9- Grami

28 8 10
                                    

Bölümlerin yapay zekayla oluşturulan videosu için profilde yer alan linke tıklayınız...


19 Şubat 2820

Çıplak tepenin üzerine kurulan şehrin iki kanatlı büyük kapıları açıldı. Grami'nin Altın Ordu'su şehrin surlarını geçti. Sarı çeliklerin içindeki askerler için gösterişli bir tören hazırlanmıştı. Halkın yoğun ilgisi ve sevgi gösterileriyle karşılandılar. Kalabalığın en çok merak ettiği, şöhreti her yere yayılan Vatonen'li Wilbur'dan başkası değildi. Hakkında o kadar abartılı hikâyeler anlatılıyordu ki görenler kısa süreli bir şaşkınlık yaşıyordu. Hiçte hikâyelerle anlatıldığı kadar heybetli değildi. Kılıcı bir insan boyutlarında da değildi. Tüm bu hayal kırıklarının yanı sıra, onu görebilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Lord Hormound sevgi gösterilerinden payına düşeni alıyordu.

Taş sokaklardan Grami Kalesi'ne uzanan dolambaçlı uzun bir yol vardı. Sabah güneşi ısıtıcıydı. Cilalanmış zırhları içindeki lordlar göz alıcıydı. Lordların hemen arkasında Funrod ve Marty at sürüyordu. Kızıl kardeşler koyu gri çelikler içinde en az lordlar kadar övgü ve alkış alıyordu. Hormound'un altın zırhı pahada Wilbur'un gümüş gri zırhına ağır gelirdi ama onun kadar gösterişli değildi. Wilbur tüm ihtişamıyla Grami halkının hafızasına büyük bir komutan olarak kazınıyordu. Wilbur'a yeminli kılıçları Pantheo ve Sepiron eşlik ediyordu.

"Grami böylesine soylu bir lordu ağırlamaktan çok memnun." Funrod geniş omuzlu cüsseli bir adamdı. Kısa kızıl sakalları ve biçimli bir yüzü vardı.

Wilbur kafasıyla küçük bir memnuniyet işareti yaptı. "Lordunun izni olursa ikinizden birini Vatonen'de görmek istiyorum. Diyarın becerikli, dirayetli subaylara ihtiyacı var." Wilbur uzun süredir Funrod'un emrine bir bölük vererek garnizonlardan birine gönderilmesi gerektiğini öğütlüyordu. Hormound buna pek yanaşmıyordu.

"Vekilimden uzak dur Wilbur. Belki Marty bu iş için uygun olabilir? Birkaç yıl sonra." Hormound kendisine koşulsuz sadakatle hizmet eden yeğenlerini el üstünde tutuyordu. Kızı Nseya bekârdı. Evli olsa dahi Hormound asırlardır hanesine ait olan toprakların yönetimini asla bir yabancının ellerine bırakmazdı.

"Belki Marty zamanının geldiğini düşünüyordur? Sfeoth ovasında en az ağabeyi kadar büyük işler başardı." Wilbur'un aklında Marty için başka bir plan vardı. Onu Batonin Lordu Tamuron'un emrine verecekti. Karşılığında Tamuron'dan kızlarından biriyle evlendirmesini isteyecekti. Tamuron uzun zamandır Sodba ile kızlarından birini evlendirmek niyetindeydi. Wilbur, varisinin daha büyük ve güçlü bir hanedandan evlenmesini istiyordu. Diyarın selameti için açılan sancak epey pahalıya mal oluyor, Vatonen günden güne ekonomik olarak zayıflıyordu. Yakında Tedion ve Ratheon'da evlenecek yaşa gelecekler. Onlar Vatonen'in geleceğini belirleyecek evlilikler yapmak zorunda! Ticaretin merkezi, yeryüzünün en zengin şehri Ensane'de ki büyük hanedanlarla güçlü bağlar kurulmalı! Badroi, Vamhart, Lupth'un da en büyük görevi bu.

"Sen ne düşünüyorsun Marty? Lord Wilbur'un sözleri senin aklını çeldi mi?" Uzun yıllara dayanan dostluklarında Hormound tek bir şey için Wilbur'u suçlayabilirdi; Yihen'e söz geçirememesi. Kızını gıyabında Yihen ile nişanlaması en büyük pişmanlığıydı.

"Siz uygun görürseniz diyarın her yerinde görev yapmaya muktedirim!" Marty'nin tüysüz, beyaz, lekesiz bir yüzü vardı. Uzun, açık kızıl saçları bakımlıydı. Genç olmasına rağmen yüzü oturaklıydı. Uzun boylu, zayıf vücudu sözlerinin aksine biraz daha zamanı olduğunu söylüyordu.

"Belki bir süre sonra... Ama şimdi değil... Hem biliyorsun annen senin üzerine epey düşüyor ve..."

Marty lordu sözünü bitirmeden eyerinde sertçe dikleşti atını çevirdi ve tekmeleyerek tırısa kaldırdı. Kalabalığı dağıtarak taş sokakların arasında gözden kayboldu.

The Lost CrownWhere stories live. Discover now