on üç

1.4K 99 0
                                    

"Ben böyle adaletin," derken yine kendimi tutamayıp hıçkırdım. Avucumda buruşturduğum nemli mendille gözyaşlarımı sildiğim esnada kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım ve derin derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Hıçkırıklarımı zor bela durdurarak -durdurduğumu sanarak- "Ölsem bile umurlarında değil." diye fısıldadım. Akşam yemeğine katılmadığım gibi odamdan da uzun süre çıkmamıştım. Sonra herkes yatınca, ortam sessizleşince, dört duvar arasında boğulduğumu hissedip bahçeye çıkmıştım. 

Şimdiyse uğradığım haksızlık karşısında sitem ediyordum. Sesim çimlere, ağaçlara, gerimde kalan eve belki de az ilerimdeki havuza kadar gidiyordu. Yeni yeni  fark ettiğim bir gerçekle duraksadım ve "Emniyette yaşadıklarımdan yakınırken çok anlayışsızlardı." dedim.

"Hepsinin ağzında 'Hanımefendi, biz neden kayıtları silelim?' lafı vardı. O kadar ikna edici konuşuyorlardı ki bir an yalan söylediğimi sanmıştım. Ardından konu psikiyatriye kadar gidince geri çekilmek zorunda kaldım. Az kalsın beni kliniğe yatırmak için aileme ulaşacaklardı. Şu an düşünüyorum da, boşluğa derdimi daha rahat anlatıyorum ve bu inanılmaz huzursuz edici." Son anda dayanamayıp tekrar hıçkırdım. Gözyaşlarımı tutamazken duyduğum ayak sesleriyle yeni bir mendil alıp yanaklarımın her bir yanını sildim.

Gözlerimde dahil olmak üzere hiçbir ıslaklık bırakmadım. Ağladığım belli olmasın diye daha çok çaba sarf etmek istesem de bulunduğum yer ve kısıtlı imkan dolayısıyla yapamadım.

"Evdekilerden biri ters bir şey mi söyledi?" diyerek yanıma, çimlerin üzerine, oturan Devrim'e baktım. Tam şu an sesimi nasıl erkek sesi çıkaracağımdan veya bunu isteyip istemediğimden emin olmadığımdan bir müddet sustum. "Kim?" deyip bana döndüğünde gözlerimi kırpıştırdım. Suratımı incelerken "'Kız gibi ağlayacak mısın', sözündeki 'kız gibiye' ilk defa bu kadar yakından tanık oluyorum." dedi.

Sesimi kalınlaştırarak "Ben kız değilim." dediğimde "Biliyorum ama kız gibi ağlıyorsun." diye karşılık verdi. Oktay'ın yarattığı Eren profili, onların gözünde eşcinsel olduğu için bunu söylerken çekinmiyordu. Bunu fark edince konudan bağımsız olarak merakla "Kız gibi ağlamak nasıl oluyor?" diye sordum.

Şüphesiz "Burnun kıpkırmızı olmuş," dedi. Akabinde daha fazlası için bakmaya ihtiyacı olmuş olacak ki yüzümü yeniden incelemeye başladı. Sırasıyla giderek "Yanaklarında aynı şekilde, çok kızarmış." dediğinde "Elmacık kemiklerimdir onlar." diye düzeltme yaptım. "Senin yüzünde kemik falan yok." dedi. "Saf iki yanaktan oluşuyorsun. Gerçi," aklına gelen şeyle kaşları çatıldığı sırada devam etmesini istercesine "Gerçi?" dedim.

"Yüzündeki her şey çok tombul, gözlerinde buna dahil."

Bir erkeği bu derece incelemekten memnun olmadığını hissettiğimde "Gerilmene gerek yok." dedim. "Umut veriyormuşsun gibi algılamam."

"Yok," deyip kafasını belli belirsiz onaylamazca salladı. "Bundan korktuğumdan değil. Sadece, kulağa sapkınca gelecek belki ama yüz hatların kadını anımsatıyor. Ben hiç bu kadar küçük ama tombul dudakları olan bir erkek görmedim. Ayrıca gözlerinin içi devamlı parlıyor. Erkek parfümü sıkıyorsun ama o koku üstünde o kadar emanet duruyor ki anlatamam. Sanki başkaları sarkmasın diye erkek arkadaşının parfümünü sıkan kızlar gibisin ve," devam edeceği esnada "Böyle düşünmen gerçekten sapkınca." deyip önünü kestim. 

Akabinde ortamdaki gerginliği dağıtmak için çareyi susmakta bulduk. Bakışlarımı etrafımda gezdirerek görmediğim bir ağaç veya başka bir nesne aradım ama buladım. İstediğim yeni bir konu açmakken "Yakışıklı olamayacak kadar güzelsin." diye kendi kendine konuşan Devrim'le hafifçe dudağımı ısırdım. Bu son sözünü duymazdan geldiğim sırada "Canını sıkan hangisiydi?" diye sordu. O daha kolay konu açıyordu.

KİMLİKSİZ ✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें