6. BÖLÜM - TEHLİKELİ BİR HUZUR

Start from the beginning
                                    

Üstüne üstlük Davin bu saraydaydı. Sağı solu belli değildi. Dürüstlüğü belli değildi. Ne yapacağı muammaydı ama yine de bizden bir parçaydı ve onun yapacağı her hatadan hepimiz sorumlu tutulacaktık. Davin'e güvenmiyorduk ancak görünüşe bakılırsa bu Öz'ün soyluları ona hala güveniyorlardı. Çünkü bizim bildiğimiz şeyleri onlar bilmiyordu. Rigel'e yardım ettiğini ve yıllarca kendi annesini zehirlediğini bilmiyorlardı. Yaptığı işlerin amacını ve gizemini koruyan bu Yıldız Prensi'ne daha kendi Öz ailesi güvenmiyorken yabancı bir Öz'ün güvenine ne kadar süreliğine sahip olabilirdi ki?

"Gökyüzü aşkına, haklısın," diye mırıldandım.

Çatık kaşlarımla Nora'nın sözlerini bir bir zihin süzgecimden geçirirken arkama yaslandım.

Nora'nın bedeni gevşedi. Derin ve bıkkın bir nefes vererek omuzlarını düşürdü ve çatık kaşlarını serbest bıraktı. Adımları odanın zemininde yankılanırken giydiği sarı, ışıl ışıl parlayan elbisenin uzun tül eteklerini tutarak yanıma geldi ve dibime oturdu. Gerginlikle kenarlarını soyduğum parmaklarıma uzandı. Elleriyle üzerlerini kapatıp dudaklarına götürdü ve şefkatli bir öpücük kondurdu ellerime.

"Kim olduğunu anlamak zorundasın. Kim olduğunu ve neler yapabileceğini bilmelerine izin vermek zorundasın. Hayatta kalmamızın tek yolu bu. Sen olmadığın sürece biz burada bir hiçiz."

Haklıydı. Bilgeydi. Görebiliyordu. Görünenin ardındaki görünmeyeni bile açıkça görebiliyor, algılayabiliyor ve analiz edebiliyordu. Ne yapması gerektiğini biliyordu, ne yapmaması gerektiğini de. Başına ne gelirse gelsin yıkılmıyordu, sonuna kadar mücadele ediyordu. Çünkü iradesini zorlamayı seviyordu. Enerjisini sonuna kadar kullanmaya bayılıyordu. O Güneş Krallığı'nın Veliaht Prensesi'ydi. Parlamayı herkesten çok istiyordu.

"Düşünemedim," diyebildim yalnızca.

"Artık düşünmek zorundasın."

"Yaşadığı şeyler kolay değil," dedi Elio bakışlarını pencereden çekip bize dönerek. "Hala da yaşıyor. Bunu düşünememesi çok normal."

Nora ona döndü ve ayağa kalktı. "Hepimiz yaşıyoruz, Elio. Yalnızca o değil, hepimiz buradayız. Ayrıca o bir Tanrıça."

"Ben Tanrıça deği-"

Nora hışımla bana döndü. Dönerken etekleri havalandı. "Öylesin!" diye cırladı. "Bunu inkâr etmekten vazgeç artık. Sen seçildin ve seçilmenin bir sebebi var. Kaderini reddetmek yerine onu kabullen ve kendi hükmünü sür."

Bıyık altından sırıttım. "Senin için söylemesi kolay. Siz Güneş'in çocukları özgüven saçıyorsunuz."

Nora alayla güldü ve korkutucu bir şekilde aniden sustu. "Ay Krallığı da çok mu masum yani?" Gözlerini kıstı ve hafifçe kamburlaşarak parmağını bana doğru salladı. "Sakın bana Ay'in özünü mükemmel bir şekilde temsil ettiğinden ve her yanından saflık ve masumluk aktığından bahsetme, Diana. Hepimiz biliyoruz ki bu hiçbir zaman olmadı, olmayacak."

"Ağır ol," diye araya girdi Elio.

Nora onu duymazlıktan geldi.

"Kabul et Diana. Hiçbir zaman Ay Krallığı'nı umursamadın. Sen de tıpkı Güneş Krallığı gibi asiydin, Yıldız Krallığı gibi öngörülemezdin." Durdu ve bakışlarını başka bir yöne kilitleyip delicesine bir kahkaha attı. "Şimdi her şeyi daha iyi görebiliyorum. Bir Tanrıça olarak bütün krallıkların özelliklerine gayet de aşinaydın."

Söyledikleri çok doğruydu ama nedense ağrıma gidiyordu. Ay'ın özüne saygısızlık ediyor gibi hissediyordum. Diğerleri gibi kendi özüme yeterince sahip çıkamamış gibi hissediyordum. Nora haklıydı ancak hakarete uğruyor gibi hissediyordum.

Gökyüzü'nün İçinde - 2Where stories live. Discover now