16

422 62 54
                                    

Merhaba!

Hepinize erkenden iyi bayramlar :)

Umarım severek, eğlenerek okuyacağınız bir bölüm olur.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Bölüm sonunda görüşmek üzere.

7/4/2024

16

Sıçrayarak uyandığımda gece dörttü. Salondaki kanepede uyuyordum. Kocam yine görevdeydi. Rutinimiz buydu. Sonunda sağlıklı döndüğü sürece bu yaşam tarzı birlikteliğimiz için ödediğimiz küçük bir bedeldi, bu yüzden şikayet etmiyordum.

Tufan düzelmemişti. Gün geçtikçe alışmamıştı da. Kabuslar görüyordu. Daha sessizdi, daha mutsuzdu. Kimseyle iletişime geçmiyordu. Onun nefes almadığı bir dünyada nefes almak azap geliyordu ona.

İçten içe herkesi suçluyordu. Hiçbiri onun yanında olmamıştı. Katı kurallar içinde hapse atmışlardı. Değer miydi? Bir can kendini feda etmişti bu katı kurallar için. İki sevdalı yürekten biri toprak altındaydı diğeri nefes alan bir cesetten ibaretti. Verda ve benimle konuşuyordu konuştuğu zaman. Diğerlerini görmezden geliyordu.

İçten içe onun ahının bizi bulmasından korkuyordum. Kabuslar görmeye başlamıştım. Her an tetikteydim. Karşımdaki koltukta uyuyan İrem'e baktım. Dünyadan bir haberdi. Tufan sebebiyle Cihangir'le tartışmamızın üstüne görev çıkmıştı. Göreve giderken İrem'e gelmesini rica etmiş, ona da gün doğdu tabi. Koşarak geldi.

Verda ha bugün ha yarın doğuracaktı. Kocam olmadan gelmeyin diye ikizlerle konuşuyordu her gün. Telefonumun çalmasıyla İrem de uyandı. Arayan Verda'ydı.

"İrem, Verda arıyor."

"Siktir. Arabanın anahtarını alıyorum."

"Efendim?"

"Geliyorlar." Bebek çantası arabadaydı çoktan. Verda'nın dairesine gidip onu aldıktan sonra kurslardan gördüklerimizi uygulamaya çalışarak hastaneye vardık. Hastaneye giriş yaptık, yoldayken doktora haber vermiştik zaten.

Ebeler sıkça kontrol ettiler, NST'ye bağladılar.

"Gelmemi ister misin?" diye sordum. Verda başını iki yana salladı. "Buradayım. Seni seviyorum. Yeğenlerimle sağ salim gel!" dediğimde nefes egzersizi yaparken bana öpücük attı.

Gözden kaybolduktan sonra odaya dönüp koltuğa çöktüm. İrem yanıma oturup elimi tuttu. Gözlerim boşluğa dalmıştı.

"Ne düşünüyorsun?"

"Faruk'a haber vermem gerek," diye mırıldandım. Elimi sıktı, ona baktım.

"Leyla, iyi misin?" Zorlukla yutkundum.

"Korkuyorum," dedim. Verda çok güçlü biriydi. Her şeyi göğüsleyebilmişti. Yanında ben de olsam, zaman zaman ailesi de olsa büyük çoğunluğu kendisi göğüslemişti. Ben bunu yapabilecek miydim? Çoğu zaman kendime yetemezken ileride çocuklarıma nasıl yetecektim?

"Çok doğal," dedi, bana sıkıca sarıldı. "Her an yüreği ağzında geziyorsunuz, ne yaşıyorsan tek başına yaşıyorsun. Hastalığında nazlanamıyorsun, sağlığında yanında bulamıyorsun. En güzel günlerinde en özel anlarında yalnızsın. Verda içeride çocukları için savaş verirken kapının dışında bekleyen kocası yok. Onu gördükçe korkman normal, hiç bilmediğin bir şehirde tek başına alışmaya çalışırken korkman normal."

Cevap vermedim. Ben bunları kabul ederek gelmiştim. Çocuk oyuncağı değildi evlilik. Söylenmek de bana yakışmazdı pes etmek de. Ben Leyla Aksoy Yılmazer'dim.

KOKUNUN İZİWhere stories live. Discover now