on dokuz

1.4K 100 3
                                    

"Belki de bu gece eve gelmemeliydin."

"Nerede kalacaktım?"

Duvara yaslanırken "Ben ne dediğimi biliyor muyum?"  diye konuştu. Kapının hemen dibindeydi, stresten dört köşe olmuş, beni nasıl koruyacağını düşünüyordu. Bir anda aklına yeni bir fikir gelmişçesine bakışları beni buldu. Gözlerindeki parıltılar bir an kötü bir şey teklif edeceğini düşünmeme neden olduğu için "Yangın çıkaralım." dediğinde pek de şaşırmadım. Aksine normal bir konudan söz ediyormuşçasına "Öyle şey olmaz." deyip hemen reddettim.

"Başka nasıl engel olacağız?" 

"Engel olmamıza gerek var mı?" derken ben de kapıya yaslandım. "Sonuçta sizinle aynı grupta değilim, aynı bölümde bile değilim. Benim aşağıda ne işim var? İnmem, olur biter."

"Devrim çok misafirperverdir, aşağı inmeni isteyebilir."

"Amcalara bir taraflarımı da göstereyim mi?" ne demek istediğimi anlamayarak kaşlarını çattığında "Demek istediğim,"  dedim, sakin bir edayla, "Biz bir aile değiliz. Ben de bu evin küçük çocuğu değilim. İster inerim ister inmem,."

"Umarım o da böyle düşünüyordur." deyince karşı çıkmak, 'onun ne düşündüğü bizi ilgilendirmez' demek adına, dudaklarımı araladım ama burnumun kaşınması ve hapşırmamla işler istediğim gibi gitmedi. Oktay omzumu tutup "Hapşırıp hapşırıp duruyorsun," dedi. "Bugün fazla mı dışarıda kaldın?" 

WhatsApp grubunda derse girdiğimi söylesem de sonrasından ona özelden alışverişe çıktığımı söylemiştim. Başta itiraz edip hemen eve gelmemi istese de yaşadıklarımın zor şeyler olduğunu ve kafa dağıtmaya ihtiyacım olduğunu söyleyince fazla müdahale edememişti. Canlı konum göndermemi isteyip sonraysa konuyu kapamıştı. Tabii her yarım saatte bir yazmak koşuluyla.

İç çekip kafamı olumsuz anlamda sallayarak "Sadece birkaç dakika." dedim. Halbuki vaktimin çoğunu dışarıda geçirmiştim. Çünkü harcayabileceğim ahım şahım bir param yoktu. Bahsettiğim gibi alışverişe de gidemezdim. Zamanında o erkek kıyafetlerinin parasını Oktay ödediği için kenardaki parama yine dokunmamıştım ama işte çok olmadığı için bugün de dokunmayı tercih etmemiştim.

Oktay bir müddet daha endişeyle bana baktıktan sonra ifadesi usul usul değişti. "İşte bu." dedi, parmağını şıklatarak, "Aşağı inemeyecek kadar hastasın." meseleyi hemen anlayıp 'tamam' anlamında mırıltılar çıkardığım sırada çalan zille doğruldu. Kulpu indirip kapıyı açtım çıkması için, "Burada kalıyorsun." diyerek dışarı çıktı. Ardından bana dönüp "Kapıyı sıkı sıkıya kilitle." dedi. "Benim olduğumu düşünsen bile açma. Pencereden de dışarı bakmaya kalkma, burada öylece kal." anladım mı diye gözlerime bakınca "Şüphen olmasın." dedim.

Bir süre için tereddütle bana baksa da çok geçmeden "Sana güveniyorum." deyip arkasını döndü. Onun merdivenlere kadar gidişini ve basamakları gözden kayboluncaya kadar inişini izledim. Akabinde "Dün gece yüzünden bana güvenmiyor." diye mırıldandım. Gece beni Devrim'in odasından çıkarken görünce neden oraya gittiğimi sormuştu. Ben o de o an için gerçekçi bir yalan, 'odanın içinden bir şeylerin yere düşme sesi geliyordu, endişelendim', söylesem de -ki başta durum tam olarak böyleydi- Devrim'le aramdaki gerginliği grupta mesajlaşırken hissedince hiçte öyle olmadığını düşünmeye başlamıştı.

Sıkıntıdan yanağımı dişlerken gözüm Devrim'in kapısına takıldı. Akın'ın onu doldurmaları işe yaramış mıydı bilmiyorum ya da bana karşı tutumunu düzeltme kararı almış mıydı bihaberdim. Bu gece bunları düşünerek uyumak istemediğim için odamdan çıktım. Aklıma Oktay'ın uyarıları gelse de içimden "Zaten dünden sonra Devrim beni aşağı çağırmaz. Benimle aynı ortamda olmak istemediği bariz bir gerçek." diye geçirdim. Buna güvenerek kapımı üstüne örttüm, koridorda ilerlemeye başladım. 

KİMLİKSİZ ✓Where stories live. Discover now