sessizli

27 1 0
                                    

insan zihninin denizinde boğulduğunda hep birinden yardım ister işte o zaman herkes çıkar o denizden kaçarlar ve derinlerde kaybolmak senin elindedir nefes alamazsın soğuk su içine akar, üşürsün

kaçıyordum ölesiye koşuyordum karanlığın içinde ağaçlar çalılar vardı her tarafta ve bir şey tuttu kolumdan bir suliet o hızla çarptım o bedene gözlerim kolumdan yüzüne çıktığında bir ışık ve bir ses kulaklarıma doldu gözlerim açılıyordu. ses yükseldi aynı ritimde sesli bir şekilde çalan alarmımı kapattım ve hızlıca okula gitmek için hazırlanmaya başladım genelde rüyalarıma inanmazdım ama bu rüya içime bir korku tomurcuğu ekmişti

üstüme beyaz gömlek ve üstüne bordo renkli kravatımı giydim altıma siyah çizgili eteğimi onun altına beyaz kalın çoraplarımı geçirdim her ne kadar etek sevmesem de hava çok sıcaktı bir şeyler atıştırmak için mutfağa girdim ama evin boşluğu daha da korkmama sebep olduğundan mutfaktan çıktım  hızlıca diğer işlerimi halledip evden çıktım yaklaşık 20-25 dakika yürüdükten sonra okula ulaştım ve sınıfıma girdim.

ön sıralar da soru çözen birkaç kişi vardı ama ilk  gözüme çarpan ceren ve sıranın üstüne oturmuş cerenle konuşan sena olmuştu sırama çantamı bırakıp yanlarına ulaştığımda biri hakkında konuşuyorlardı "evet kanka cezalandırmış babası şaka gibi" dedi sena. ikisi de bana döndüğünde selamlaştık ve sena konuşmaya başladı "kumru kızım niye  telefonuna bakmıyorsun ay neler oldu neler" derin bir nefes verdi çatılan kaşlarımla diyeceği şeyi beklemeye  başladım 

"okulun sahibi var ya belki tanımıyorsundur Orhan Nova işte onun 24 yaşındaki oğlu Kutay Âhi Nova babası cezalandırdığı için bizim okula hatta bizim sınıfa gelecekmiş inanabiliyor musun adam sırf oğlunu cezalandırmak için kendi okuluna getiriyor kendi oğlunu hem de 24 yaşında" kaşlarım daha da çatıldı hangi ruh hastası oğluna böyle bir ceza verirdi ki "sen nereden duydun" dedim şüpheci tavrımla  bu sefer konuşan ceren oldu "bizim sınıfta konuşması dönüyordu başta bizde inanmadık ama sınıf listesine girdiğimizde bizde inandık bak istersen sende" telefonunu bana çevirdi ve gerçekten adını gördüm zil çalana kadar konuşmaya devam ettik.

zil çaldıktan birkaç dakika sonra hocayla beraber biri girdi içeriye. uzun boylu yapılı bir beden gördüğümde içime tanıdık bir his yayıldı  farklı bir havası vardı keskin gözleri gözlerime değdiğinde koyu mavi bakışlarında duygu belirtisi yoktu ve bana doğru yürümeye başladı  gözlerini yüzümden çektiğinde karşımdaki sıraya yürüdüğünü  anladım sınıftaki tek boş yer orasıydı ama artık dolmuştu etrafıma bakmaya başladım ve herkesin karşımdaki çocuğa  baktığını gördüm bir kişi hariç alina ,çatık kaşlarıyla bana bakıyordu ama daha çok tehdit ediyor gibiydi

çok umursamadan önüme döndüm kendince beni tehdit ettiğini düşünüyordu ama tek yaptığı kendini bir erkek için küçük düşürmekti ders ilerlemeye başladı...

"not alabilirsiniz çocuklar not almayanın sınavından 5 puan kıracağım" dedi hoca tam not almaya başlayacakken önümdeki beden bana döndü

"kalem verir misin" dedi. yüzünü incelemeye başladım kaşlarım çatıldı  kim okula kalem getirmezdi ki üstelik okuldaki ilk günüydü. kalemliğimden Faber Castell uçlu kalem çıkarıp ona uzattığımda parmakları elime dokundu gözlerim elinden gözlerine çıktığında alaycı bir ifade vardı yüzünde elimdeki ağırlığın gittiğini hissettiğimde yeniden derse odaklandım

öğle arası olduğunda ceren ve sena'yla yemekhane ye indik havadan sudan konuşuyorduk yüzüne yakışan güzel bir makyaj düzgün düzleştirilmiş sarı saç ve bir sürü takıyla süslenmiş kişiyi gördüğümde duraksadım

Alina

gözleri bana değdiğinde gözlerini gözlerimden ayırmadı hızlı adımlarla yanıma geliyordu

"selam kumru" ses tonu daha çok dalga geçer gibiydi "lafı uzatmanın bir anlamı yok" dedim ne diyeceğini tahmin etmek zor değildi soğuk bir tavırla yüzündeki alaycı ifade yerini öfkeye bıraktı "pekala. kutay'dan uzak duracaksın " dediğinde hiç samimi olmayan küçük bir kahkaha çıktı dudaklarımdan ciddi miydi bu kız? "inan kutay hiç umurumda değil" derin bir nefes verdim istesem alina ya çok güzel cevaplar verebilirdim ama çok açtım, aklım yemekteydi bilakis alina donakalmıştı böyle bir cevap beklemediği her açıdan belli oluyordu. fakat uzatmadan kendi sırasına geri döndü

alina gittiğinde sena ve ceren bana Ciddi misin?  der gibi bakıyordu "neden ona ağzının payını vermedin?" konuşan cerendi "deseydin ya o benim sevgilim  diye sinirlenseydi  biraz pişman olsaydı senden tanımadığı bir erkek için hesap sorduğuna" "ceren buna hiç gerek yok sende biliyorsun." dediğimde ceren sinirlenmişti önüme döndüm ceren ve sena bana göre daha yakınlar dı ve çoğu zaman birlikte takılıyorlardı sıra nihayet bana gelmişti tabağıma istediğim yemekleri aldıktan sonra yemek hayalleri kurarken boş bir masa aramaya başladım ama bir el sırtımdan sertçe iteklediğinde tabağım bir bedene çarptı ve yere düştü dengemi sağlayamadığımdan bende düşecektim fakat biri elini koluma doladı ve düşmemi önledi

kafamı kaldırdığımda keskin mavi bakışlarına hapis etmişti beni "üzgünüm"  pişman bakışlarımı yüzünden aşağıya indirdiğimde siyah tişörtüne yemeklerimin döküldüğünü gördüm iyice gerildim  yemekhaneden çıt çıkmıyor herkes bize bakıyordu hızlıca yerdeki tepsiyi aldım ve yeni yemek almak için sıraya ilerlediğimde sertçe bileğimden tutup beni kendine çekti. yeniden yüzüne baktım elmacık kemiği belirginleşmiş kaşları çatılmıştı yüzünü boynuma yaklaştırdığın da artık hareket edemiyordum "bu kadar çabuk gidemezsin" dediğinde korku yavaştan içime işliyordu bileğimi tutan eli açıldığında omzuma çarparak gitti

 yemekhaneden hala çıt çıkmıyor herkes bana bakıyordu donakalmıştım tüm iştahım kaçmıştı kaçmak kurtulmak istiyordum arkamı döndüğümde donakaldım beni iten kızın cerendi senayla beraber güldüklerini gördüğümde yüreğimde bir ağırlık oldu
O itmemiştir değil mi o yapmamıştır dedim içimden ama kendimi kandırıyordum yine kimseye güvenilemediğini öğretti hayat bana. Yine yüzleştim inanmak istemediğim gerçeklerle
içimdeki üzüntün yerini öfke doldurmaya başladığında herkes bana bakıyordu yüzümü hocaların oturduğu masaya çevirdiğimde acıyan gözlerle bana bakıyorlardı fakat hiçbir şey yapmıyorlardı insanlıklarını paraya satmış sadece izliyorlardı benim böyle insanlara ihtiyacım yoktu olmamalıydı kendimi toparladım ve koşarak yemekhaneden çıktım

İçimdeki siniri atmak için deli gibi koşuyordum ayaklarım o kadar sert basıyordu ki yere bastığım yerde bir çukur oluşacak ve o çukura düşecek gibi hissediyordum hızlıca bulabildiğim ilk kapıdan içeri attım kendimi ve kapıyı kapatım  etrafıma baktığımda karanlık bir odadaydım odayı biraz daha incelediğimde depo odalardan birinde olduğumu fark ettim içerde birkaç temizlik malzemesi karton kutular ve eski bir koltuk vardı hızlıca koltuğa attım kendimi hiçbir şeyle kafamı meşgul etmeden rahat bir uyku için gözlerimi kapattım
♥️
Gözümü açtığımda içerisi siyaha bürünmüştü hiçbir şey görünmüyordu yatarken yanıma koyduğum telefonumu kontrol ettikten sonra flashını açtım ardından koltukta doğrulup kapıya yöneldim kapıyı açtığımda dışarsı fazla karanlık değildi telefonumun flashını kapatım sınıfıma ilerledim sınıfa girdiğimde eşyalarım yerli yerindeydi hızlıca eşyalarımı topladım ve çantamı dolabıma bıraktım koridorda yürümeye başladım ardından merdivenleri bitirdikten sonra çok yakınımdan gelen tiz bir ses duyduğumda kaskatı kesildim sesin geldiği yöne doğru baktığımda tamamen siyahlara bürünmüş biri ve karşısında yere düşen kana bürünmüş bir beden vardı o an karşımdaki katilin alacakaranlık olduğunu fark ettim ve hızlıca gözlerimi kapattım kalbim bedenimden çıkacak gibi atıyor bacaklarım titriyordu adım sesleri yaklaşınca ellerimle agızımı kapattım nefes alamıyordum karşımda kana bulanmış bir beden ve onu kana bulayan dünyanın en iyi katillerinden biri vardı
Sertçe bileğimden tutup duvara yapıştırdığında kokusu burnuma doldu hareket edemiyordum  boynumda soğuk metal hissettiğimde canım yanmaya başladı ve boynumdan omuzuma süzülen sıcak kanı hissettim





karanlığın ışığıWhere stories live. Discover now