BÖLÜM 2: ESİR

671 69 175
                                    

Ağır adımlarla, birçok çeşitli uçakların olduğu yerde ilerlemeye devam ettik. Onlarca adam devasa araçlara binip iniyor, metrelerce uzaktaki ortağına bağırarak sesleniyordu. Bir süre etraftaki insanlara baktıktan sonra tekrardan önüme döndüm. Seçilen casuslar ileride rahat pozisyonunda, ellerini arkasından birleştirip sıralanmıştı. Adımlarımı hızlandırıp diğerlerinin yanına gittim ve sırada ki en son yerimi aldım. Üstüne yapışmış olan siyah bir mini etek ve dar dekolteli siyah gömleğiyle tam karşımızda dikilen kadına baktım. Siyah topuklu ayakkabısı, yere her çarpışında sesi yankı yapıyordu. Kırmızı rujlu dudaklarını hafif araladı ve sesli bir nefes verip bize döndü. Hepimizin üstünde buz mavisi gözlerini dolandırdı ve son sırada, yani bende durdu. Tek kaşını kaldırdı ve beni süzüp yeniden diğerlerine döndü. At kuyruğu yapmış olduğu siyah saçlarını omzundan geri atıp karşımda dik durdu. 

"Buraya çok önemli bir görev için geldiniz. Hepiniz seçilmişlersiniz. Şimdi size basit bir açıklama yapacağım. Görevde yapmanız gereken tek şey şu, oraya gidip, bu elimde görmüş olduğunuz belleği ana hatta bağlamak. Bu kadar basit." 

Yürümeye başladığında biz de peşinden ilerliyorduk. Koridorda ilerledikten sonra bir araca bindi. Araç parlak siyahtı ve havada hızlı gitmesi için ucu sivriydi. Bu tür bir uçağı ilk kez görüyordum. İçine en son ben girince bir düğmeye bastı. Kapı hızla kapandığında koltukları işaret edip "Oturun ve beni iyi dinleyin bu konuşmayı tekrarlamayacağım." dedi. İşaret ettiği koltuklara ilerlediğimizde hepsi oturmuş, yanlardaki kemerleri takmaya çalışıyorlardı. Bende kemeri taktım ve rahatlamaya çalıştım. Kadın bir düğmeye basınca yerde, çember bölmeler açıldı ve masaya benzer sekiz bölme yukarı çıktı. Kadın elini şıklatıp dikkatleri kendi üzerine çektiğinde konuşmaya başladı.

"Sizin göreviniz şu ana kadar ki en riskli görev. Eğer bu görev başarısız olursa bir daha geri dönemeyebilirsiniz o yüzden kendinize gelin ve dediklerimi harfi harfine yapın. Şimdi, oturduğunuz koltukların altında bir kutu var. Alın onları."

Hepimiz aynı anda elimizi koltukların altına elimizi attığımızda elimize küçük kutuları aldık. Kapağını açınca kalın, metalimsi bir bileklikle karşılaştım. Kutudan çıkardığımda kadın "Bu bir iletişim cihazı. Yuvarlak, kırmızı düğmeye bastığınızda bu uçak sinyal alacak ve sizi almak üzere yola çıkacağız. Şimdi onları takın. Acele edin!" dediğinde bileğime yerleştirdim. Ama ben bileğime koyar koymaz 'tıs" diye bir ses çıkartıp saniyede kilitlenmesi bir oldu. Ben başımı kaldırıp kadına baktığımda "Tamam beni dinleyin. Gideceğiniz ülkede, bizim için tehlikeli silahlar var. Ve bu silahların planları. Duvarların yakınına sizi bırakacağız ve bu çantalardaki kimlikleri takarak sorunsuz bir şekilde içeri gireceksiniz. Sen güzelim," diyerek secilen ilk kişiyi yani Gabrielle'yi gösterdi "Sen güvenliğin yanında, hemen girişte duracaksın. Görev tamamlandıktan sonra kapıları açmakla sorumlusun. Eğer bir aksilik olursa, çantada ki şok tabancasını hedefe tut ve ateş et. Bu onların son birkaç dakikada yaşadıklarını unutmalarını ve etkisiz hale gelmelerini sağlayacak." dedi ve çantayı ona attı. 

Hemen ardından diğer üç kişiyi göstererek "Ve siz, koridorun başında nöbet tutacaksınız, koridordan kimsenin geçmesine izin vermeyeceksiniz. Diğer üç kişiyi göstererek "Ve siz, asansörün başında nöbet tutacaksınız. Ve sen." diyerek beni işaret ettiğinde nefesimi tutmuş ona bakıyordum. "En önemli görev senin genç adam. Şu kutuyu al ve aç." diyerek kutuyu bana attı. Kutuyu alıp açtığımda bir çift lens ile karşılaştım. Ben ona bakarken "Onları gözüne tak. Orada çalışan en önemli görevli sana çok benziyor ve gözleriniz aynı. Bu lens şeffaf bu sayede belli olmayacak ve oradaki çalışana benzerliğin sayesinde fark edilmeyeceksin. Bu belleği alıp asansöre binip, en üst kata çıkman gerek. Bu sadece süre kazanman için. Asıl iş sen yukarı çıkarken gerçekleşecek. Orada dikdörtgen şeklinde kısım göreceksin. Hemen üstünde yuvarlak bir düğme olacak. O düğmeye basıp klavyeyi ve giriş göreceksin. Ve birde tarayıcı. Oraya, gözlerini tutman gerek. Lens çalışanın tüm hatlarına sahip. Bir sorun olmadıkça kilit etkisiz hale gelecek ve bu belleği haneye yerleştireceksin. Bellek bir dakika içinde virüsü merkezdeki bilgisayarlara bulaşacak ve ana bilgisayarı çökertecek. Ama, eğer otuz saniye içinde gözünü o tarayıcıdan geçirmezsen alarm ötecek ve tüm görevliler sorunun merkezine gelecek." dediğinde başımı sallamakla yetindim. Ya görevi başaramazsam ne olacaktı? Esir düşüp ölmeyi mi bekleyecektik? Bu fikri en uzak köşeye atıp hatırlamamaya çalıştım ve lensleri çantaya geri attım.

GRATİS: Büyük Savaş Where stories live. Discover now