"Afra!" Arkamı döndüğüm de Bora bana sinirli aynı zamanda da şaşkın gözlerle bakıyordu. Onu görünce direkt gidip sarıldım ama o sarılmamıştı. Yüzüne baktığımda çenesi kasılıyordu.

"Ne işin var senin burada! Ben gelmeyene kadar dışarı çıkma demedim mi sana ben. Çocuk musun kızım sen, niye laftan anlamıyorsun!" Diye bağırdı.

"Telefonla konuşmalarını duydum. 'Bir yalan bulup gelicem' diyince ne işler karıştırdığını öğrenmek istedim. Bu yüzden seni takip ettim." Sona doğru sesim kısık çıkmıştı. Çünkü bu yaptığımın doğru olmadığını bende biliyordum.

"Sanane nereye gittiğimden Afra! Bilmiyor musun benim asıl mesleğimin ne olduğunu. Ya başına birşey gelseydi, ya birisi seni burada bulup vursaydı. Ben nasıl koruyacaktım o zaman seni. Bunları düşünmeden niye hareket ediyorsun!" Sesi odada yankı yapıyordu resmen. Az önce kolumu tutan adamı da yanımızdan kovunca ikimiz tek kalmıştık. Sakin olması için yaklaşıp elini tuttum.

"Tamam, haklısın düşünmeden etmeden seni takip edemezdim. Ama merak ettim işte, şeytana uydum, affet..." Dediğim de başımı eğdim. Bora'da sıkkın bir şekilde nefes verdi.

"Ne yapıcam ben seninle acaba?" Sinirli bir şekilde dediği şeye hafif güldüm.

"Başına bela olucam bu gidişle."

"Hep öyleydin zaten." Elimi elinden çekip yüzüne yalancı bir sinirle baktım.

"İyi gidiyorum ben tek başıma!"gidecektim ki kolumdan tutup kendine çekti.

"Hayırdır, yolculuk nereye?"

"Nereden geldiysem oraya."

"Bekle biraz, senin yüzünden işimi halledemedim zaten. Bari beraber çıkalım." Dediği şeye istemeden bozulmuştum. Bora odadan çıktığında bende arkasından çıktım. O başka bir tarafa giderken ben tersi yönüne gidip kapısı kan olan odanın kapısını şaşkın bir şekilde açtım.

Açtığımda gördüğüm şey ile buz kesildim. Sandalyeye bağlı olan dört kişi vardı ve hepsi kan gölüne dönmüştü resmen. Gözleri ve elleri bağlıydı. Sadece en köşede olan kişi kıpırdıyordu. Hatta üzeri kan bile olmamıştı. Bir tek ağzı ve gözü kapalıydı. Ağzım açık bir şekilde kapının önünde bakarken birinin elini omuzumda hissetmemle küçük bir çığlık attım. Arkamı döndüğüm de Bora'ydı.

"Korkma, bu gördüğün kişilerin hepsi Kadir'in adamları. Daha Kadir'i bulamadık ama adamlarını tek tek bulup öldürmek için çabalıyoruz ki arkasında duran bir kişi bile kalmasın. Eli ayağı bağlansın. O zaman onu alt etmemiz daha kolay olucak." Sesi sona doğru sert çıkmıştı. Ben gözlerim dolu bir şekilde halen onlara bakıyordum.

"Ama... Onların da hayatları var Bora. Yazık değil mi?" Dedim titreyen sesimle.

"Değil güzelim, onlar sana bunları yaşatırken bir hayatın olup olmadığına baktılar mı? Hayır! Bu yüzden bu iş de acıma duygusu diye bir şey yok." Haklıydı... Gözümü, üzerinde hiç kan olmayan adama diktim. Parmağımla göstererek konuştum.
Eee eee
"Peki şu adam? O neden diğerleri gibi değil? Ona ne yapacaksınız?" Arkamdan elini belime koyup beni kendine çekti.

"Onu daha az önce bulmuşlar. Yavuz da bu yüzden beni aramıştı işte. Ta ki sen buraya gelene kadar. Onun da işini bitirecektik ama senin benim için geldiğini söyleyince yarım kaldı." Anlık bir cesaretle Bora'ya döndüm. Derin bir nefes alıp ağzımı araladım.

"Onun işini ben bitirmek istiyorum!" Bora'nın tepkisi tam da beklediğim gibi olmuştu. Kaşları havalanmış ve şaka yapıp yapmadığımı anlamaya çalışıyordu.

SEKRETER (+18)Where stories live. Discover now