14. Bölüm: Kaptanın Pusulası

Start from the beginning
                                    

“İyi akşamlar Eylül hanım.”

“İyi akşamlar.”

Tam esnerken telefonum çaldı. Meggy arıyordu. Boynumu esnetirken telefonu açtım. Açıkçası ondan bir telefon beklemiyordum. “Hayrola?”

“Kaptan, inanmayacaksınız ama iki tane emlakçıyla bu gün tesadüfen konuşurken bir evin yarı yıkık olduğundan açıldı konu ve ben de ona bizim ekipten ve projelerden bahsettim. Yarın bizimle görüşmek istiyor. Harika bir iş bağlamışım!? Evet deyin.”

Bu gerçekten aniydi. Hiç bu kadar üst üste iş teklifi almazdık. “Bu işte bir iş var...” Dediğimde sesi tizleşti “Ne işi usta!” “Meggy?” Dedim sakince. Sesini kontrol etmekte zorluk yaşıyordu heyecanlandığında. “Ben aslında hala üniversite öğrencisi olduğumuzu falan bahsedip bir tık, ama çok değil! Biraz yalvarmış olabilirim.”

“Biraz yalvardın?” “Biraz da ağladım.” “Başka?” “Şe-şey birde, birde, teyzem kanser olmuş olabilir. Ve ben çok fakir olabilirim. Ve kaptanımız olarak sen büyük bir ödüle aday olmuş ama kıl payı kaçırmış olabilirsin.”

Gözlerimi yarıya kadar kapattım. Gözlerim etrafta, çalışma odamdaki loş ışıklı ortamı süzdü. Bu gün batımı sarısı beni rahatlatıyordu. Sesi bu kadar titrerken böylesine çok yalan söylemesine bile şaşırdığımı itiraf etmeliydim.

Yani ekibe proje arayın demiştim fakat yerlerde sürünün de dememiştim ki.
“Of Meggy!” “Ama kaptan projemiz oldu! Birileri için yine ev yapacağız.”

“Yalanların ortaya çıkarsa, ki büyük bir ödülü kıl payı mı kaçırdım!? ayrıca birileri bize güvendiği-“ “Bir dakika kaptan!” dediğinde lafı ağzıma tıkadı. Derin bir nefes verirken bir yudum su içtim. Ve beş dakika içerisinde bilgisayardan bir toplantı daveti geldi.

Telefonu kapatıp onu açtım. Bütün ekip buradaydı; Jaz, Meggy, Giny, David, Alex, Teo.

Jaz uykudan uyanamamış gibiydi. Ağzından salya akıyordu ve üstünde yorganı vardı. Saçları darmadağındı.

Giny ise bir partide gibiydi. Siyahlardan oluşan bir makyajı, elindeyse bir kokteyli vardı. Arkasındaki evden ışıklar ve sesler geliyordu.

David bir yandan da diğer bilgisayarıyla oyun oynuyordu.

Teo ise benim gibi bir maket yapmaya çalışıyordu. Elinde hafif ahşap çıtalar vardı. Cidden diğerlerinin ödevleri neden bizimki kadar fazla değildi?

Ya da erken bitirmişlerdi?

Bu görüntü bana aynı anda herkesin farklı bir hayat yaşadığını hatırlattı. Hiçbirimiz uyumlu değildik. Ya da bir... Şu an uzakta bir yerde birileri ciddi sorunlarla uğraşıyor olabilirdi, benim eski halim gibi. Ya da hayatlarının en özel günü olabilirdi. O kadar küçüktük ki... ve belki de böyle... İyiydik? Uzaklık iyiydi. Fazla değil, kararında uzaklık.

Alex ise görüntüsünü yeni açtı. Bir arabadaydı. “Alex sen ne yapıyorsun?” dedi Teo merakla. “Ah, mafya üyesine benzer birilerinin şoförlüğünü yapıyorum, bu günlük sadece!” Diyerek ekledi bakışımı görünce. Bu çocuk aynı anda kaç iş yapıyordu? “Sen ne yapıyorsun Teo?”

“Proje ödevimi.” dedi bir yeri yapıştırmaya çalışırken, sesi odaklandığından dolayı mırıltılı çıkıyordu. Kağıdıma baktım. Benim de bitirmem gereken ödevim vardı.

Meggy sözü aldı. “Pekala şimdi dikkatinizi bana vermenizi istiyorum. David en azından konuşmam bitene kadar oyuna ara veremez misin? Alex bile mafyaya şoförlük yaparken dikkatini bana verebiliyor.” Alex baş parmağını kaldırdı, gururlu bir gülümsemesi vardı. Ekip bunu ciddiye almasa da aslında bu çok ciddi bir sorundu.

Hepimizi etkileyebilecek, özelliklede beni.
Bir sorundu.

Alex “Son, ilk ve son.” Diye tekrar etti bana bakarak. 
David ise bizi hiç umursamadan kendine yöneltilen soruyu cevapladı. “Mimarlık oyunu oynuyorum!” Hiç inanmamış bir şekilde ona bakıyordum. “Göster.” Dedim.

Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Where stories live. Discover now