on bir

1.5K 103 41
                                    

"Şunun güzelliğine bak," poğaçadan kocaman bir ısırık alıp memnuniyet dolu mırıltılar çıkardığı sırada gülümsedim. "Seni bu eve getirmek hayatımda verdiğim en iyi karardı." derken çayından da bir yudum aldı. Onun bu hâllerine karşın iç çekip ben de bir poğaça aldım. Oktay pizzalı severdi, ben çikolatalı. O yüzden iki çeşit yapmıştım. Poğaçamdan yemeden önce "Eminsin değil mi, sizinkiler evde kahvaltı yapmıyor?" diye sordum.

"Eminim." dedi, bu konuda bahse on bin dolar koyarmışçasına, rahat bir edayla, "Onlar fakültenin kantinin de atıştırır veya ne bileyim pastaneden bir şeyler alır öyle yiye yiye giderler okula ama evde yemezler."

Omuz silkerken "Peki." deyip poğaçamı tattım. Sıcacık olduğu için çikolata ağzıma akıyor, hafif dilimi yakıyordu. Duyumsadığım ince sızıyla poğaçayı geri bırakarak ayağa kalktım. "Nereye?" diye soran, arkadaşıma, "Peçete almam gerekiyor." deyip tezgaha ilerledim. Sabah erkenden kalkmış, Oktay'la bana yiyecek bir şeyler hazırlamıştım. Önce kahvaltımızı etmiştik sonra fırında pişmekte olan poğaçalardan emin olunca onları çıkarıp yemeye başlamıştık ama her şeyden önce, masayı boşaltmak adına birçok mutfak gerecini tezgaha koyduğum için şu an bu kadar yol kat ediyordum.

Peçetenin yanına varır varmaz hiç durmadan iki üç tane aldım ve ağzımı silmeye başladım. Ta ki "Bu kokular da ne?" homurtusunu duyana kadar. "Acaba yine uyurgezer mi oldum? Gerçi o böyle bir şey değildi. O zaman kesin bu koku halüsinasyon." bir Oktay'a bir kapıya baktığım sırada çok geçmeden sesin sahibi, Efe, içeri girmişti. Üstüne giyindiği kıyafetlerde göz gezdirirken sesimi kalınlaştırarak "Fakülteye mi?" diye sordum. Benim olduğum tarafa bakmaksızın Oktay'a öylesine odaklandı ki titreyen çenesine karşın şaşırmadan edemedim.

"Hani bana?" derken masaya ilerledi. Fakat, Oktay hızlı bir şekilde zeytinli poğaçaları önüne çekip saklamaya kalkınca olduğu yerde kalıp kafasını kaldırdı ve bana baktı. "Ben de bu evde kalman için oy vermiştim." dedi, sadece Oktay'ın yemesinin haksızlık olduğuna değinerek, "Ona neden ayrıcalık tanıyorsun? Tek başına seni bu eve sokamazdı."

Başımı sağa sola sallarken "Ayrıcalık tanımıyorum." dedim. Ardından fırına yönelip üstündeki bezi alarak kapağını açtım. İçerisinden masaya koymadığımız poğaçaları çıkararak tezgaha koydum ve uzanıp üst dolaplardan birinin kapağını açtım. İki günde evde birçok şeyin, en azından beni ilgilendiren şeylerin, yerini öğrenebilmiştim. Raftan bir tabak alıp kapağı kapadığım esnada Oktay'ın "Benim rızkımı başkalarına yediremezsin." diye konuşmasıyla "Siz kardeşsiniz!" diye çıkıştım.

"Evet, biz kardeşiz." deyip masadan bir sandalye çekmek suretiyle üstüne oturdu, Efe. Ben de poğaçaları tabağa yerleştirdikten sonra onlara ilerledim. "Çay istiyorsan doldur kendine bir tane." dedim ama Efe "Çay sevmem." diyerek teklifimi geri çevirmişti. Üstüne tek bir söz daha etmeden tabağı masaya koydum ve geçip yerime oturdum. Efe heyecanla tabağı kendine çekip poğaçayı Oktay'ın gözünün içine baka baka ısırırken "Ben sizin yanınızda daha yaşımın insanı kalıyorum." diye mırıldandım.

Oktay "Devrim'in sözlerine mi takıldın?" dediğinde bir an için beni nasıl duyduğunu sorgulasam da çok kısa bir zaman sonra başımı salladım. "O sever olgun davranmayı, takılma. Herkesi kendi gibi olmaya zorlayan megolamanın teki."

Oktay'ın bu sözlerini duyup önemsemeyen Efe dikkatimi çektiğinde, aslında onunda böyle düşündüğünü anladım. "Yine de bilmiyorum," dedim, poğaçamdan bir ısırık alırken, "Ben sizden daha olgun gözüküyorum. Neden bana öyle dedi ki?"

"Akın'la tartışırken hiçte olgun gözükmüyorsun." dedi, Efe. Poğaçasını büyük bir keyifle yediği esnada bana bakarak "Ayrıca çok kafana takma. Devrim sever büyük sözler etmeyi. Oktay'ın da dediği gibi olgun o." dedi.

KİMLİKSİZ ✓Where stories live. Discover now