15 - 1 Kudretli Diyar & Vatonen İttifakı

16 7 14
                                    

Bölümlerin yapay zekayla oluşturulan videosu için profilde yer alan linke tıklayınız...


Karanlık odasından çıkıp taş merdivenlere yöneldi. Koridor bomboştu. Gecenin bu saatinde ortalıkta hiç kimse yoktu. Çalışmasına kaldığı yerden devam edebilirdi. Devasa kütüphanede, tavana kadar sıralanan raflar ve içlerinde yüzbinlerce kitap bulunuyordu. Kitapların birçoğu üstatların hataları, belli başlı konularda çalışmalarını içeriyordu. Çalışma masası bıraktığı gibiydi; göstermelik birkaç kitap, parşömenler, birkaç küçük nottan ibaretti. Gizli raflardan aldığı her şeyi yerine koymuş sanki hiç el değmemiş gibi bırakmıştı. Eğer o bölme yıllarca onun dikkatini çekmediyse bunda raftaki dağınıklığın bir hikmeti var diye düşündü. Raflar uzaktan bakan bir göze iç içe geçmiş gibi görünüyordu. Bu rafa uzun süredir hiç kimsenin elinin değmediği kitapların, parşömenlerin üzerindeki tozlardan belli oluyordu. 

Bir gece yorgunluktan bitkin düşünce odasına çıkmaya niyetlendi. Yürürken dengesini kaybedip destek almak için raflara tutununca raf yerinden oynadı ve gizli bölmenin bir kısmı açığa çıktı. Yana doğru itince daha önce görmediği gizli bir bölmeyle karşılaştı. Rastlantı eseri karşısına çıkan bu bölümde birçok üstadın elinden çıkan isimsiz yazılar vardı. Farklı kişilerin öğretiler üzerine yazıları, deneyimleri, düşünceleri yer alıyordu. Kudretli Diyar'ın içine yerleşmiş aykırı bir grup vardı ve birbirleriyle böyle iletişim kuruyor, fikirlerini, düşüncelerini belirtiyorlardı. Parşömenlerin hiç birinde isim ya da konak belirtecek emareler yoktu. Bu açıkça yazarların birbirlerini tanımadığı anlamına geliyordu. 

Gizlilik içinde yürütülen bir tartışma köşesi, açık fikirlilik kürsüsüydü. Yazarlar istedikleri konuda özgürce düşüncelerini dile getiriyorlardı. Rafların gizlendiği bölümün özellikle seçildiği belliydi. Yaratılış ve Büyücülük Tarihi. Bu bölümdeki bilgiler birbirinin aynıydı. Beş yüzyıl önce yazılan elyazmasıyla yüzyıl önce yazılan aynı metinlere sahipti. Eserler sanki aynı kişinin elinden çıkmıştı. Kaynakların birçok sayfası eksikti. Konudan konuya atlanıyor, birbiriyle bütünlük kurmayan bilgiler veriliyordu. Bu bölümde bir hafta geçiren üstat bir daha adım atmazdı. Çünkü merakını cezbedecek, farklı bilgiler içeren bir kaynak yoktu.

Neredeyse bir aydır her gece kütüphaneye inip sabahın ilk ışıklarına kadar çalışıyordu. Çalışmalarını dikkatli bir şekilde yapıyordu. Kütüphanedeki hiç kimse yeni keşfettiği gizli raflardan aldığı elyazmaları üzerinde çalışıp tekrar geri yerleştirdiğini anlayamazdı. Kütüphanede yalnız kaldığında rafları derinlemesine inceliyordu. Bazı yazılarda Kudretli Diyar'da ki koruma bariyerinden bahsediliyordu. Yüce üstatların muaf olduğu şeylerden, makamla beraber elde ettikleri becerilerden. Bunların doğal olmayan bir şey olduğunu savunanların yanı sıra yaratılıştan beri böyle olduğunu söyleyenlerde vardı. Kudretli Diyar özellikli bir toprak parçasıydı ve her şey çok düzenliydi. Bu hayatın olağan akışına, doğaya aykırıydı. Doğada hiç bir şey böyle tertipli düzenli değildi. Her şey iç içe geçmiş kendi armonisini oluşturmuştu.

Üstat Rawnos rahat hareket edemiyordu. Rabon'un ölümünden sonra bazı şeyler değişmişti. Diyar'ın dışına çıkmaya kalkınca peşine mutlaka birileri takılıyordu. Zaman zaman Üstatlar Konağı'nda da izlendiğini hissediyordu. Rabon'un ölümün ardından yedi yıl geçmişti ama meraklı gözler hala iz peşindeydi. Bunun arkasında Divan'ın olduğundan şüpheleniyordu. Rabon'a sahte bir ölüm düzenlemiş ve onu kahraman ilan etmişlerdi. Hâlbuki Rabon, öldüğü söylenen Labeon Baskınına katılmamıştı. "Yüce Divan gölgeleri gizlemek için perde!" Rabon'un sözleri aklından çıkmıyordu. Divan, Labeon Baskını konusunda net bir açıklama yapmamıştı. O gece ölen onlarca üstattan haber yoktu. Enteresan bir şekilde hiç kimse bu kayıpların arkasına düşmüyordu.

The Lost CrownWhere stories live. Discover now