4- Rawnos

31 10 27
                                    

Bölümlerin yapay zekayla oluşturulan videosu için profilde yer alan linke tıklayınız...


Bugün kendisini dinç ve güçlü hissediyordu. Neredeyse tüm gücünü toplamıştı. Rawnos, Üstatlar Konağı'nın batı kanadında tek göz odada ikamet ediyordu. Üstatlara tahsis edilen bu odalar onların daimî mülkleriydi. Odasından dışarı çıkıp yüksek tavanlı geniş koridorda yürüdü. Ana merdivenleri kullanarak ağır adımlarla giriş katına kadar indi. Merdivenlerden inerken Gökyüzü Konağı'ndan bir gruba denk geldi ve saygıyla selamladı. Beklediği gibi hiçbir karşılık alamadı. Bunda Kızıl Konak mensubu olmasının etkisi büyüktü. Gökyüzü Konağı güçte kendisinden düşük olanlara hiçbir saygı belirtisi göstermezdi. Çoğunluğu güce tamah eden küstah büyücülerdi.

 Giriş katında bir tur attı ve Üstatlar Salonu'nun ardından Yüce Divan Salonu'na uğradı. Bu esnada onlarca üstatla göz göze geldi. Bir süre koridorda başbüyücü heykelleri önünde oyalandı. Ana merdivenlerle kütüphane arasındaki koridorda Başbüyücü Hapeno ve Zucdero'nun heykelleri vardı. Heykeller Yüce Üstat Linbro'nun gövde gösterisiydi. Kuzenler Gökyüzü Konağı'na mensuptu. Linbro bulabildiği her fırsatta üstünlüklerini gözler önüne sermekten kaçınmazdı. Heykellerin asılları Fırtına Tepesi'nde ki Gökyüzü Konağı'nın önündeydi. Yan yana iki devasa heykel.

Üstat Rawnos mermer sütunlarından arasından kütüphaneye indi. Element büyücüleri diyarın sınırlarını aştığında büyü güçleri günden güne zayıflamaya başlıyordu. Tazelenmek için Diyar'a gelmek zorundaydılar. Uzun süredir Diyar'da olmamasının ardından artık gün yüzüne çıkması meraklı gözleri def etmesi gerekiyordu. Birkaç gün yüzünü Kızıl Konak mensuplarına gösterecekti. Rawnos üstatların hepsini ele geçiren güç tutkusunu ve samimiyetsiz tavırları çok iyi biliyordu. Aşağılayıcı bakışlara ve küçümseyici hareketlere aşinaydı. Safkan olmasına rağmen hayatı boyunca ağabeyi Rabon'a gösterilen saygının çeyreğini bile görmemişti. Bu durum ağabeyine olan sevgisine ve inancına asla zarar vermiyordu. Rabon'un sağlayacağı destek ile yozlaşan büyücü topluluğunu tekrar düzene sokacaktı. Yeryüzü keşfedilmemiş birçok sır barındırıyordu. Kudretli Diyar ise geleneklere bağlı, sığ görüşlü büyücülerle ev sahipliği yapıyordu. Üstat Rawnos topluluğun bu bağnaz yapısından nefret ediyordu. Ama zamana ihtiyacı vardı. Ağabeyini ikna etmek için güçlenmeli, hünerlerini geliştirmeliydi.

Rabon yeteneklerimin geldiği noktayı görse benimle gurur duyardı. Yıllarca maruz kaldığım aşağılamalar ve küçük görülmeler son bulacak. Bana hep inandı sonunda dönüştüğüm şeye şahit olduğunda buna en çok o sevinecek. İkimiz köklerini unutan bu topluluğa kim olduklarını hatırlatacağız.

Üstatlar Konağı'nda her zaman ki gibi tüm günü kütüphanede geçirecek ve kıyıda köşede kalmış, gözden kaçmış elyazmalarını arayacaktı. Yüksek tavanlı kütüphane de yüzbinlerce cilt eser vardı. Bunların pek düzenli olduğu söylenemezdi. Bazen aranan elyazmasının bulunması haftalar alıyordu. O kadar fazla eser vardı ki ömrünü bu kütüphanede geçirse dahi hepsini okuyamazdı. Bunların hepsi çok muteber eserler değildi. İsimsiz onlarca üstadın kalem oynattığı parşömenler, herhangi bir konu üzerine görüşler, genel bilgiler içeriyordu. Eserler sadece bir ana başlık altında istifleniyordu. 

Kütüphanedeki binlerce eser bilgi ve içerik yönünden zayıftı. En eski eserin tarihi iki yüz yıl öncesine dayanıyordu. O tarihten öncesini içeren hiç bir belge yoktu. Eserlerin çoğu basit bilgiler, bir olaya, anıya, büyüye dair yorumlar içeriyordu. Önemli sayılabilecek tüm eserler Başbüyücü Hapeno zamanına aitti. Onun ardından gelen kuzeni Başbüyücü Zucdero'da hatırı sayılır bir katkı yapmıştı.

Yetmiş yıl önce Zucdero helak olana kadar düzenli arşivler oluşturmuştu ama bunların da birçoğu yarımdı. Birçok çalışma yarıda kesiliyor ya da önemli kısımlardaki bazı belgeler eksik oluyordu. Bilinçli bir el yok etmiş gibi. Üstat Rawnos uzun bir süredir bu konu üzerine düşünüyordu. Kudretli Diyar tarihini tam olarak bilinmemesi, kütüphanenin, parşömenlerin, yazmaların böylesine düzensiz ve eksik olmasını garipsiyordu. Önemli büyülerin, açıklamaların, değerlendirmelerin can alıcı bölümleri eksikti. Sıradan büyüler ve basit tarihi bilgilerse eksiksizdi. Rawnos birkaç eşsiz bilgiye de bu gereksiz yazmalardan ulaşmıştı. Üstatların satır aralarında bahsettiği cümleler ufkunu açıyordu. Samanlıkta iğne aramak gibiydi binlerce eseri gözden geçirmesi ve sıra dışı cümleler araması gerekiyordu. 

The Lost CrownWhere stories live. Discover now