otuz üç

1.1K 96 14
                                    

Otuz ikinci bölümü atlamayın.

Bu bölümü, yazım aşamasında beni 3-4 kez sinir krizi eşiğine getiren kızım Mercan'a ithaf ediyorum.

Kızım Mercan,

.

"Bugün," üstü çizili kelimeleri takip ederken bir sonraki sayfaya geçtim, "İlk defa," bir sayfa daha çevirdiğimde burada uygun kelime olmadığı için iki sayfanın da tertemiz olduğunu gördüm. Birkaç sayfayı göz gezdire gezdire kısa aralarla çevirdiğim sırada mavi fosforlu kalemle çizilen "Böyle," kelimesini görmemle duraksadım.

"Bugün ilk defa böyle?" diye mırıldanırken çatık kaşlarla usulca bir sayfayı daha ötekilerin üstüne yatırdım ve bir kelime daha üstü boyalı karşıma çıktı: "Bugün ilk defa böyle hissettim."

Ayaz'la konuşmamızın üstünden altı saate yakın zaman geçmişti ve açıkçası o konuşmadan sonra her ne kadar kendimden emin bir şekilde romanlarımı kitaplıktan alsam da çok kısa sürede dumura uğramıştım. Çünkü o kadar çok şeyin altı çiziliydi ki bunları keşfederken sanki bilmediğim bir portala adım atıyordum.

Elimdeki romanı kaldığım sayfayı kapamadan ters çevirip yatağımın üstüne koydum. En son ortaya çıkan cümleyi defterime not ettikten sonra dört saat boyunca karşıma çıkan diğer cümlelere göz attım. Bahsettiği gibi bana numarasını vermişti. Sadece kendi numarasını da değil babası ve dedesinin numarasını da vermişti. Neden mi? İşte o da işin ilginç tarafıydı.

Ayaz bahsettiği gibi bakkal amcayla ilgili beni uyarmıştı. Tıpkı öncesinde uyardığı bardaki adamlar gibi bu konuda da geri durmamıştı. Fakat benim gerekli mesafeyi koymamamla birlikte, koyamazdım çünkü bahsettiği şeylerden haberim dahi yoktu, babasıyla dedesinin numarasını kodlamış ve şu kelimelerin üstünü çizmişti: 

"Yardıma ihtiyacın olduğunda yanında olmak önceliğim ama bir gün bana ulaşamazsan veya tam şu an yanında olmama rağmen benimle paylaşamadığın şeyler varsa onları babama ve dedeme anlatabilirsin. Sana yardımcı olacaklardır."

Babasının milletvekili olduğunu söylemeyen kalmamıştı ve saatler öncede dedesinin varlıklı bir adam olduğunu kendisi dile getirmişti. Ancak en büyük sorunum kendisiyken böylesine bilinçsiz konuşması biraz ironikti.

"Ruh hastası," kafamı iki yana sallarken defteri kenara koydum. Romanı tutmak için uzandığımda başımın bir kez daha zonklamasıyla bundan vazgeçtim. Elimi alnıma sararak "Bugün ilk defa böyle hissettim cümlesinden sonra ne gelebilir ki?" diye konuştum. "Kesin yine bana karşı olan güzel duygularından söz etmiştir." 

Bir gün bir sapık peşine takılacak ve herkese sevgili olduğunuzu söyleyecek deseler saatlerce gülerdim. Hatta belki filmin adını bile sorup yaratıcılıklarının kaynağından haberdar olmak isterdim. "İşin en kötü tarafı sevgili olduğumuza önce kendini inandırmış," gözlerim doldu, sesim çatallaştı. 

KİMLİKSİZ ✓Where stories live. Discover now