Asansör durduğunda açılan kapılardan çıkıp çıkmamak arasında kalmıştı genç kız ama ilk adımı attı her şeye rağmen.

İçindeki sebebini asla bilmediği heyecan her zerresini çepeçevre sarmıştı bu kısacık zamanda.

Ve Çağan ile aralarında sadece apartmanın siyah demir kapısı kalmıştı.

Yavaş yavaş attığı her adımında aklına geçmişten gelen hatıralar ve sesler beynini ele geçiriyordu acımasızca.

Kapının tam önünde durdu ve derin bir nefes aldı tekrar.

Bekledi.

Bir işaret bekledi.

Kendini ikna etmeye çalışırken bir yandan da kendine kızıyordu.

Babası.

Bora.

Annesi.

Ah annesi,güzel annesi.Bir kere sevmiş ve en büyük darbeyi almış güzel annesi bir ölü gibiydi o günden sonra.

Babasının genç sevgilisi ile defolup gittiği günden sonra.

Yemek yapmayı,çamaşır yıkamayı bile bilmiyordu o zamanlar genç kız ama bunların hepsini annesi odasına kapanıp babasının yasını tutarken öğrenmişti.

İlk başta eli yanmıştı,kıyafetleri renk değiştirmişti ama öğrenmişti.

Canı acıya acıya öğrenmişti Berra.
Daha doğrusu öğrenmek zorunda kalmıştı.

''Kızım müsade edersen biz bir geçelim.''

Arkasından gelen tatlı kadın sesi ile olduğu yerde irkilmeden edemedi ve arkasına doğru dönüp el ele tutuşan yaşlı amca ve teyzeyi gördüğünde ise yüzündeki hüzün yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı bile.

Geçmeleri için kenara çekildiğinde asla birbirlerinin elini bırakmayan yaşlı çift genç kıza gülümseyerek apartmanın kapısını açtılar ve Berra yolun hemen karşısındaki siyah büyük arabanın hala orada olduğunu gördü.

Yaşlı çiftin ardından kapanmak üzere olan kapıyı hızlı bir hamle ile durdurup dışarı çıktı ve elindeki sıcak kabı sıkı sıkıya tutup güç almaya çalıştı.

Dün gecenin sessizliğine inat etrafta insanların,çocukların hatta kuşların sesi bile sarmıştı bütün sokağı.

Apartmanın bahçesinden sıra sıra dikilmiş farklı farklı çiçeklerden yayılan güzel kokuları derince içine çekti genç kız.

Sanki bahar gelmişti.

Kulübesinden çıkan güvenliğin verdiği selamı bile görmeden öylece karşıdaki arabaya doğru yürüyordu.

Küçük bahçeden çıktığında yolun kenarında durdu ve aradan geçen insanları,arabaları beklerken bu kısacık zamanda da içindeki bu fazla heyecanı bastırmak için derin nefesler alıyordu ama hiçbir işe yaramıyordu.

En sonunda yol müsait olduğunda karşıya geçti ve arabanın hemen yolcu koltuğunun kapalı camına yaklaştığında gördüğü görüntü ile yüzüne yayılan tatlı gülümseme aynı zaman da olmuştu.

Parmakları ile camı yavaşça tıklattığında çıkan az sese bile hemen uyanmıştı Çağan.

Ağrıyan boynunu ovuşturarak direksiyonun üzerindeki kafasını kaldırdığında camın önündeki genç kızı gördüğü ilk an rüya da olduğunu sanmıştı.

Gelmişti.

Berra ona gelmişti.

Bir yılı aşkın süredir beklediği kız ona gelmişti en sonunda.

Bundan sonra da gitmesine asla izin vermemeye yemin etmişti o an genç adam.

Çağan'ın uyandığını görünce kapının koluna uzanıp kolaylıkla açtı ve tek bir kelime etmeden boş koltuğa iyice yerleşti.

Elindeki kabı sıkı sıkı tutarken öylece karşısına bakıyordu ve yanında onu izleyen genç adam içindeki cesaretin uçup gitmesine sebep olsada geri adım atmadı.

Geçen birkaç saniyede kafasının içindekileri ölçüp tartarak derin bir nefes aldı ve aklından geçenleri pat diye söyledi.

''Sana poğaça yaptım.''

Kendisine değil de hala yolun karşısına bakan genç kızdan ansızın duydukları ile ilk başta ne demek istediğini anlamadı ve bu anlamsızlık eşliğinde çatılan kaşlarına da engel olamamıştı.

Hala kendisine bakan adama daha fazla dayanamayıp ona doğru döndü ve elindeki kabı da havaya kaldırarak hafifçe salladı dikkatini çekmek için.

''Kaşarlı poğaça yaptım sana.''

Karşısında renkli gözlerini belerterek bakan ve havaya kaldırdığı kabı bir çocuk gibi heyecanla sallayan kızdan duydukları ile pek sık yapmadığı şeyi yaptı.

Boynunu arkaya atarak kahkaha atmaya başladığında boynundaki damarlar gerilip kendini belli ederken aşağı yukarı hareket eden o küçük çıkıntı Berra'nın sertçe yutkunmasına sebep olmuştu.

Kafasını iki yana sallayarak aklından asla silinmeyecek bu görüntünün etkisini üzerinden atmak istedi ama yapamadı ve daha da sinirlenip bir an da sol elini Çağan'ın koluna sertçe geçirdi.

''Ne var yapamaz mıyım ben?Beceriksiz mi demeye çalışıyorsun sen bana?''

Koluna çarpan soğuk küçük el ve duydukları ile kahkahası kesilen genç adam kendisine sinirle bakan güzel kıza doğru döndü.

''Kızım seni var ya yerim.Ve ilk bu ellerinden başlarım."

Sinirle bakan gözlerdeki ateş yavaş yavaş sönerken biraz önce Çağan'ın kaslı sert koluna vurduğunda hafif acıyan elini tutan yabancı eller ile nefes almayı unutmuştu.

Büyük elinin arasında ufacık kalan sol elini dudaklarına götürüp masum bir öpücük kondurduğunda zavallı kalbi yavru bir kuşun ilk uçmayı öğrenmeye çalışması gibi çırpınıyordu adeta.

''Ben gideyim artık.''

Elini kendine doğru hızla çekip saklama kabını Çağan'ın havada kalan eline tutuşturdu ve arabadan inmeden önce art arda sıraladı cümlelerini.

''Poğaçaları ye sonra da dinlen.Ben gidiyorum.Hadi git sende.Bende gidiyorum şimdi.''

Daha fazla saçmalamamak için dilini ısırarak arabadan indi ve kendine olan sinirini kapıdan çıkartmak ister gibi arabanın kapısını sertçe çarparak kapattı.

Bir yolun karşısına koşarak geçen kıza bir de eline tutuşturulan pembe saklama kabına bakarken dakikalardır yakışıklı yüzünü terk etmeyen gülümseme ile kafasını iki yana salladı yavaşça.

Bu kıza aşıktı.

Bu kızın her şeyine aşıktı.

Hatta elinde tuttuğu pembe saklama kabına bile.








NEPENTHE | TextingWhere stories live. Discover now