"Sonuçlar çıktı"dedikten sonra heyecandan kalbimin durmaması için bekledim.Ağzından çıkacak her kelime Ege'nin yaşaması için önemliydi.Katil olmamalıydım."Kan grubunuz hasta ile uyuşuyor"dediğinde derin bir oh çektim.Ardından eli ile bana içeriyi gösterince içeriye girmem gerektiğini anlamıştım."Buyrun isterseniz sizi kan için alalım"dedikten sonra içeriye ilk ben ardımdan da o girdi.

Ege kurtulacaktı.Ve bende bu beladan kurtulacaktım.Kaç tüp kan aldılar bilmiyordum fakat fazlaydı.Birkaç serumdan sonra saymayı bırakmıştım sanırım.Ege çok kan kaybetmişti fakat onun yüzünden bende en az onun kadar kan kaybetmiştim.Vücudum güçsüzlüğüme yenik düşerken laboratuvardan çıkmıştım.Aşağı inip birşeyler yemem gerekiyordu,dayanıcak gücüm kalmamıştı...

Hastane köşelerinde geçirdiğim bu saatlerde yerimden hiç kımıldamamıştım.Yanıma gelen eski hemşeri ile yerimden doğruldum.Kaç saattir burada oturduğum için popom ağrımış hatta belki de düzleşmişti.Belimin ağrısını da ayrı hesaba katarsak ayağa kalktığımda yüzümün buruşması normaldi.

Yüzündeki gülümsemesi genişledi."Verdiğiniz kan sayesinde vücut eski direncini topladı.Şuanda odasında dinleniyor."

"Odası nerede?"Hemşire kadının yüzü sözünün kesilmesinden düşse bile belli etmeden hemen toparlayıp bana yolu gösterdi.Ölmemişti.Şükürler olsun ki ölmemişti.Ege ölmemişti.Yaşıyordu.Allah'ım şükürler olsun ailem gibi bir katil olmamıştım.

İçimden geçen türlü şükürleri geçiktirirken kadının gösterdiği odaya doğru direk daldım.Oda her zamanki gibi beyazlar içerisindeydi.Ben bu odada uyansam cennete falan gittim sanardım heralde.Gözlerim odanın içinde gezinirken yan tarafta bir kapı olduğunu fark ettim.Büyül ihtimalle orası banyoydu.Biraz daha ilerleyince yatakta sırtı dik bir şekilde oturan Ege ile karşılaştım.Üstünde nereden geldiğini bilmediğim siyah bir tişört vardı.Saçları dağılmış,gözleri kızarmıştı.

Beni görünce gülümsemesi suratına yayılırken ben sadece boş boş ilerledim.Onun için mi üzülmüştüm?Yoo.Ben katil olacağım diye üzülmüştüm.Yoksa o da her insancık gibi ölmeyi hak ediyordu.Hem de acı çekerek fakat benim yüzümden değil.Çapkın bir şekilde bana gülümserken ben elimin içinde salık bir şekilde sallandırdığım kırmızı çantam ile ona doğru yürüyordum.

"Matmazelim hoşgeldin"dedi yüzündeki gülümsemeyi korurken.Bu çocuk beni ciddi anlamda öldürecekti.Bunun için az kalsın kaza yapıp bir de ölmesin diye yalvardığım için sanırım kendime bir saat kızmalıydım.Yeşil gözlerim odada gezinmeyi bitirdikten sonra tekrardan ona döndüm.

"Ölmemişsin"dedim boş boş bakan gözler ile.O ise gücenmiş gibi dudaklarını buruşturdu.Ardından yanındaki koltuğa oturup yaşadığım bu anı sorgulamaya başladım.Açıkçası karnım kurt gibi açtı ve hemen birşeyler yemeliydim ve ben burada bir çocuk adam ile ilgileniyordum.

"Aaa yoksa öleceğimi mi düşündün?"dedi bana doğru dönerek."Unutuyorsun kötülere birşey olmaz"dedikten sonra önüne dönmüştü.Doğru kötülere birşey olmazdı.Bu adam kötünün de beteri bir sapıktı.Hâlâ bana matmazelim diye hitap ediyordu.Madem Fransızcası bu kadar iyiydi o zaman Fransa'ya gitseydi de bende bu psikolojik baskıyı görmemiş olsaydım.

"Ay bir de ağlamışsındır sen.Doğruyu söyle bu yakışıklı için ağladın mı matmazel"dedikten sonra göz kırptı.Ona gözlerimi devirmekten başka birşey yapmadım.Yoksa yastığı alıp susması için onu boğma fikri bir yönden mantıklı geliyordu.Lanet kulaklığım da yanımda olmayınca dışarıdaki insancık seslerine maruz kalıyordum.

Tiksenir şekilde yüzümü buruşturdum."Seni tanımıyorum bile.Sadece sana acıdım o kadar"dedim duygusuz bir şekilde.İnsancıkların hepsi acınacak haldeydi bana göre.Hepsi aciz varlıklardı ki buna kendimi de katıyordum.Ben bile acınacak haldeydim.

Ara SokakWhere stories live. Discover now