Bölüm 1; Pilot

9 3 17
                                    

Geceydi. Genç adam ve sevgilisi tenha yollardan evine yol almış gidiyordu. Gecenin karanlığı dolunay sayesinde aydınlanıyordu ama yine de yaprakları düşmüş ağaçlar daha da korkutucu hale getirmeyi başarıyordu. Genç adam yol tamamen boş olmasına rağmen 50 ile gidiyordu. Aniden sis çökmüştü. Artık dolunay etkisini yitirmiş etraf resmen zar zor görülüyordu. Hafif hızlanmaya başlamıştı. 60, 70 artık neredeyse 130'a çıkacaktı ki bir şeye çarptı. Ani ses ve sarsıntıdan sonra hemen frene basıp durdu. Ne olduğunu kontrol etmek için indiğinde biraz ürkek adımlarla arkaya doğru ilerledi. Hiçbir şey olmadığını gördüğünde içi çok azıcık rahatladı fakat etrafın korkunçluğu sayesinde tamamen rahatlayamadı. Bir anda ön kapı açıldı ve adam geri şoför koltuğunun kapısına ilerledi ama arabanın içine baktığında sevgilisi yoktu. Telaşlı bir biçimde etrafa baktı fakat onu göremedi. Sesler gelmeye başladı. Bu sesler damlama sesiydi. Arabanın arka tarafından geliyordu. Hemen sese bakmak için gittiğinde onun cansız bedenini gördü. Her yer kan içindeydi. Sessiz bir çığlık attığında ölü bedenin yanına gidip nabzını kontrol etmek için baktığında sadece parçalandığını gördü. Geri adım atarken bir şey onu tuttu ve arabanın ön tarafına fırlattı. Bu şey öylesine güçlüydü ki adam arabanın ön kaputuna düştüğünde kaput içine göçtü ve adam yola düştü. O şey tekrar geldiğinde aynı şekilde boğazına yapıştı ve dişleriyle adamı parçaladı. Adam çığlıklar içindeyken bir anda sesi kesildi ve gizemli varlık ortadan kayboldu...

Sabahın 8'iydi. Alarm çalmaya başlamıştı. Ayaz alarm sesine uyanıp sıcacık yatağından yavaşça kalktı. Telefonuna uzanıp alarmı kapattı ve gelen bildirimleri kontrol etti. Hepsine göz gezdirip telefonu kapatıp kenara koydu ve elini yüzünü yıkamak için odasındaki banyoya doğru adım atmaya başladı. Daha uyanamadığı için gözünü ovuştura ovuştura gidiyordu ve kapıya yaklaştığında açıp banyoya girdi. Aynanın karşısına geçti ve kendisini süzdü. Kendine baktıktan sonra suyu açtı ve elini suyun altına soktu ama su soğuk olduğu için hafif irkildi. Elini ve yüzünü yıkadıktan sonra hızlıca dişlerini fırçaladı, havluyla kurulandı ve odasına geri döndü. Dolabının önünde dikilmeye başladı. İçinden "Acaba ne giysem?" diye düşünüyordu. Çok geç kalmamak adına siyah t-shirt ve deri ceket, altına da koyu renkli kot pantolon giydi ve telefonunu alıp alt kata indi. Alt katta teyzesi kahvaltı hazırlamış haberleri seyrediyordu. Haberlerde bir genç adam ve bir kadının orman yolunda bulunan ölü bedeni vardı. Muhabir hayvan saldırısı olduğunu söylüyordu çünkü boyunları parçalanmıştı. Ayaz;
- Çok tuhaf normalde hiç böyle hayvan saldırıları olmazdı Lara teyze.
Lara: - Biliyorum ama hayvanı yakaladıklarını söylediler. Bir kurtmuş sanırsam.
Lara elinde tabakları masaya bırakırken haberlere bakıyordu. Ayaz masaya oturmadan eline bir kaç parça şey aldı
Lara: Kahvaltı yapmadan mı gidiyorsun?
Ayaz ağzı doluyken cevap verdi: Evet Lara teyze geç kalmamam gerek okulun ilk günü..
Haberleri izlemeyi bırakıp ağzındakileri çiğnedi ve bir bardak su almak için tezgaha ilerledi.
Lara: Okula yüreyerek mi gideceksin?
Ayaz su içerken başını evet anlamında salladı.
Lara: Dikkatli git daha yeni hayvan saldırısı olmuş. Sakın okul yolu dışına çıkma tamam mı?
Ayaz suyu içtikten sonra bardağı tezgaha bıraktı.
Ayaz: Tamam öyle yaparım.
Lara: Biliyorum aileni kaybettiğin için... biraz kafan dağınık ama yavaş yavaş alışacaksın.

Ayaz bir şey söylemedi ve kapıya doğru yöneldi. Lara arkasından "Hava soğuk kalın bir şeyler giyinseydin" derken Ayaz kapıyı açıp dışarı çıktı ve okula doğru yürümeye başladı. Okul eve fazla uzak değildi ama hava soğuktu. Yollar ilk gün olduğu için kalabalıktı. Bir sürü araba ve yayan giden insanlar vardı. Soğuk yüzüne çarpıyor ama yürüdüğü için ısısı onu ısıtıyordu. Yarım saat boyunca yürümeye devam etti. Sonunda okula yaklaştığında bahçeden giriş kapısına doğru ilerledi. Bahçedeki kalabalığı görünce iç geçirdi ve etrafa bakındı. Tanıdık bir yüz görmeyi umuyordu. Etrafa bakınırken Işıl'ı gördü ve Işıl ona doğru yaklaştı. Buluştuklarında Işıl buruk bir gülümsemeyle Ayaz'ın koluna girdi ve konuşmaya başladılar. Alaz hala yaşadıklarının etkisindeydi pek çok dediği şeyleri anlamamıştı.
Işıl: Şu sıralar Seren'e katlanamıyorum. Senden ayrıldıktan sonra hiç normal değil sanki ilk ayrılışınız. Üstesinden gelemiyorsa neden ayrılmak istedi değil mi? Şu sıralar onu gördün mü? Sen beni dinliyor musun?
Ayaz dediklerini kavramaya çalışırken cevap verdi: Işıl dinliyorum ama şu an ex hakkında inan konuşmak istemiyorum. Başka zamanın dedikodusuna kalsa?
Işıl: Tamam öyle olsun ama ben bunun peşini bırakmam.
Alaz: Sağol Işıl.

Işıl rica ederim şeklidne göz kırptı. Yürürken konuşmaya devam ettiler ama birbirlerini duymakta biraz zorluk çekiyorlardı. Koridorlar tıka basa doluydu. Resmen kümesten çıkmış tavuk sürüsü gibiydiler. Konuştukları sırada yanlarına Gizem geldi. El salladıktan sonra Gizem konuşmaya girdi:
Gizem: Tanrımmm bu sene bizim senemiz olacak. Yeni aşklar, yeni arkadaşlar, yeni insanlar... Demişken Seren'i gördün mü?
Seren'e doğru parmağını uzattı ve Ayaz hemen eline vurdu. Seren onlara bakarak dolabın kapağını hızla kapattı ve bakış atıp arkasını dönüp ve yürümeye başladı. Koridorda konuşan kişilerin arasında kayboldu ve gitti. Alaz yüzünü düşürür ve kaşlarını çatarak Gizem'e döndü. Sinirli bir şekilde konuşmaya başladı:
Ayaz: Gizem sen iyi misin? Sakın şöyle şeyler yapma özellikle birini parmağınla gösterme. Ve o kişi eximse.
Gizem: Ne bu sabah siniri?
Ayaz dolabın kapağını açarken konuşmaya devam etti: Okulun ilk günü, gerginim. Üstüme gelmeyin mümkünse tamam mı?
Gizem: İyi. Üstüne gelen yok ama sen bilirsin.
Ayaz: Exim hakkında konuşuyorsunuz hepiniz yetmedi mi? Duymak istemiyorum.
Gizem: Boşversene beni bekleyen başkaları var zaten gidiyorum.
Gizem yanlarından ayrıldı ve kalabalığın içinde gözden kayboldu. Alaz dolabın kapağını açarken tekrar Işıl'a döndü. Işılın suratında bitkin bir ifade vardı ve şunu söyledi:
Işıl: Gerçekten inanılmaz.
Ayaz: O arkadaşımız.
Işıl: O patavatsız.
Dolaptan gerekli ders için kitap ve defterleri alırken konuşmaya devam ettiler. Koridor okulun ilk günü olduğu için zaten çok kalabalıktı. Herkes sınıfının neresi olduğuna bakmaya çalışıyor ve birbirleriyle arkadaş olmaya çalışıyorlardı. Öğrenciler yeterince telaşlıydı. Ellerinde kitap ve defter ile birlikte sınıfa doğru gidiyorlardı ve müdürün odasında dikilen bir erkeğe gözleri takıldı.
Işıl: O kim?
Ayaz: Bilmem yeni gelmiş birilerdendir.
Işıl: Olabilir. Baksana güneş gözlüğü ve deri ceketi...
Işıl biraz daha onu süzdü.
Ayaz: Okulun bir de otçuları eksikti onlar da geldi.
Işıl: Ne alaka? Öyle bir tipi yok.
Ayaz: İçini bilemezsin ya. Neyse ben sınıfa geçiyorum sana kolay gelsin.
Işıl: Peki gelirim ben de birazdan.

Alaz hafif gülerek sınıfa doğru yürümeye başladı ve Işıl orada dikilip bakmaya devam etti. Kalabalık yüzünden pek göremese de görmeye çalıştı. Gördükleriyle yetinemedi ama yine de izlemeye devam etti.
O sırada müdürün odasında;
Müdür; Yalnız burada sizi kayıt etmem için gerekli belgeler yok. Hatta hiçbir kayıt yok. Ne ilkokul ne ortaokul. Bize her şey lazım.
Müdür konuşmaya devam ederken adam pek de umursuyor gibi durmuyordu. Gözlüğünü çıkardı ve müdürün gözlerine bakarak "Tekrar bakın. Gerekli her şey orada" dedi ve müdür sanki varmış gibi ikna oldu ve kayıt işlemini yaptı. Çok kısa sürmüştü.

Adam kapıdan çıktığı gibi Işıl yanında belirdi ve birlikte yürümeye başladılar. Işıl meraktan ve heyecandan yerinde duramıyordu ama bu kadar belli etmiyordu. Neden heyecanlandığı belli bile değildi. Birlikte yürüyorlardı ve yüksek ihtimal aynı sınıftalardı. Adam sessizliği bozup konuşmaya başladı:
Garip çocuk: Birlikte yürümeye devam mı edeceğiz böyle?
Işıl: Hala yollarımız ayrılmadı galiba evet.
Biraz sessizlikten sonra Işıl yine konuştu: Adın ne demiştin?
Garip çocuk: Dememiştim ama söyleyeyim, adım Arın.
Işıl: Memnun oldum ben de Işıl.
Hafif gülümsedikten sonra sınıfın önüne gelmişlerdi.

Işıl Ayazın yanındaki sıraya oturdu. Sıralar tekliydi ellerinde olsa birlikte oturabilirlerdi. Arın da Ayaz'ın çaprazındaki arka sıraya oturdu. Ayaz arkasını dönüp baktığında Arın camdan dışarıya bakıyordu. Tekrar önünü dönmüştü. Bir dakika bile geçmeden Ayaz'a bildirim geldi.
"Sana bakıyor - Işıl."
Ayaz tekrar arkasını döndü ve göz göze geldiler. Ayaz hafif gülümseyip tekrar önüne döndü ve gülümsemeye devam etti. Ders zili çaldı ve ilk derslerine gireceklerdi. Ders tarih dersiydi. Ayaz'ın bu dersi sevdiği pek söylenemezdi. Biraz süre geçtikten sonra sınıf tamamen doldu ve ardından öğretmen içeri girdi. İçeri girmesiyle birlikte tahtaya yaklaştı ve tebeşir ile tahtaya adını ve soyadını yazdı "Kaner Tekin". Ardından kendini tanıtmaya başladı.
Öğretmen: Adım Kaner Tekin ve bu seneki tarih öğretmeniniz benim. Buralı değilim ama buranın tarihini iyi bilirim.
Kendini tanıttı ve ardından derse geçti. Dersin bitmesini bekliyorduk sınıfça. 40 dakika geçtikten sonra sonunda zil çaldı ve sınıf dağıldı, ben de çantamı alıp çıktım. Okul bitmişti bugün sadece tarih dersi vardı. En azından benim için bitmişti. Işıl'a mesaj attım bahçede benimle buluşması için. Soğukta biraz bekledikten sonra Işıl geldi. Işıl'a mezarlığa gitmek istediğimi söyledim ve kabul etti. Ailemin mezarına gideceğimi biliyordu. Arabasının yanına gittik ve kilidi açınca ön koltuğa bindim. Hiç konuşma geçmedi aramızda ve sürmeye başladı. Sonra sessizliği sonlandırmak adına Işıl konuşmaya başladı.
Işıl: Bu sene gerçekten güzel geçecekmiş gibi hissediyorum.
Ayaz: Gizem de öyle söyledi.
Işıl: Demek ki o da biliyor geçeceğini.
Ayaz: İçimden bir ses pek iyi olmayacağını söylüyor.
Işıl: Ailen yüzünden mi?
Ayaz: Kısmen..
Işıl: Kısmen?
Ayaz: Babannemin söylediğine göre cadı olabilir mişim biliyorsun anlatmıştım.
Işıl: Ya o konu.
Işıl hafif kıkırdadı.
Ayaz: Biliyorum komik bunadı kadın zaten söylediklerine pek inanamıyorum.
Işıl: Cadı olsaydın belki bir şeyler kolay olabilirdi hm? Mesela benim şoför olmamam gibi.
Ayaz: Ne ima etmeye çalışıyorsun??
Işıl: Ne yani sopana binip uçamaz mıydın?
Ayaz: Aman ne komik.
Işıl gülmeye devam etti ve ben de biraz güldüm. Ardından bir karga arabanın camına çarptı ve Işıl hakimiyeti kaybetti ama sonra toparlayıp kenara çekti. Ben kötü hissediyordum. Zaten en sonki araba kazasından dolayı ailemi kaybetmiştim bu olay travmamı tetikliyordu.
Ayaz: Ben yürüyerek giderim.
Işıl: Hadi ama..
Ayaz: Yürürüm.
Arabadan indim ve mezarlığa doğru yürümeye başladım. Işıl evine dönerken ben yürümeye devam ediyordum. Zaten yaklaşmıştık mezarlığa. Çok geçmeden mezarlığın önüne geldim ve içeri girdim. Ailemin olduğu mezarları bulup kenarına oturdum ve günlüğümü çıkarıp yazmaya başladım. Bir anda etraf sislenmeye başladı. Kafam karışmış şekilde etrafa bakıyordum ve kargayı gördüm. Ayağa kalkıp peşinden giderken küçük bir patikaya girdim. Sonra bir çıtırtı sesi duydum ve panikten koşmaya başladım. Amansız yolda koşarken ayağım birden takıldı ve düştüm. Karşıdan birisi geldi ve beni kaldırdı. Yüzüne baktığımda okula gelen yeni çocuğun olduğunu fark ettim. Diklenmeme ve oturmama yardım etti.
Ayaz: Teşekkür ederim...
Arın: Adım Arın. Rica ederim.
Ayaz: Memnun oldum Arın.
Arın: Bir şeyin var mı incindin mi?
Ayaz: Ha.. bacağım biraz acıyor. Senin ne işin var burada?
Arın: Ailem benim burada..
Ayaz: Üzgünüm.
Arın: Sorun değil. Bacağın iyi mi?
Ayaz: Hm bakayım..
Bacağımı açtım ve yara olup kanadığını gördüm.

Arın'ın yüzü değişmişti. Gözleri kırmızı oldu ve damarları daha belirginleşti. Ayaz'a bakmamaya çalışıyordu ve başka yere odaklanmıştı. Ayaz ona ne olduğunu sorduğunda Ayaz tekrar Arın'a bakacakken Arın ortadan kaybolmuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cadıların KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin