"Bak kızım şu diline hakim ol ve çık git bu evden! Yoksa ben seni birazdan öbür dünyaya götürcem." Çiçeğin korktuğunu farkettim. Bora'nın böyle üstüne yürümesi onu ürkütmüştü. Başka çaresi yokmuş gibi sinirle iç çekti. Yüzüme gözleri dolu bir şekilde baktı.

"Sana bir zarar verirse beni hemen ara tamam mı? Birşey olursa ilk benim evime gel." Bende yanına gidip yanaklarını avuçlarımın arasına aldım.

"Beni merak etme. Bora bana birşey yapamaz. Sen korkma tamam mı? Ben hep arıyacağım seni." Yanaklarından öpüp zor da olsa gönderdim onu. Kapıyı kapattığım da Bora arkamda durmuş sırıtarak beni izliyordu. Yüzüne ters bir bakış atıp odama çıktım. Üstümdekilerden kurtulup güzel bir banyo yaptım. Çıktıktan sonra gri eşofmanımı ve kalın kazağımı giydim. Üstüme sütyen giymemiştim çünkü genel de evdeyken hep sütyensiz gezerdim. Ayrıca üstümdeki de kalın olduğu için içimi belli etmiyordu.

Saat sabah 8 e gelmişti. Odadan çıkıp mutfağa indim. Bora koltukta oturuyordu fakat hiç pas bile vermeden kendime iki yumurta kırdım. Çok geçmeden yumurtamı hazırladıktan sonra masaya koyup çayımı doldurdum. Kafamı kaldırdığım da Bora'nın kapının orda durduğunu yeni farkettim. Yanıma gelip belime sarıldı.

"Çekil!" Kollarımla itmeye çalışsam da bunun iyi bir fikir olmadığını anladım. Malum kocaman gövdesi, benim ince ve zayıf kollarımın itmesi ile kıpırdayamazdı.

"Kahvaltı mı hazırladın bana?" Diyip boynumu koklayıp öptü.

"Kendi kahvaltını kendin hazırla! Ayrıca çek şu dudaklarını boynumdan!" Beni kendine çevirip parmaklarıyla yanağıma yumuşak bir şekilde dokundu. O kadar yavaş dokunuyordu ki uykum gelmişti.

"Sende en sevdiğim şey..." Dudaklarını gözlerimin üzerine bastırdı. İki üç defa öptükten sonra tekrar konuştu.

"Deniz mavisi olan gözlerin. Ve sen bu gözlerle,sevdiğin adamın ihanetini gördün. Çok özür dilerim...Sana bu durumu unutturmak için ve kendimi affettirmek için elimden ne geliyorsa fazlasını yapıcam. Söz veriyorum." Gözlerim doldu ama ağlamamak için zor tuttum kendimi. Önüme düşen ıslak saçımın bir tutamını geriye attım.

"Seni affetmek istemiyorum."

"Buna mecbursun. Kendimi affettirmek için yapacaklarımdan sonra beni affetmeyi kendin isteyeceksin. Bundan adım kadar eminim."

"Bu kadar emin olma. Keçi inadımın olduğunu unutmuşsun. Elinden geleni yapsan bile seni affetmiyecem." Dudağının kenarı kıvrıldı. O kadar tatlı güldü ki bir anlığına affetmiş gibi hissettim kendimi. Yavaşça yaklaşıp kulağıma yakınlaştı. İlk önce boynuma sulu öpücük bıraktı,ardından ise kulağıma fısıldadı.

"İnadını yerim senin." Bu söylediğine gülmek istedim ama o anki ciddiyetimi bozamazdım. Bora kafasını kaldırdıktan sonra aynı işlemi bende ona yaptım. Önce boynunu öpüp kulağına yaklaştım. Bu yaptığıma şaşırdığına emindim. Kulağına fısıldadım.

"Bana yaşattığını yaşatıcam Bora Soygun. Sonra bu hallerimi çok özleyeceksin..." Diyip sırıttım. Kafamı kaldırdığım da Bora'nın sinirlendiğini gördüm. Hatta baya sinirlenmişti, çenesi kasılıyordu.

"Yatağına erkek alacağını söyleme bana, Afra! Bunu aklından bile geçirme!" Allah'ım düşündüğü şeye bak! Tabiki de böyle birşey yapmayacaktım ama biraz oyundan zarar gelmez bence.

"Bu seni hiç ilgilendirmez. Kim bilir, belki de alırım yatağıma bir erkek. Aynı senin yaptığın gibi," Diyip göz kırptım. Kahvaltı masama oturacakken kolumdan sıkıca tuttu.

"Bana kendini öldürtmek mi istiyorsun?"

"Bırak kolumu! Canım acıyor."

"Kes o zaman sesini. Siktiri boktan şeyler söyleyip de benim canımı sıkma!" Kolumu bıraktığı gibi kızardığını farkettim. Gözlerim doldu ama bu onu haketmişti, daha ona yapacaklarımdan haberi yoktu.

SEKRETER (+18)Where stories live. Discover now