Bölüm 8: Taklitler ve Asıllar

Start from the beginning
                                    

"Kimle ?"dedi Hazar burun kaşıyarak.
"İş görüşmesi mi ?"

"Seni alakadar etmez."diye fısıldadı Can Ali gözlerini kısarak.
"Çocuk ,ablandan feyz al. Canını kurtardın,bak işkence de etmiyor demek ki dostluğunu da kazanmışsın. Ye iç,gözüne görünme zaten bu oyundan sıkılır ve salar."

"Devlet büyüğü falan mı?"dedi Hazar tek kaşını havaya kaldırıp.
"Siyasetçi birinin mafya ile kol kola gezmesini görürsem beni vurmak zorunda mı kalırsınız yoksa ?"

"Buradan kurtulmak istiyorsan iki yolu var."diye mırıldandı Can Ali burun deliklerinden soluyarak.
"Kıvanç'ın azad etmesini beklersin ya da geberirsin. İki opsiyon. Seç."

Hazar onu dinlememişti.
Açıkçası Can Ali kendi neydi ki vaazı ne olacaktı?
Sonuç olarak öyle ya da böyle Kıvanç denen ruh hastası gecenin köründe elinde krema dolu tatlı ile başında dikilecek kadar kafaya takmış ve Hazar'a garip bir şekilde özel imtiyaz sağlamıştı.
Hazar ne kendine silah çekip beynini patlatabiliyordu zira can tatlıydı.
Ne de herifi gebertebilirdi.
Zaten gebertse de kapıdaki adamlar onu elek gibi edene dek kurşunlayıverirdi.
Sağ çıkamazdı.

Böylece Hazar merdivenlerden ikişerli üçerli atladığında peşinden inen Can Ali onun ne kadar aptal bir oğlan olduğu konusunda homurdanmaya devam etmekle meşguldü.

Hazar olduğu yerde put gibi donduğunda Can Ali eğlenir bir ifadeyle seslenmişti.

"Misafirimiz de gelmiş."

Uzun ve yapılı bir oğlandı.
Daha önce gördüklerine hiç ama hiç benzemiyordu.
Ne estetikten plastik bebeklere dönmüş bir suratı vardı ne de anormal bir tarzı vardı.
Bildiğin çamur değmeden şu kadar duru ve berrak halde kusursuzdu.

Koyu renk saçları,buğday tonlu açık ten rengi ,hafif kaslı kollarına tezat ince bel ve kalça yapısı mevcuttu.
Hoş koyu renkte gözleri ve...

"Sana ne kadar benziyor değil mi?"diye mırıldandı Can Ali alayla.

Hazar olduğu yerde put gibi donakalmıştı.
Yüz hatları pek andırmasa da fiziksel olarak kendisini arkadan ve yandan süzüyor gibi hissetmişti.
Dalgalı koyu renk saçları güneş gözlüğü ile arkaya atılmıştı.
Boynunda bir fular ve üzerinde keten gömlek vardı.
Oğlan telefonuyla ilgileniyor ve hayran bakışlarla etrafı süzüyordu.

"Bu kim?"dedi Hazar tek kaşını havaya kaldırıp.

"Kıvanç Bey'in misafiri."diye yanıtladı Can Ali sırıtarak.

"Diğer kucak köpekleri gibi mi?"dedi Hazar alayla.
"Zevk alamadığını ve tatmin bile olmadan eve yolladığını söylemiyor muydu."

"Bu özel bir parça."diye yanıtladı Can Ali.
"Gece yarısında aradı,apar topar ikna ettik ve İtalya'dan getirdik. Normalde bu tarz aktivitelere girişmez ,kendisi üst düzey bir manken ve..."

"Gece mi?"demişti Hazar bozulmuş bir edayla.
Gece yarısı elinde kremalı tatlıyla geldiğinde"Sana tatlı getirmeyi unutmuşlar..."diyen dengesizin saçlarını okşadığını ve tüm gece yanında oturduğunu hatırlıyordu.
"Demek gece boyu bunu beklemiş,ha."

Koridorun ucundaki oğlan beklemekten sıkılmış olmalıydı ki bakışlarını ikisi üzerinde gezdirmişti.

"Senin yerinde olsam tanrıya yalvarırım ki Kıvanç bu çocuğu sevsin."diye mırıldandı Can Ali.
"Bütün ilgisi bu oğlana kayarsa buradan kurtulma süren kısalır."

"Ha."dedi Hazar küçümser bir edayla.
"Emin ol yaparım ne gerekirse,lavmanı sen mi yapıyorsun yoksa biricik patronuna oğlan temiz gitsin diye."

Kara DalyaWhere stories live. Discover now