Medya: Buzadam.
Selammmm
Öncelikle nasılsınız? Ben iyiyim, umarım sizler de iyisinizdir.
Bçbç için Spotify'da çalma listesi yaptım, muhakak bakınn.
WhatsAap kanalıma da gelinnnn
Bu arada yarın Uşak festiva Avm, diğer gün de Bodrum'da imzada olacağım, oradaysanız tanışmak için bile olsa gelebilirsiniz. 💚
Bölüm erken geldiği için moral amacıyla 7-8 bin yorum gelir mi:*)
İnstagram: ebrununhikayeleri
Öptümmm
Bölüme başlamadan önce buraya kalp bırakır mısınız:*)
Antalya.
Yıldızlar çizmek istiyordum, şarkılar söyleyip denize dalmak istiyordum. Parmaklarımı denizin içinde bulunan kumlara soktuktan sonra o kumları parmaklarımın arasına alarak gülümsemek istiyordum. Ay parladığında, sevdiğim insanlar gitmediğinde huzurlu huzurlu uyumanın keyfini çıkarmak istiyordum.
Kaybetmenin vermiş olduğu huzurla değil, kazanmanın vermiş olduğu huzurla ayağa kalmak istiyordum. Bazen kendimi bulamıyordum ve o gün her şey bitiyordu. İşte o sırada, ben; artık bir daha kalkamıyordum.
Bugün.
Yarın.
Daha değil.
Sandalyenin üzerindeydim. Balkonda ona bakıyordum. Ayağı kırık sandalyenin üzerinde salınıyordum. Ayaklarım uzatırken ona bakmanın vermiş olduğu keyfi anlatamazdım. Kırık yıldızlar, yarısı bitmiş kahveler, sigara dumanında resim yapmak ve biraz da deniz...Hiçbiri ama hiçbiri onu izlemek kadar zevk vermiyordu.
Korkmaz.
Kahverengi siyaha yakın gözleri vardı. Kaşları çatık, hokka bir burnuyla keskin çenesini ortaya çıkarıyordu. Dudakları dolgundur, dudakları olduğundan fazla dolgundu. Güzel aynı zamanda dikkat çekici dudakları mevcuttu. Saçlarını da arkaya atmıştı. Kahverengi saçlarını arkaya attığı için iyi görünüyordu.
Korkmaz insanların dışladığı kadar kötü değildi. Bana göre insanlar onu kıskandığı için dışlıyordu zira Polat'ın gözleri, tüm insanlara bedeldi. Siyaha çalan kahvelikleriyle dünyanın en güzel kahverengi gözlerine sahipti. Onun gözlerine baktığımda, göğsümün ortasında bir alev topu oluşurdu. O alev topu göğsümü yakar, dudaklarımı titretir, kalbimi ağlatırdı.
Korkmaz'a ulaşmak kolay değildi.
O alevden farksızdı.
Zor birisi olduğunu düşünüyordum. Zamanının çoğunu resim yaparak geçiriyordu, insanlardan uzak duruyordu. Başkalarının ne yaptığıyla ilgilenmiyordu. Her seferinde onu deniz kenarında buluyordum. Denizleri kendine mesken etmişti belli ki. Deniz dışında sevdiği diğer şey ise resim çizmekti. Saatlerinin çoğunluğunu resim çizerek geçiriyor, sürekli olarak çizdiği resimlerde hayat buluyordu. Onu resim çizerken bulduğumda ise kalbimde bir şey oluşuyordu.
YOU ARE READING
BİR ÇİÇEK BİN ÇİÇEK
Teen FictionDikkat kitapta yetişkin içerik sahneler vardır. (+18) Eldivenlerimi yere attığım sırada, kahveliklerim birinin üzerinde durdu. Tam ön koltukta oturan, kollarını birbirine sarmış, omuzları dik, gözleri kömür karası olan bir adamın üzerinde durdu kahv...