4. BÖLÜM - GÜNEŞ VE AY

247 31 50
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım 🤍
Okulum açıldığı için bölümleri düzenli aralıklarla atmaya çalışıyorum. Umarım keyif alarak okuyorsunuzdur. Kötü geçen günlerimde yüzümü güldüren nadir kişiler olarak, sizleri çok seviyorum🤍🖤

Oy vermeyi unutmayın!!!
İyi okumalar diliyorum🩷

    Yıldızlarla dolu olabilir miydi, beraber bakmadığımız bir Gökyüzü? Onsuz bir gün geçebilir miydi, yan yana yürümediğimiz her gün gibi? Peki ya gecelerim gündüz olabilir miydi, onun düşünü kurduğum günden beri? Nasıl olacaktı? Nasıl katlanacaktım?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

    Yıldızlarla dolu olabilir miydi, beraber bakmadığımız bir Gökyüzü? Onsuz bir gün geçebilir miydi, yan yana yürümediğimiz her gün gibi? Peki ya gecelerim gündüz olabilir miydi, onun düşünü kurduğum günden beri? Nasıl olacaktı? Nasıl katlanacaktım?

Güvenim, inancım ve kalbim kırılmıştı belki ama sevgimin silinmesi için biraz zaman gerekiyordu. Çok kızgındım. Çok üzgündüm. Onu sevdiğimi dile getiremeyecek kadar da utanıyordum artık. Ama gözlerimi her kapadığımda, onun o güzel yüzünü görünce içimde anlamlandıramadığım bir kaos kopuyordu. Sevgi ve nefretin çatıştığı bir kaostu bu. En yanlış kararların her an alınabileceği, gerçekten seviyor muyum yoksa ona olan nefretim yüzünden mi ona çekiliyordum diye bir türlü anlayamadığım çok tehlikeli bir kaostu. İçimde cehennem ateşinin başrolde olduğu fırtınalar kopuyordu belki ama ben buz tutmuştum. Benimle beraber gözyaşlarım da yanaklarımda donup kalmış gibiydi. Bütün algılarım buz tutmuştu. Şeytanın eline alıp oynadığı kalbim buz tutmuş, artık parçalanmaya müsait bir haldeydi.

Bu saatten sonra bir adam için ağlayamam diyordum ancak kendime engel olamıyordum. Her dik durma zahmetine giriştiğim sırada duygularıma yenik düşüyordum. Çünkü ben Ay Krallığı'na aittim. Duygulara sahip olmak ve onlar tarafından kontrol edilmek benim en doğal özelliğimdi. Ancak bu kadarı bazen benim boyumu aşıyordu. Duygularımı kontrol edemediğim için onlar beni kontrol ediyordu. Ya beni kontrol altına alan bu durumdan kurtulmalıydım ya da buna boyun eğip böyle yaşamayı öğrenmeliydim. Ancak bunun mümkün olmadığını biliyordum. Benim bir seçim hakkım yoktu. Ben boyun eğmek için değil boyun eğdirmek için yaratılmıştım.

Derler ki, bazen gül dikeni yaratırdı, bazen de diken gülü. Ben, ucu bucağı görünmeyen, her türlü güzelliği içerisinde bulunduran bir gül bahçesinde sözde gülleri savunan ancak zaman zaman onlara bile zarar verebilen dikenlerden yeni gülleri açtırmak için yaratılmıştım.

Belki de bu yüzden her zaman güllerden nefret etmişimdir. Kırıldıkları zaman kendi dikenlerini kendilerine batırabiliyorlardı. Kendi savunma mekanizmalarıyla kendilerine zarar verebiliyorlardı. Ki onlar çiçekti, hassaslardı. En ufak rüzgârda bile kırılmaya meyilli olabiliyorlardı. Bir arının kendini korumak için iğnesini birine batırıp daha sonra ölmesi gibi bir şeydi bu. Amaç iyi olabiliyordu ama sonu hüsrandı. Benim de amacım iyiydi oysa.

Nergis iyidir.

Evimin, yani eskiden evim olduğunu düşündüğüm yerin artık karanlık bir boşluktan başka yere bakmayan balkonunda oturmuş, hala orada bir sahilin olduğunu varsayarak gözlerimi kapatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Olmayan denizin sesini dinliyor, tuzlu kokusunu işitiyordum. Olmayan Ay ışığını tenimde hissediyor, olmayan huzura teslim oluyordum. Kedimi karanlıktan korumak için yaptığım gibi dizlerimi kendime çekmiş, kırık camların üzerinde oturuyordum. Gözümden akan her bir yaş başımı yasladığım dizlerime değdikçe önce ürperiyor, sonra bunu bir hatırlatıcı varsayıp her şeyi yeniden ve yeniden yaşıyordum.

Gökyüzü'nün İçinde - 2Where stories live. Discover now