Taşra Yollarında Bir Fransız

61 5 12
                                    

Bir hafta olmuştu.

Kos koca bir hafta.

Gojo kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordu. Bir haftadır büyük olana ulaşamıyordu ve çizdiği resim yarım kalmıştı. Bir yere kadar kendi devam edebiliyordu, evet ama o gerçekçi görünüm için Mösyö'ye ölesiyle ihtiyacı vardı.

Nanami ile beraber bankta otururken hem bunları düşünüyor hem de tırnaklarını kemiriyordu. Resmine devam etmek zorundaydı ama Mösyö yüzünden devam edemiyordu! Şirkete ne diyecekti, her şeyden önce zengin insanlar haricinde ilk defa topluma bu resimle açılacaktı ve şimdiden işler kötüleşmişti.

"Belki de vazgeçmeliyim." dedikten sonra iç geçirdi, Gojo.

Nanami yanında gayet sakin bir şekilde durup, içeceğini yudumlarken gözlüğünü indirdi ve yanındaki adama baktı. "Neyden vazgeçeceksin?"

"Resimden. O olmadan devam edemem. Resme daha yeni başlamıştım ve olana bak! Ortadan kayboldu."

Nanami tek kaşını kaldırdı. "Şirketi aradın mı?"

Gojo umutsuz bir şekilde başını salladı. "Aradım tabii, aramaz olur muyum? Yıllık iznindeymiş beyfendi." söylediği her bir kelimeden sonra siniri daha da artıyordu. Madem yıllık iznine çıkacaktı ne diye kabul etmişti ki o zaman?

"Ah.." diyerek iç geçirdi. Kendisi teklif etti diye kabul etmemişti ki, Shoko için kabul etmişti. Kendisi onun hayatında bir yeri bile yokken nasıl referans işini kendisi için yaptığını düşünebilmişti ki?

Cidden olaylara normal bakamadığını fark etti, Gojo. Özellikle son bir haftadır.

Son bir haftadır Gojo iyi bir hâlde değildi. Duygusal değişimleri o kadar fazlaydı ki, bunun üstesinden gelmek için uğraşacak hâli bile kalmamıştı. Neden böyle hissettiğini bilmiyordu, hayatı boyunca depresyona girip-çıkan birisi de olmamıştı. Ama şu sıralar kendisini denizin dibinde boğuluyormuş gibi hissediyordu. Fırça haraketleri engelleniyordu denizin altında. Resim çizemiyordu. Sanki elleri her şeyi unutmuş gibiydi. Kurtulmak için debelense de boşunaydı. Gojo denizin dibindeydi ve kaçamıyordu.

Ayağına bağlı olan çapa yüzünden.

Elini çenesine yasladı ve kirpiklerini birbirine kenetledi. "Niye böyle oldu anlamıyorum. Gayet iyi bir başlangıç yapmıştık! Sorunu ne?" diyerek sözlendi. Son zamanlarda kullandığı en sık cümleler bunlardı.

"Geto-sama'ya yakın olmayı sen istedin, Gojo. Söylenmeye hakkın yok."

"Evet, biliyorum! Yine de bazı şeylerini bilmeye hakkım olduğunu düşünüyorum!"

Nanami, bitirdiği içeceğin kutusunu düz bir hâle getirdi ve Gojo'nun üstüne doğru attı. Alnına çarpan teneke kutu yavaş yavaş aşağıya düştü, tam o sırada da Nanami söze girdi. "Sen onun hayatında mısın da bir şey bileceksin? Sadece birkaç haftadır birbirinizi tanıyorsunuz."

"Evet, bu doğru ama.." cümlenin devamını getiremedi.

Çok fazla şey bilmek istiyordu. İçinde uçuşan kelebekler vücudunu delip geçecek kadar şiddetli uçuyor ve genç olanı ses telleri yırtılana kadar bağırmak istemesine neden oluyorlardı. Yıllarca Shoko'dan, Mösyö'yü dinlemişti ve şimdi bunları canlı canlı görebilme şansı vardı.

Öyleyse neden şansı doğru yolda ilerlemiyordu?

Dudaklarını büzdü ve hafifçe öne eğilip, dizlerinden destek aldı.

Nanami iç çekti. "Bana bak, Gojo."

Gojo bakmadı, bakmak istemedi en azından. Çünkü Nanami'nin birazdan söyleyeceği laflar zoruna gidecekti, kaldıramayacaktı. Duymak istemiyordu, gerçekleri görmek istemiyordu. Yaşadığı durumun ne kadar boş ve saçma salak olduğunu anlamasına yardımcı olsun istemiyordu. Kendisi anlamak istiyordu, geç de olsa kendisi anlamak istiyordu yaşananları.

Sanatım|SatoSuguHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin