı. "Hem kızımızın hayatında o kadar çok erkek var ki ona bu erkekler bir ömür yeter, değil mi bir tanem?"

Erkekleri sevmediğimi, buraya gelmeden önce hayatımdaki erkeklerin hepsinin bana neler yaptığını bilse, hayatımın geri kalanında hiçbir erkeği istemediğimi bilirdi.

Bu soruyu şaka maksatı ile sorarken asıl demek istediğinin hayatıma girecek alalade bir erkek değil de, sevgilim olacak bir erkek olduğunu biliyordum.

Anlaşılıyordu kıskançlığı...

Ama ben hayatıma hiçbir erkeği, o anlamda almayı düşünmüyordum zaten.

Elimde olsa, bu kadar çok abim olmasını da istemezdim ki zaten.

"Hayatım, kızımızın turşusunu kuramayacaksın, biliyorsun, değil mi?"

"Yok, belki kızım da turşusunu kurmamı ister, olamaz mı?"

Bunu o kadar ciddi bir ifade ile söylemişti ki kendimi tutamadım, kocaman bir kahkaha attım.

"Dünyanın en güzel kahkahası," diye mırıldandığını duydum Selim Beyin ama çok ama çok kısık sesliydi.

"Melis'ciğim, benim çok sevdiğim bir arkadaşımın torunu oldu. Ertesi gün onu bakmaya gitmek istiyorum. Sen de benimle gelir misin?"

Cansel Hanım sanki bu tam şu an aklına gelmiş gibi heyecanla oturduğu yerden öne doğru kaymıştı ve gözleri kocaman olmuş şekilde sormuştu sorusunu.

Aslında gitmezdim. Yani sonuç olarak aileye bile yeni gelmiştim ve onlara bile alışamadan bir de yeni insanlarla tanışmaya çalışmak istemezdim.

Zaten okul beni zorluyordu, bir de bu bebek bakma işi başıma bir çorap gibi örülsün istemezdim ama işte öyle değildi.

Cansel Hanım bana bu kadar heyecamlı şekilde, evet lafını duymak istediğini belli ederek baktığı zaman nasıl hayır deme şansım olabilirdi ki?

"Olur," diye mırıldandım, resmen içime kaçmış sesimle.

Bazen bazı konularda aşırı hızlı ilerliyormuşuz gibi geliyordu.

Kaç gün olmuştu ki şurada hepi topu ben buraya, bu aileye geleli?

Ama işte, en çok burada yeni olduğum için ağzımı açıp tek laf bile yapamıyordum. Buraya geldiğimden beri yaşadıklarım, duyduklarım çok iç açıcı şeyler değillerdi. Abilerim olacak ikizlerin nefreti, göz ardı edilecek gibi değildi ama işte bir de onların yanında Melih ve gerçekten anne ve babam olan bu insanlar vardı.

Onlar olmasaydı, sanırım eski hayatıma devam ederdim ve bir saniye daha durmazdım, Emre ve Emir'in altında bulunduğu bu çatıda.

Cansel Hanım ertesi gün gideceğimiz arkadaşı hakkında konuşurken onu dinleyememiştim. Aklım çok doluydu.

KARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin