≛1, i wouldn't call it a green light for jeongguk.

1.6K 211 155
                                    

〣¥$, kanye west, ty dolla $ign, playboi carti,
rich the kid ― CARNIVAL

Yarışa girenler.

Onu ilk gördüğümde havalarda uçan burnunun, peşinde koşuşturduğu toptan bile daha ileride olması için yarış yaptığını düşünmemek imkansızdı.

Hangisi önde giderse gitsin fark etmiyor. Jeon kazanıyor, "burnunun" dikine gitmekle o topu da ayağında pervane yapmayı başarıyor.

Klasik kulüp maçlarından biri. Antrenman olduğundan rahat tavırları var, dirseklerine dek çekmemek için çaba verdiği uzun kollusunun üzerinden sardığı kaptan kolluğu ve bir anatomi öğrencisine nimet gelecek kaslı baldırlarıyla şortunun yukarısını da merak ettiriyor.

Onlardan biri değilim.

Sadece bir futbol tutkunu olarak favori oyuncumu izliyorum.

Numa, 72.

Uruguaylı, onda Antoine Griezzman ayağı görüyorum. Çivi gibi, sağlam basıyor, sert vuruyor. Mesleği ve başarısı daima takdirli bende.

Jeongguk için aynı şeyi söyleyemiyorum, onu Numa kadar izlemedim.

Ancak tam şimdi eğer bir taraftarın maçı en iyi yerde görebileceği bir koltukta oturup onu izliyorsam bunun sebebi iki gün öncesine dayanıyor.

Jeongguk'la geçmişimin olmayacağını ve varlığını sadece ismen bilirken, zerre de umurumda olmazken Holland Bulvarı'nda bu sefer arabalarımızı yarıştırdığında bu herifin ne bok yediğini sorgulamıştım.

Arabayı kendi bile kullanmıyordu, şoförü isteği üzerine bunu yapmış olmalıydı.

İçerisinin asla gözükmediği camını indirmiş bir şekilde bolca krampon iziyle dolu futbol topunu tek parmağında döndürüp gülüyordu.

Çehresini görmek zor. O topu, kafasının şekliyle bütünleştiği için yüzü gizleniyor. Ne yaptığını anlamaya çalışıyorum, bu da zor. Yeşil ışığı bekliyorum, top elinden kaysa ve açılan yüzüne tükürsem diye.

Nefret değil, kin de değil. Havasından, kibrinden, kendini bilişinden hoşlanamıyorum. İnsanlığın işine yarayacak bir sikim yapmıyor, ayağında iki top çevirip kaleye gol atmakla dünya starı olunmaz. Futbolundan sonra, tescilli bir boksör olmasa bile düzenlediği ringler ve turnuvalar hak etmiyor bunu. Kulübünün, organizasyonların en iyisi diye dijital mecralarda yükselişte, kendisine gelen her teklifi de kabul ettiği için reklamlar yalnızca ondan oluşuyor.

Diğer oyuncuların hakkının yenildiği algısı var bende, ister doğru ister yanlış. Bu yeni yetme sömürüyor hepsini.

"Derek." Diyor bana, kaşlarım çatılıyor. Biriyle karıştırıyor olabileceği derin bir nefes aldırıyor.

"Yeşil yandığında bu top düşecek, kaçıklarım almadan sen almak istersen eğer.." Çenesiyle elindekini gösterip göz kırpıyor. Dövüşçüleri, hayranları arasında kullandığı bir kelime olduğunu o an bilmiyorum, atölyemde açtığım radyo sayesinde röportajını duyduğumda bunu anlatıyor. Bok gibi, ağzı çok kirli fakat bunu medyada öyle iyi saklıyor ki saygısı her şeyiymiş gibi davranışı yüz buruşturuyor.

Topu için öldüğümü düşünmesi ise güldürüyor.

Gülüşümü gördüğü gibi gözlerini kısıp o da gülüyor. Derek diyor yeniden. Taehyung diye düzeltmemek için kendimi zor tutuyorum.

"Bu topa sürtünecek milyonlarca çıtır tanıyorum."

Biliyorum.

Onlardan değilim.

Öyledir anlamında bir kafa sallayış. Şaşırıyor almadığım için ama bozuntuya vermiyor.

"Bir gün yeniden karşılaşırsak ve benden imzalı top istersen sana bu kaçırdığın anı hatırlatacağım."

Asker selamı verip göz kırpıyorum, yeşil yanıyor.

Jeongguk yanıyor.

Top sürate dayanamayıp yerle buluştuğunda arkadan gelen hayran topluluğuna bakıyorum, canlarını hiçe sayıp yola atlayacak kadar tapıyorlar ona.

Bir süre aynı hizada gidiyoruz. Burnu ve topu arasındaki mesele geliyor aklıma, dudaklarımı birbirine bastırıyorum. Gittiğim hız hiçbir şey. İsterse gazı kökleyebilirler ama benimle denk olmak istiyor. Açık bu. Neredeyse on beş kilometrelik dümdüz bir yol, çeyreğine varmadan yanlış bildiği adımı sesleniyor bana yine.

Göz ucuyla bakıyorum. Tişörtünden görünen renkli dövmeleri, simsiyah kısa saçları ve benden ayrılmayan kara inci gözleriyle onu ilk kez bu kadar yakından görüyor oluşum beni bir anlığına flu hissettiriyor.

"İyi seyirler."

Devam edeceğini sanıyorum ama yok. Başta anlamıyorum. Şoförüne hızlanmasını söylediği andan sonra üzerine düşünüyorum. İşte bu zor değil. Onu izlemeye gelecekmişim gibi söylediği bir söz sadece. Kendinden emin oluşu, gerçekleşecekmişçesine inandığı bu durum o otobanda dalgaya aldırıyor benliğini.

Öyle bir şey olmayacak çünkü.

Eminim, emindim.

Ta ki anlaşmalı şirketim yıl sonunda yapılacak Şampiyonlar Ligi için tasarlanacak kupa adına profesyonelleri barındıran bir gruba beni alana dek. Nezaketen, taraftarı olduğu takımın klasik antrenman maçına çağırana dek.

Bu ne bilmiyorum, bu ne demek bilmiyorum. Hoşuma gitmiyor. Bulutlar sadece onun olduğu yerde Güneş'in önünden çekiliyor lafını doğrulayasım gelmiyor.

Derek deyişi beni bulut yapmaya itiyor.

Başta kapalı bir havayı tatsın isterken zamanla bu başka bir şeyi tatsına dönüşüyor. Yağmur doluyorum. Çarpışmayı ve akıtmayı diliyorum.

Bu şehre değil, ilk çıktığı sahaya.

İlk mevkisinde bulunduğu yere, başından aşağıya.

Ama en çok boğazına.

___________

manyak sürtüşmeleri severim. flörtöz ama ağızdan burundan getiren didişmeleri severim.

bakayım siz de sevdiniz mi.

ayrıca kaçıkların maior(i'm older) jeongguk'umdan geldiğini fark ettiniz değil mi🫀

ayrıca kaçıkların maior(i'm older) jeongguk'umdan geldiğini fark ettiniz değil mi🫀

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

bu fici bana bu jeongguk yazdırdı evet

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 28 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

kodak: soHo.97Where stories live. Discover now