13 - Taç Yapımı

18 9 10
                                    

Bölümlerin yapay zekayla oluşturulan videosu için profilde yer alan linke tıklayınız...


8 Mart 2820

Her konaktan bir büyücünün katılımıyla oluşturulan güç zincirine Evrenin Tohumu denirdi. Kurulan bu bağ ile yaratılışın zerrelerini barındıran bir güç açığa çıkardı. Zincir büyücülerin güçleriyle eş orantılıydı. Birbirleriyle bağ kuran büyücülerin içindeki en güçlü büyücü ortaya çıkan gücü kontrol ederdi. Dört zihin birleşir ve tek bir zihin olurdu. Her büyücü sayısız kez zincir kurabilir sayısız zincirin halkalarından biri olabilirdi. Bağın kontrolünü elinde tutan büyücü havayı, toprağı, suyu ve ateşi kontrol edebilirdi. Yoğun güç isteyen büyüler dışında bağ kurmak tercih edilmezdi. Hiçbir büyücü gücünün kontrolünü başka bir büyücüye bırakmaktan hoşlanmazdı.

Güneş tüm cömertliğini gözler önüne seriyordu, ışıltılıydı, sıcaktı. Ormanın ulu çamları iğnelerini bu ışıltılarla besliyordu. Güneşin cömertliğinden en çok payı alan Geçit Ormanı'nda her yer cıvıl cıvıldı. Muhafızın yüzünde ağaçlarda ki parıltıdan eser yoktu. Tıpkı mecburi bir görevi yapıyormuş gibiydi. Tek bir parçadan oluşan gri çember taşın üzerinde büyük beyaz figürler ve tam ortasında beyaz bir toz bulutu vardı. Muhafız, beyaz toz bulutuna parmaklarının ucuyla dokundu ve Saklı Orman'ın en gizemli yerine, Ormanın Kalbi'ne geçit açtı.

Parlak yapraklı söğütlerin müziği her büyücünün kulağında farklı bir melodiye dönüşüyordu. O bilindik koku Yüce Üstatların etrafını sarmıştı. Ciğerlerini doyasıya doldurmak istiyorlardı. Kokunun adını, kaynağını bilmiyorlardı ama çok tanıdıktı. Çok iyi bildikleri şu an unuttukları bir şey gibiydi. Daha önce almıştılar bu kokuyu, dün değil, bir yıl önce değil on yıl önce değil. O an istedikleri tek şey ciğerlerini doldurmak ve söğütlerin o eşsiz melodisini dinlemekti. Karşı konulması güçtü. Ormanın diğer kısımlarına nazaran güç yoğunluğun en fazla hissedildiği yer burasıydı. Yeşilin farklı tonlarına sahip çimenlerden gökyüzüne damla damla yakut parçaları çıkıyordu. Gökyüzünde bir güneş var mıydı? Gökyüzü ne renkti? Kimse bilmiyordu. Gökyüzünde göze görünen hiçbir şey yoktu. Her yer alabildiğine parlaktı, sarıydı, kırmızıydı, maviydi, yeşildi eğer gökyüzünde bir güneş varsa içinde bütün renkleri barındırıyordu.

Adanın ortasında, etrafı açık dört mermer sütun, sütunların üstünde altın tozları yağan bir kubbe vardı. Geniş sütunların her birinin üzerinde birbirinden farklı değerli taşlar bulunuyordu. Elmas, zümrüt, yakut ve safir. Adanın üzerindeki altın ve gümüş öbekleri göze çarpıyordu. Adanın karayla bağlantısını, bir kişinin geçebileceği genişlikte, parlak beyaz iplerden oluşan asma köprü sağlıyordu. Köprünün tabanı iç içe geçmiş beyaz tahtalardan oluşturuyordu. Üzerine altından figürler işlenmişti. Adanın etrafını saran suyun yüzeyini gökyüzünden gelen parıltı damlaları kaplıyor ve birbirinden eşsiz onlarca renge dönüştürüyordu. Söğütlerin müziğine, küçük dalgalarının çıkardığı melodiler eşlik ediyordu. Sundurmanın altında dört vekil bağ kurmak için zihinlerini açtı ve Yüce Üstatlar vekillerin güçlerini yönlendirmeye başladı. Qaaros ve Linbro kum taneleri gibi olan altın taneciklerini kubbenin altında birleştirerek tacı yaptılar. Hallraz sütunlardaki değerli taşlardan birer adet taca yerleştirdi. Yüce Üstat Dnar, taca ilk birleştirme büyüsünü yaptı. Taç sahibine bağlandığında, kişiye öngörülemeyen bir güç bahşedecekti. Taç sahibi aracılığıyla gelen güç ikizlerden birine güç sağlarken diğerine hiç etki etmeyebilirdi. Üçüzlerin hepsine aynı gücü verebilir ya da hiçbirine vermeyebilirdi.

Büyünün ikinci aşaması, tacın dışarıya çıkarılması ve Saklı Orman ile taç sahibinin bağının kurulması gerekiyordu. Hallraz, tacı kaldırarak altın kubbenin altında bıraktı. Büyünün yapımını izleyen muhafıza doğru kafasıyla küçük bir onaylama hareketi yaptı ardından altın kubbenin altında bir anda gözden kaybolup Saklı Orman'dan çıktı.

The Lost CrownWhere stories live. Discover now