2: Barışın Oyunu

48 7 3
                                    


𝔢𝔳𝔢𝔯𝔶𝔬𝔫𝔢 𝔱𝔥𝔦𝔫𝔨𝔰 𝔱𝔥𝔞𝔱 𝔴𝔢 𝔞𝔯𝔢 𝔭𝔢𝔯𝔣𝔢𝔠𝔱,

𝔭𝔩𝔢𝔞𝔰𝔢 𝔡𝔬𝔫'𝔱 𝔩𝔢𝔱 𝔱𝔥𝔢𝔪 𝔩𝔬𝔬𝔨 𝔱𝔥𝔯𝔬𝔲𝔤𝔥 𝔱𝔥𝔢 𝔠𝔲𝔯𝔱𝔞𝔦𝔫𝔰

...

''Bunu yapamam!''

''Neden, korkak olduğun için mi?''

 Nylah'ın bu dediği Lucius'u çileden çıkarmıştı. Odasına dönünce aniden odanın içinde onu görmüştü. Kapıyı kilitlemiş ve konuşmak istediğini belirtmişti. Ama konuşmak istediği konu Lucius için zor bir şeydi çünkü Nylah her ne kadar soylu bir aileden gelse de bir kahindi ve babası bir kahin ile evlenmesine izin veremezdi. Bunu ona söylemeye çalıştığında Nylah susuyordu ama biraz zaman geçince konuyu tekrardan açıyordu. Artık bunu konuşmak istemediğini söyleyecekti ki o daha ağzımı açamadan 

''Artık tahta oturma vaktin yaklaşıyor. Baban çok geçmeden sana bir  eş bulmayacağını mı sanıyorsun?''

''Nylah ama-''

''Lucius'' dedi sakinleştirici bir tonla ardından Lucius'a yaklaştı. ''Bana güvenmiyor musun?'' kollarını Lucius'un bedenine sardı. Lucius, Nylah'ın haklı olduğunu düşünüyordu. Şansını denemeye karar verdi. 

''Tamam, soracağım''

Yine de Lucius Nylah'ın neden bu kadar fevri davrandığını anlayamamıştı. Bir de bir şey fark etmişti; Nylah kendisinden bir şey saklıyordu. Ama Nylah ondan ne saklayabilirdi ki?

Lucius bunları bir kenara bıraktı ama Nylah evine dönmüş olsa da bırakamadı çünkü  birkaç hafta önce bir kehanet görmüştü ve bu biricik aşkı Lucius  ile ilgili bir rüyaydı. Rüyalarında siluetler görürdü ama o erkek siluetinin Lucius olduğundan emindi. Yanında bulanık bir silüet daha görmüştü ama bu iyiye işaret değildi. Nylah böyle düşünüyordu ve başka bir ihtimal aklına gelmiyordu. Sonra kendi kafasında şimşekler çaktı. Tam bir aptaldı! Silüetin kız veya erkek olduğunu görmemişti ve boşuna endişeleniyordu. Ne olmuştu yani ellerinde kılıçları vardıysa ve savaşıyorsa, bu kişinin bir kız olduğu kesin değildi ki!  İyi ama neden böyle bir şey görmüştü? Babası hep rüyalarının-bir diğer deyişle gördüğü kehanetlerin- birden çok sonla bitebileceğini ve gördüklerinin gerçekleşmesinin tam anlamıyla kesin olmadığını söylerdi. Nylah buna inanmak istemese de başka bir seçeneği yoktu.

~~~ 

Lucius Lucy'nin odasına seğirtti.

"Lucy?"

Lucy ağlıyordu. Kaşlarını çattı ve yanına gitti. Kafasını yastığa gömmüştü ve kafasını kaldırdığında yastığa akan gözyaşları durmadı. Yerde yırtılmış kağıtlar vardı ve Lucy'nin saçları resmen bir kuş yuvası kadar birbirine dolanmış, kabarmıştı. Bu haline gülmemek için dudaklarını ısırdı. Lucy kafasını Lucius'un boynuna gömdü ve ağlamaya devam etti. Yerde duran fotoğraf parçalarını birleştirdi: Nicholas

Kardeşini öyle tutkulu ve endişeli görmek Lucius'un içini burktu. 

Yavaşça eğildi ve sakin bir ses tonuyla sordu, "O geri zekalı sana ne yaptı?" 

"Onun yanına gittim. Onunla konuşmaya çalışıyordum ve arkadaşlarının yanında benimle dalga geçti. Ardından da Jennifer'ı öptü!" dedi Lucy, sesi hıçkırıklara boğulurken.

Lucius'un  içinde bir öfke yükseldi. Lucy'yi inciten herkesi paramparça etmek istedi. Ama şimdi sakin olmalı, Lucy'ye destek olmalıydı. Kız kardeşini kollarının arasına aldı ve sadece onunla olmakla yetindi. 

Gölgelerin Kucakladığı AşkWhere stories live. Discover now