12-Cİ BÖLÜM. KELEPÇE.

En başından başla
                                    

Durduk yere öyle mi?

"Neden yemiyorsun?" Bunu duyduğum an sanki uykudan uyanmış gibi oldum. Düşüncelerden uyanıp ona baktım. Sinirden dolan gözlerimi görüp şaşırmış olmalıydı. Derin bir iç çekip, gözlerimi kocaman açtım. "Şey, ben... aç değilim. Yemek yemek istemiyorum." Kaşları çatıldı. Ağzındaki yemeği yutup, elindeki fincanı bıraktı. "Her şeye evet derim de, senin aç olmaman hiç normal değil! Bu bir kıyamet alâmeti bile olabilir. O derece yani. Sen iyi olduğundan gerçekten emin misin?" Bu adamın bir yandan beni sinir etmesinden, bir yandan beni düşünmesinden sıkılıyordum. Ya düşün, ya da kurtul. Yani öldür. Avuç içlerimle masa örtüsünü alıp sıktım. Dişlerimi daha çok sıkıyordum. Kırılmalarına az kalmıştı. "Sen neden beni düşünüyorsun ki? Beni alıkoyan sen değil misin? Zorla yanında tutan sen değil misin? Ya da istediklerini yaptırtmaya çalışan? Şimdi ne diye bana iyilik taslıyorsun?" Masa örtüsünü bırakıp, ellerimi yumruk yaparak, masaya vurup, kalktım. "Ha, söylesene?" Kaşlarını çatarak bana baktı. Sonra başka tarafa bakarak eliyle çenesini kaşıdı. "Senin maksadın nedir acaba? Hayır yani insanlık edip, soruyorum. İnsanız, merak ediyoruz."
"Beni merak etmek sana mı kaldı? Zaten senden tiksiniyorum. Seni gördüğümde..."
"Başkaları gibi karnında kelebekler mi uçuşuyor? Ya söyleyecek söz bulamıyor musun? Ya da aklın mı karışıyor? Aklındakileri diline dökemiyor musun?" Bi' şey diyemedim. Ne diyebilirdim ki? Az da olsa haklıydı. Ama bunların hiç birini yaşamıyordum. Ne karnımda kelebekler uçuşuyor, ne de söyleyecek söz bulamıyordum. Ancak aklımdakileri dilime dökemiyordum. Gururdan değil. Sadece... İşte istemiyorum. Çünkü güvenmiyorum. Zaten artık birilerine güvenmem çok zaman alacaktır. Artık o kadar kolay olmayacak. Hele de söz konusu bu adamsa. 'Kimseye pekte güvenmemek' uygulamasını yaptığımdan beri hayatımdan az da olsa memnundum. Ancak yine de bi' şeyler eksikti. Neden bir şeylerin tam olduğunu hissedemiyorum? Neden her zaman tam değilim? Hep yarımdım. Kendimi tamamlayamıyor muyum? Neden kendime yetmiyorum ki? En esasıysa, neden böyle düşünüyorum? Oysa insanlara hep kendime yettiğimi söylerim. "Cevap versene. Neden susuyorsun? Dün dilin kaç metreydi. Madem dün olanları hatırlıyorsun. Söylesene..."
"Sen ne diyorsun? Ne söyleyeyim? Dün ne oldu ki?"
"Bana oyunculuk taslama! Bilmiyormuş gibi yapma! İçki içen çoğu kişi gerçeği söyler. Yani en azından bu böyle. Sende bende bunu iyi biliyoruz." Olamaz bu ne diyor? Ben dün sadece içip, gözlerimi kapattığım yerine kadar hatırlıyorum. Sonra neler oldu ki? Yoksa ben yalnış bi' şey mi söyledim? Yalnış derken ona söylememem gereken şeyi. "Bak, ben sadece içki içmeden önceki olayları hatırlıyorum. Kalan hiç bir şey aklıma gelmiyor. Her ne söylediysem de, boşver. Ben... gevezeliği sevdiğimi kabul ediyorum."
"Evet" diye güldü. "Sen gerçekten de gevezesin. Tamam, madem hatırlamıyorsun, hatırlatayım o zaman. Dün seni getirdiğimde..."
"Önceden başla" diyerek ona baktım. Aslında baya merak ediyordum. Ne boklar yemiş olabilirdim. Kendi adıma yani. Bi' de Edward denen it herifin bana neler yaptığı. O da başını salladı. "Dün geldiğimde, adamlarım yerde baygındı. Çatışma çıktığından haberim yoktu. Onları uyandırmadan önce içeri girip her yerde seni aradım. Hiç bir yerde yoktun. Son olarak, odana girip seni aradım. Odadan çıkacaktım ki, Marinette dolaptan çıkıp, beni gördüğüne çok sevindiğini söyledi. Neler olduğunu sorduğumda, bana bildiği kadarını anlattı. Aklıma koru şeyler geldi. Ancak senin kaçtığını düşündüm. Sonuçta sen bu konuda pek ustasın. " Trip atman, söz sokmam olmasa anlatamazsın sanki. "Seni aramak için çıkacaktım ki, kırılmış duvara baktım. Aslında yeni farketmiştim. Ve bunu senin yaptığını düşündüm. Sonra etrafa iyice bakındım. Ve duvar kırıklarının arasında uyuşturucu iğne buldum. O an iyi düşünceler aklımdan silini verdi. Yalnızca senin tehlikede olma ihtimalin geldi aklıma. Yani deliller öyle gösteriyordu. Dışarı çıktığımda adamlarımı uynadırdım. Bi' tür javaya gaz sıktıklarını söylediler. Bana seni Edward denen adamın götürdüğünü de söylediler. Gerçi onu tanımıyordum. Kim ya da neyin nesiydi, bilmiyordum. Bu yüzden her şeyin tam farkına varmak için gizli kameraları da seyretmeyi unutmadım.
(Olayı hatırlar)

Phoenix'in (Feniks'in) Kuklası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin