Adımları geri geri gitmek istesede kalbini dinledi ve ilk defa bir basketbol maçı izlemek için ilk ama son olmayacak o adımını attı.

Çocukken sürekli maça gelmek isterdi ama babası bu isteğini asla yerine getirmezdi sonra yıllar geçip Bora hayatına girdiğinde ise bu sefer Berra o maçlara gitmek istememişti.

Ama nedenini bilmediği bir şekilde Çağan bu teklifi yaptığında içini sarıp sarmalayan tek şey çocukken hissettiği merak dolu o heyecandı.

Önünden hızlı adımlar ile yürüyen Hakan'ı farkında bile olmadan takip ediyordu.

Sahanın hemen yanındaki,ilk sıradaki koltuklara geldiklerinde ise Hakan oturacakları yeri gösterdi genç kıza ve fazla uzaklaşmadan birkaç adım ilerideki güvenlik ile konuşmaya gitti.

Güvenlik ile konuşup Çağan'ın dediklerini söylerken adam da bir yandan kafasını sallayarak onaylıyordu.

Berra güvenlik ile yanına gelen Hakan'ı fark ettiğinde gözlerini yazılar yazan pankartlardan çekmişti en sonunda.

İri yarı adam sol tarafına Hakan'da sağ tarafına oturduğunda ise ne olduğunu anlamayarak ince açık kahve rengindeki kaşlarını çatmıştı ister istemez.

Sonra etraftaki bütün uğultuyu kesen bir düdük sesi duyuldu.

Neler olduğunu anlamak için yerinde dikleşti ama herkesin sahaya dikkat kesildiğini gördüğünde ise o da oraya bakışlarını çevirmişti.

Çağan ve etrafındaki birkaç kişi yanındakilere göre kısa olan adamın havaya kaldırdığı topa kitlenmişlerdi adeta.

Tekrar bir düdük sesi duyuldu.

Ve ardından çığlıklar tekrar yükselirken Çağan zıpladı ve karşısındaki çocuktan hemen önce havaya atılan topu kapmıştı bu sayede.

Topu sektirerek ilerlerken yolunu kesen iki kişi yüzünden daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayarak kendisine el sallayan takım arkadaşına pas attı ve ardından gelen basket ile çığlıklar daha da yükselmişti.

Ve ilk sayı böyle alınmıştı.

Sonra bir şey oldu.

Üzerindeki binlerce gözün varlığını bir anda silen gök mavi gözleri gördü Çağan.

Zaman durdu.

O kısacık birkaç saniye bile gözleri birbirine mühürlenmiş o iki gence sanki asırlar gibi geliyordu.

Aralarında metrelerce mesafe olmasına rağmen gözlerinden akıp süzülen o güzel sıcaklığın kalplerine ulaştığını o an hissedemeselerde bir süre sonra anlayacaklardı.

Çağan ve Berra asırlar gibi gelen o kısacık birkaç saniyede etraftaki binlerce kişiyi unuttular.

Ama bu bakışmanın daha da süreceğini anlayan Hakan hızla ayağa kalkıp Berra'nın önüne geçerek bunu bozmak zorunda kalmıştı.

Yoksa bu iki aptal aşık yüzünden maçı kaybedebilirlerdi.

Ve en kötüsü Çağan'ın yıllardır beklediği milli takım hayal olurdu.

Çağan kendine gelirken kenardan kendisine el kol yapan antrenörlerini gördüğünde ise yüzündeki ufak gülümseme hızla silinmişti.

Maça kaldığı yerden devam eden Çağan'ı izleyen Berra ise yanan yanaklarını buz gibi elleri ile serinletmeye çalışıyordu.

Çağan öyle bir bakmıştı ki kendisine çoğu kişide onunla birlikte Berra'ya doğru dönmüştü.

Maç böyle devam ederken arada buluşan bakışlar ile son dakikalara girilmişti.

Skor 100'e 98'di ve önde ilerliyorlardı.

Herkesin nefeslerini tutarak ayağa kalktıkları son saniyelerde takım arkadaşından gelen pası yakalayan Çağan kalan son beş saniyede attığı topu pota ile buluşturmuştu.

Skor 103'e 98 olurken adının yanına eklenen lakabını ise adeta kanıtlamıştı Üçlüklerin Kralı Çağan.

Etrafa yayılan düdük sesi ile maç sona ererken üzerine atlayan takım arkadaşlarını bile umursamadan kendisine hayran olduğu gülümsemesi ile bakan güzele göz kırpmıştı.

Berra kendisine göz kırpan Çağan'a gözlerini belerterek bakarken yanan yanaklarını da engelleyemiyordu artık.

Hızla oturduğu yerden kalktığında iki yanındaki iri adam ve Hakan'da onunla birlikte kalkmıştı.

''Lavaboya gitmeliyim.''

Sonra da kimseyi beklemeden koşar adımlarla insanların arasından güç bela geçerek büyük kapıya varabilmişti en sonunda.

Tam karşıda lavaboyu işaret eden küçük kırmız tabela sayesinde o tarafa doğru yönelmişti.

Beyaz fayansların dizildiği küçük koridorda on ya da on beş adım sonra lavabonun tam önüne geldiğinde ise kapıyı açıp içeriye girdi ve derin bir nefes verdi rahatlayarak.

Aynadaki aksini gördüğünde ise içini bir korku kaplasa bile bu sefer kalbinin en derininden hissediyordu.

Çağan farklıydı.

Şimdiye kadar bütün erkeklerden hatta babasından bile farklıydı.

Sevgisini iliklerine kadar hissediyordu ve bu yüzden de farkında olmadan yavaş yavaş bağlanıyordu Çağan'a.

Sanki küçük bir kız çocuğu gibi kızaran yanaklarına ellerini bastırarak geçirmeye çalıştı ama sonra bu yaptığına kendini tutamadan gülmeye başladı.

Yüzündeki o güzel masum gülümseme gözlerinin ta en derinine bile ulaşırken telefonuna bildirim gelmesi ile ellerini yanaklarından çekip çantasından telefonunu çıkardı.

Çağan:Çabuk gelmelisin seni daha yakından görmem lazım

Gelen mesaj yüzündeki gülümsemenin daha da genişlemesine sebep olurken yanaklarının içini ısıran Berra bunu engellemeye çalışıyordu.

Aynadan son kez kendine baktı ve kapıyı açmadan önce derin bir nefes almaya ihtiyaç duydu.

Kapıyı açtı ve dışarıya adımını atar atmaz boğazına yapışan ellerle sırtı yan taraftaki duvara sertçe itildi.

Sırtında,kaburgalarında bile hissettiği büyük ve ani acı ile dudaklarından acı dolu bir inleme kaçtı ve korkudan sımsıkı kapattığı gözlerini araladı.

Bora.

Bir zamanlar onun kendisini sevdiğini sandığı Bora gözlerinin kapladığı büyük bir öfke ile hiç acımadan adeta nefesini kesmeye ant içmiş gibiydi.

Boynundan hala çekilmeyen eller daha da sıkılaşırken artık nefes alamayacak duruma gelmişti Berra.

Gözlerinden usulca süzülen bir yaş yanağına oradan da boynundaki ellerin üzerine düşerken ellerini boğazına yapışan ellerin üzerine koydu.

Tırnaklarını kalan bütün gücü ile o acımasız ellere geçirse bile asla vazgeçmiyordu Bora.

Kapanmak için can atan gözlerini az da olsa aralayarak katilini son kez görmek istedi.

Artık tamamıyla kesilen nefesi yüzünden ölüme bir adım daha yaklaştığını anlamıştı Berra.

Tıpkı aylar önceki gibi.








NEPENTHE | TextingWhere stories live. Discover now