Yanımda duruyor ve tek kelime etmesem de beni anlıyordu. Çocukluğunu beni anlamaya harcamıştı, aynı kızım gibi.

Kızımın da deli cesareti vardı bazen, benden korkuyordu, Zalim'den ödü kopuyordu fakat diğer insanlara karşı ölümüne dik başlıydı benim kızım. Öleceğini anlasa deli cesareti daha da kuvvetlenirdi onu. 

Bu tehlikeliydi, çok tehlikeliydi çünkü Zalim onun deli cesaretini hiç sevmezdi. 

Zalim, Cüneyt'in sevdiği hiçbir şeyi sevmezdi. Karşımda bulunan beş çocuğu hiç sevmediği gibi.

Tuğkan, Poyraz, Toprak, Taylan, Sadem...

Zalim'in askerleri, Cüneyt'in manevi çocukları. 

Bu sözler herkesin dilinde bir tekerleme gibi yuvarlanır giderdi. Cüneyt Zalim dendiğinde insanların aklına önce Zalim gelirdi sonra Zalim'in askerleri, ardından Cüneyt'in çocukları...

"Cüneyt abi, sonunda geldin!" Coşkuyla konuşup bana doğru gelen Toprak'ı kollarım arasına aldım. Bundan memnun olmuşçasına gülümsediğini hissettim ama bir şey demedi ve kollarını bedenime doladı. Geri çekildiğinde kıvırcık saçlarını karıştırmıştım

Toprak'ın ardında duran kişiye ilişti gözlerim, yüzümde tebessüm oluştu. Sadem benden utanırmış gibi Toprak'ın arkasında duruyordu ve doğrudan bana bakıyordu. Benden çekiniyor olmalıydı, uzun zamandır onlarla vakit geçirmeyi bırak, yanlarına bile doğru düzgün gelmiyordum. Bunun sebebini öğrenmişçesine yüzü düşüktü.

"Cüneyt abi, başın sağ olsun. Biz yeni öğrendik o yüzden yanında olamadık, affet bizi." Duygusallığı tutmuştu Sadem'in anlaşılan. Sadem benim Peyda'dan sonraki değerlim, manevi kızımdı. Onun yeri bende çok ayrıydı fakat Peyda ile bir değildi. 

Onun sözleri bana yaşadığım acı kaybı hatırlatırken ona sadece sıkıntı yok dercesine başımı oynatmıştım, o bunu anlamıştı ve çekincesini bir kenara atarak kollarını bana dolamıştı. Sarsılan omuzlarından ağladığını anladığımda onun rahatça ağlamasına izin verdim ve usul usul saçlarını okşarken bakışlarımı ondan kaldırdım. 

Uzun zamandır görmediğim yüzlerine baktığımda aralarından birinin dağılmış yüzü dikkatimi çekti. Taylan, tekerlekli sandalyesinde alçıya alınmış sağ eliyle ve yine alçıya alınmış bacağıyla oturuyordu. Kaşlarım çatıldı. Tam o sırada Sadem'in bana sarılmayı bırakmasını fırsat bilerek Taylan'a doğru yürümüştüm. 

Yüzünü ellerim arasında aldığımda geçmeye yakın yaraların olduğunu gördüm. Bu, yüzümün hemen Taylan'ın yanında duran Tuğkan'a kaymasına sebep oldu. Tuğkan aralarındaki en büyüktü, bu yüzden de bazı şeyler -çocukların hayatı gibi- ona emanetti. 

"Kimin yaptığını biz de bilmiyoruz, Cüneyt abi." Çaresiz çıkan sesiyle bakışlarımı düzelttim. Bakışlarım onu korkutmuş olmalıydı. Peyda da hep korkardı. 

Sorgularcasına Zahir'e baktığımda beni hemen anlamış ve kafamdaki soru işaretlerini açığa kavuşturmuştu. 

"Yok abi, Alatonlar yapmamış. Bu sefer başkaları uğraşıyor bizimle. Onu da çözeceğiz ama önceliğimiz ayrı." dedi odada konuştuklarımıza ithafen. Ona uyarak hafifçe kafamı salladım ama hâlâ avucumdaki yüzü inceliyordum. 

Taylan'ın koluna dokununca bunu kimin yaptığını anladım. Bu, onların meselesi değildi, benim meselemdi ve benim meselem yüzünden Taylan zarar görmüştü. 

PeydaWhere stories live. Discover now