"Hayatıma giren adam eğer adam gibi adamsa emin ol ben ona Hz. Hatice olurum. Benim aradığım şey para, mal mülk değil. Sen beni cennete götürecek bir eş olabilir misin bunu söyle?" Bir kaç saniye odada bir sessizlik oldu.

"Ben Ömer. Ömer Adal. Sana sözüm olsun eğer benim ile evlenirsen hayallerindeki adam olacağım. Ve sende bunu göreceksin." Karnımdaki kelebekleri susturmam biraz zaman almıştı. Aklımı bulandırmaya midemde ki kelebekler yetiyordu.

"Neden beni bu kadar istiyorsun?" Sanki bunu sormamı bekliyormuş gibi bir anda ayağa kalktı ve hemen önümde durdu. Normalde bile yanyana dursam benden iki kat uzun duracak adam ben otururken ayakta durması hiç iyi olmamıştı. Yüzüne bakmak için kafamı geriye doğru atmak zorunda kalmıştım.

"Ben seni gördüm Dilay. Ben seni rüyamda gördüm. Sen bana geliyordun. O kadar hızlı geliyordun ki benim kalbimin atışları rüyada bile duyuluyordu. Allah'ın izni ile rüyamı gerçeğe çıkartmaya geldim ben buraya. Ben seni kendimden başkadına yar etmem. Ya benimsin ya benim." Bu kadar net konuşması bir anlık hoşuma gitsede bana olan yakınlığından rahatsızlık duydum. Emre yutkunma sesimi duymuş olacak ki adamı eli ile benden uzaklaştırdı. Adam ise sadece kafasını yere eğdi ve benden bir kaç adım uzaklaştı. "Kusura bakma Dilay. İlk defa bir kadına bu kadar yakınım." Emre ile aynı anda birbirimize baktık.

"Hadi ordan yalancı it! Ulan senin gibi dalyan herifin arkasında kadınlar kuyruk olur be! Sende dönüp bakmayacaksın öyle mi? Hadi ordan!" Bazen Emre iç sesimin karşılığı olmayı o kadar iyi yapıyordu ki. Hem en küçük kardeş olmasından dolayı hemde biraz daha serbest büyümesinden dolayı ağzı biraz bozuktu. Ama nerde nasıl bozacağını iyi bilen biriydi.

"Kardeşim benim size yalan borcum mu var? Ayrıca o kadar uğraşmışsın ki bizden iyi biliyorsun bu işleri?" Adamın sorgulayan sesi ile Emre başını yere eğdi. Lise zamanında pek iyi bir çocuk sayılmazdı ama şu an yaptıkları için tövbe ettiğine emindim. Yinede birisinin kardeşimi yargılaması hiç hoşuma gitmemişti.

"Sen kimsin ki gelmişsin buraya benim kardeşimi yargılıyorsun? Ayrıca sanane? O Allah ile onun arasında." Yerimden bir hışım ile kalktığımda birinin örtümden tuttuğunu hissettiğim için durmak zorunda kaldım. Eğer bir yada iki adım daha atsaydım örtüm açılacaktı.

"Özür dilerim. Ben öyle demek istemedim. Yemin ederim tek derdim sensin. Tek derdim benim olman." Bir insan rüyasında gördüğü kadını neden bu kadar isterdi ki? Örtümün ucunu elime alarak kendime çektim ve bırakmasını sağladım.

"Ben isteğimi babama iletirim. Şimdilik hayırlı günler." Hızlı adımlarla Emre'nin odasından çıktığım gibi hemen kendi odama geçtim ve kendimi büyük bir hızla yatağıma bıraktım. Babama ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Şu an hiçbir şeyi bilmiyordum.

Yattığım yerden kalkarak elime hadis kitabımı aldım ve rastgele bir sayfayı açtım. Önüme gelen ilk hadis-i şerifi içimden bir kaç kere okudum.

Kadın dört sebepten biri için nikâhlanır: Malı, nesebi, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç ki hayır ve bereket göresin!" (Buhârî, Nikâh, 15, Müslim, Radâ, 53)

Gerçekten eğer o adam mümin bir adam ise ona hayır demek benim için büyük bir kayıp olacaktı. Hemen kitabımı yerine koyduğum gibi aşağı kata annemlerin yanına indim. O kadar hızlı inmiştim ki nefesimi bile zor toparladım. Annem ve içeride oturan kadın bana telaşlı gözler ile bakıyorlardı. Ben ise sadece bana alıcı göz ile bakan kadına bakıyordum. O da aynı annem gibi çarşaflı bir kadındı.

"Ben! Ben oğlunuzu... Kabul... Ayyyhh nefesim... Kabul ediyorum. Oğlunuz Ömer'i...Babama... Söyleyin... " En sonunda kesik nefesim ile kendimi olduğum yere atarak oturdum ve bir kaç saniye kendimi iyice toparlamak için bekledim. Etraf fazla sessizdi. Kafamı kaldırdığımda kadının ağladığını gördüm. Gözlerinden yaşlar O kadar hızlı akıyordu ki sanki kovalamaca oynayan çocuklar gibiydi kadının gözyaşları.

MESELE AŞK DEĞİLDonde viven las historias. Descúbrelo ahora