3. Bölüm: Senin Yüzünden

283 158 217
                                    

Selammmm

Diyecek pek bir şeyim yok

O yüzden size iyi okumalarrr

O yüzden size iyi okumalarrr

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

3 gün sonra...

Bir sabaha daha gözlerimi açtığımda, beynimin sınırları içinde kendini tekrar ederek kulaklarımda yankılanan sadece tek bir cümlenin kalıntıları vardı. Bugün Türkiye'deki son günümdü. En azından Daren'in söylediğine göre öyleydi.

Ayrıca bugün abimin de Hollanda'dan döneceği gündü. Nasıl denk geldiğini bilmesem de kaderin yüzüme gülmesi beni de güldürdü ve şansımın böyle devam etmesini dilememi sağladı. Belki yokluğumuzu fark ettikten sonra bizi bu durumun içinden kurtarabilirdi, hâlâ ayakta olmamın sebebi bu düşünceydi.

Çünkü tek umudum buydu...
Ve umudun ötesinde inancım da buydu.

Düşüncelere dalmışken beni bu hâlimden sıçratarak geri döndüren Ertuğ'un dibimden gelen sesi, "Şerefsiz herif ya, yemekleri de hiç beğenmedim zaten," diye söyleniyordu.

Sözlerini duyar duymaz gözlerimi devirdim. Ertuğ, uyandığından beri hayata ve Daren'e saydırıyordu ve saatlerdir bu işlemi uygulamasına rağmen küfürleri bir türlü yetmemiş gibi susmayarak başımı ağrıtmaya devam ediyordu.

Saydırma işlemini sürdürürkense bize verdikleri kahvaltıyı yediğinden sesi bazen boğuk geliyordu. Daha fazla dayanamayıp ellerimi başıma getirerek şakaklarımı ovdum. Onu dövemeyecek kadar yorgundum.

Dır dır başımı şişirdi zaten sabahtan beri. Uyanmaz olaydım gerçekten, bu nedir böyle...

"Başlarım böyle işe," diyerek kısa süreli sessizliği yine aynı konuyla bölen Ertuğ, bu sefer lokmasını yuttu ve sözlerine doğru düzgün bir şekilde devam etti. "Abim de hiç mi merak etmedi be bizi?"

Haklıydı ama daha fazla uzamasını istemediğimden konuşur konuşur susar mantığıyla sesimi çıkarmayarak kahvaltıma devam ettim. Malum, bir daha doğru dürüst yemek yiyebileceğimden emin değildim, tadını çıkarmalıydım. Hem abimin nelerle uğraştığını bile bilmiyorken arkasından konuşamazdım.

Bizim başımıza bir şeyler geldiyse belki onun da başına bir şeyler gelmiştir, diye bir fikir üretti beynim ama bunu hemen savuşturmak istedim çünkü tehlikede olduğu düşüncesi berbattı. Yine de ortada neler döndüğünü öğrenmediğim sürece olanları tam anlamıyla bilemezdim.

Gerçi abim bizi merak etse bile bizi bulabileceği konusunda şüpheliydim ki Ertuğ sanki beynimin bir köşesinden geçen bu fikri duymuş gibi omuzlarını silkerek anında cevap verdi ve ciddi anlamda aklımı okuyor olabilir mi, diye düşünmemi sağladı. "Seven insan bulurdu."

Saçma sapan yanıtını yine karşılıksız bırakarak önümdeki sofraya döndüğümde, istemsizce de olsa beyninin işleyişini merak etmiştim. Neyse ki hızlıca biten kahvaltıdan sonra Ertuğ'un sızlanmaları da bitti. Aynı anda içeriye iki adam girdi ve bakışlarını üzerimize diktiklerinde, ayaklanmamızı sağladılar. Sonumuzu istemsizce kabullenerek arkalarından onları takip etmeye başladıktan ve dışarı çıktıktan kısa süre sonra arabasına rahatça yaslanmış olan Daren girdi görüş açımıza.

AHDAR KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin