''Görevimi yapıyorum abla. Haftada bir köylere iner, sağlık kontrolü yaparız. Senin ne işin var burada?''

''Görevimi yapıyorum Almila.'' derken sinirliydi. ''Ben sana kendini tehlikeye atmayacaksın dedim, senin yaptığına bak.''

''Ne yapmışım abla Allah aşkına?''

''Burası sınır köy Almila, var mı haberin? Teröristler saldırılara hep sınır köylerden başlarlar. Apaçık tehlike burası. Hem senin işin hastane, burası değil.''

''Sen askersin, yerin karargah ama görevlere çıkıyorsun değil mi? Ben de doktorum abla. Yerim elbette hastane ama biz de görevlere çıkıyoruz sizin gibi.''

''Aynı şey mi Almila?''

''Aynı şey abla.''

''Hani sözümden çıkmayacaktın. Seni bir daha burada görmeyeceğim, ne burada ne başka köyde. Anlaşıldı mı?''

Almila anlamışa benzemiyordu ama mecburen ''Anlaşıldı.'' dedi.

''İyi, şimdi hazırlan bizimle geliyorsun, hastaneye bırakırız seni.''

''Ama...''

Gökçe, Almila'nın sözünü kesti. ''Ama yok Almila, gidiyoruz. Akşam da lojmana geleceğim uyuma, çay koy.''

Almila gülümsedi. ''Çaysız yapamıyorsun farkındasın değil mi?''

''Erzurumluyuz kızım biz, tabi çaysız olmaz.''

Almila'nın gülümsemesi arttı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi Gökçe'ye döndü ve ''Abla, tüm tim gelseniz olmaz mı?'' dedi.

''Bakarız. Hadi hazırla çabuk, seni bekliyoruz.''

''Tamam.''

Almila hızlıca hazırlandı. Gökçe'nin yanına geldi ve tam karşısında durdu. ''Hazırım ben.''

Hep beraber ekip aracına bindiler, önce hastaneye Almila'yı bıraktılar sonra da karargaha geçtiler.

''Ben bir duş aldıktan sonra lojmana gideceğim, Almila'nın yanına.'' Gökçe, Almila deyince Mehmet'in gözleri parladı. Gökçe bunu gördü fakat aldırmadan devam etti. ''Beraber gidelim isterseniz.''

Tüm tim kabul etmişti. Bir saat sonra bahçede buluşmak üzere ayrıldılar. Tam bir saat sonra bahçede buluşup lojmanın yolunu tuttular.

Mehmet'in yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Bunu fark eden Yusuf ''Niye sırıtıyorsun lan, hayırdır?'' dedi.

Mehmet'in yüzündeki gülümseme silinirken ''Yok abi bir şey. Operasyon iyi geçti ya ondan mutluyum ben.'' dedi.

Yusuf sesini iyice kısarak Mehmet'in kulağına yanaştı. ''Lan sakın bana komutanın kardeşini seviyorum deme.''

Mehmet konuşmadan Gökçe söze atladı. ''Birincisi, ben kulaktan kulağa konuşmaları duyabiliyorum ve dudak okuyabiliyorum. İkincisi isteyen istediğini sever Nişan. Üçüncüsü de tam da dediğin gibi olmuş.''

Herkes sus pus olmuştu, zaten lojmana da varmışlardı. Gökçe kapıyı çaldı. Almila kapıyı açınca gördüğü manzaraya gülümsemeden edemedi. Gökçe'nin yalandan öksürüğüyle kendisine geldi ve herkesi içeri aldı.

Gökçe koltuğa kurulurken ''Çay hazır değil mi Almila?'' dedi.

''Hazır tabi abla, hazır olmaz mı, hemen getireyim.'' dedi ve mutfağa gitti.

Biraz sonra Hazal'da kalktı ve yardıma gitti. Mutfaktaki ikramlıkları görünce gözleri kocaman açıldı ve şaşkınlıkla Almila'ya döndü. ''Kızım bunlar ne? Tek başına mı yaptın her şeyi? Bu arada bütün tim sizi biliyor artık.''

''Ne? Neyi biliyor?''

''Yeme beni be Almila. Mehmet'le seni biliyorlar.''

''Nasıl?''

''Gökçe komutan söyledi.''

Sohbet devam ederken çoktan çaylar hazırdı. İçeri geçtiler ve oturdular. Gökçe tam çayından bir yudum alırken telefonu çaldı. Ekranda Hasan Astsubay yazıyordu.

Kendi kendisine mırıldandı. ''Burada da mı rahat yok be Hasan?'' Çayından yudumunu alamadan geri tabağına bıraktı ve arka odaya geçti.

''Söyle Astsubay'ım.''

''Komutanım rahatsız ediyorum ama karargahtan size bir telefon var.''

''Gelmem mi gerekiyor?''

''Sanırım evet komutanım.''

'' Kim olduğu belli mi?''

''Değil komutanım. Sadece size konuşurmuş.''

''Adamı oyalayın beş dakikaya oradayım.''

''Emredersiniz komutanım.''

Telefon kapanınca Gökçe içeri geçti ve ''Tim, burada bekleyin. Yarım saate gelirim.'' dedi.

Hilal ''Bir sorun mu var Gökçe?'' diye sordu.

''Yok, bir manyağın canı ben çekmiş. Bakıp geleceğim, ayrılmayın bir yere.''

Hepsi ''Emredersiniz komutanım.'' dediler.

Gökçe hemen çıkıp karargaha gelmişti. Binadan içeri girer girmez Hasan Astsubay ile karşılaştı.

Hasan Astsubay ''Ben de sizi bekliyordum komutanım. Buyurun.'' dedi ve bir odaya girdiler. Gökçe eline telefonu aldı ve konuşmaya başladı.

''Alo''

''Oooo komutan, geldin sonunda. Ağaç olduk burada.''

''Cahit?''

''Evet ben, Cahit. Canım sıkıldı, ben de birilerini takip ettireyim dedim. Şimdi kimi takip ettiriyorum biliyor musun?''

''Kimi?''

''Buraya yeni bir doktor atanmış, duyduğuma göre kardeşinmiş. Ben de onu takip ettiriyorum. Hiç beklemediğin bir anda karşısına çıkabilirim. Ya direkt kafasına sıkarım, ya da kaçırırım. Keyfim nasıl isterse.''

''Senin derdin benimle lan senin derdin benimle. Ne istiyorsun lan masum canlardan?''

''Zaten seninle olduğu için kardeşini takip ettiriyorum komutan. Şimdi kapatmam lazım.'' dedi ve telefon kapandı.

Gökçe masaya bir yumruk indirdi. ''Almila.'' diye mırıldandı. Hemen buradaki odasına girip yedek silahını ve on tane yedek şarjörünü aldı. Pijamalarını da alıp yeniden lojmana döndü.

İçeri girdi ve yerine oturdu. Sinirini belli etmemeye çalışıyordu. Fakat pek başarılı değildi, dalgındı.

''Abla, sana diyorum. Çayını tazeledim de soğumadan iç.''

''He... he tamam içerim.''

Tüm bardağı kafasından aşağı dikti. ''Bana yeni bir çay daha koysana ya.'' dedi ve Almila'yı mutfağa gönderdi. Ardından sessizce Hazal'a ''Yanına git, ben gelmeden içeri gelmeyin.'' dedi.

Hazal da Almila'nın peşinden mutfağa girdi.

Gökçe konuşmaya başladı. ''Ben bugün burada kalacağım. Mehmet...'' ilk defa ismiyle sesleniyordu. ''Sen de yarın izinlisin Almila'nın yanında olacaksın, peşinden bir saniye ayrılmak yok, anlaşıldı mı?''

''Emredersiniz komutanım ama neden?''

''Büyük ihtimalle Cahit tarafından takip ettiriliyor.''

Herkes sustu. Gökçe, Mutfağa gidip kızları çağırdı. Biraz sonra tim gitti.

Almila da uyumuştu. Gökçe'ye bu gece uyku yoktu...


ASKERDonde viven las historias. Descúbrelo ahora