sen hep güzelsin

Start from the beginning
                                    

"Özür dilerim," dedi. "Yılbaşımızı mahvedeceğim."

Eğer Sirius ona sinirlense, sitem etse, utançtan yerin dibine soksa rahatlayacaktı. Remus, bunun için yalvarıyordu. Çünkü kendisini affedebilmesinin tek yolu, önce kabahati yüzünden yeterince cezalandırılmasıydı. Fakat Sirius ona arzuladığını vermedi (hiç vermezdi) ve esneyerek mevzuya noktayı koydu.

"Saçmalamaya başlıyorsun. Bu dünyada hiçbir şey senin dokunuşunla mahvolamaz, Remus, bunu biliyorsun. Özellikle muhatabın bensem."

Remus bir yanıt vermedi. Ama zihninde tek bir sözcük tekrarlanıyor, itiraz ediyordu: yalan, yalan, ya-

"Saat geç oluyor. Neden burada uyumuyoruz? Zaten kimse yok, hem yukarısı buz gibi hem de burada, oturduğumuz yerden kalkmak zorunda değiliz."

"Çok iyi düşündün, Sirius. Ama o şekilde asla uyuyamazsın, koltuğa gel."

Tanrılara şükürler olsun ki, koltuk ikisinin sıska bedenlerinin kolaylıkla sığabileceği kadar genişti, çocuklar buna alışıktı, birlikte uyumaya- Remus sık sık kabus görürdü ve Sirius'un da bildiği ninniler asla tükenmezdi. Zaten aynı odayı paylaşıyorlardı ve küçüklüklerinden devşirilmiş bir rutin onlara uygunsuz veya yabancı gelmiyordu. Remus, yanındakinin bacaklarının üstüne kendininkileri attı, göğsünün üzerine başını koydu ve kalbinin sakin ama istikrarlı atışlarını dinlerken, uykunun ona uğrayıp da büyüsünden birkaç damla tattırması için dualar etti. Yarın yılbaşıydı ve yeni bir yıla girdikleri sırada, en kötüsüyle yüzleşiyor olacaktı, en sevdiğini de yanında sürükleyerek. Uykudan ziyade şansa ihtiyacı olacaktı.

("Bana sırt çevirme, Sirius."

Ama Sirius, Ay zaten ona aitken yıldızlar hakkında endişelenmiyordu.)

Onları daldıkları derin uykudan uyandırabilecek herhangi bir kişi veya yaratığın yoksunluğunda, ikilinin sabahı, ne zaman canları isterse o zaman başlayacaktı. Bu nedendendir ki, öğle vakti geldiğinde bile, Sirius, gözlerini açmamakta diretiyor ve üşüyen ayaklarını, korlardan ibaret şömine ile üzerindeki kısa kolluyu bilmezden gelerek, gece yakalayıp gündüz kaybettiği huzuru yeniden elde etmeyi hedefliyordu. Ancak bu imkansızdı ve yanı başındaki çocuğun düzensiz nefesleri, birer ateşböceği ışığı gibi titreşen gözkapakları ile birikmiş uyuşuklarını savuşturmak için bekleyen bedeni, onun çoktandır uyanık olduğunu gösteriyordu. Sirius istifini bozmadı, aynı halde birazcık daha mayışmalarına olanak tanıdı- sadece beş dakikalığına. Ve kendisine verdiği izni tükettiğinde en mümkün, en enerjik sesiyle bağırdı.

"Günaydın!"

Remus yeni yeni toparlanıyormuşçasına, manasız sözlerle yanıtladı diğerini. Sirius, sabah sporunu yapmak adına ayaklanmıştı bile, bu da, Remus'un yılbaşı hediyesini almaya odasına doğru depar atmak anlamına geliyordu. Arkadaşını heyecanlı hareketlerinin yüreğinde yarattığı coşkuyu yadsıyamayan Remus ise, bir anlık bocalamadan sonra onu takip etti.

Ortak Salon'un serinliği, merdivenlerden yukarı attığı her adımda, biraz daha uzak kalıyordu ona. Ve kalın çoraplarının altından ayaklarını okşayan halının gevşekliği, çabucak gidiveren uykusunu sanki gerisingeri yatağa davet ediyordu. Yılbaşı'nın taze başlangıçların ve duvara asılacak yepyeni takvimlerin varlığı onu sevinçle dolduruyor, lakin gece yüzleşeceği aylık işkencesinin aşıladığı korkuyu bastırmayı tam olarak beceremiyordu.

Remus'un hediyesi, Sirius'un gözü gibi baktığı, herkesten sakladığı, en gizli noktada paketli bekliyordu tabii. Yani bazasının altında- Sirius, Remus'a armağan edeceği kazağın yapımına daha yaz tatilinden başlamış, önce örgü öğrenmiş, sonrasında ise atlanmış ilmeklerin nasıl renkli desenlerle kapatılacağı konusunda ustalaşmıştı. Ve sonucunda bu kusurlu sanat eserini oluşturmuştu. Remus'un kazakları sevdiğini biliyordu, ama geçmişte hiç el örgüsü bir taneye sahip olmadığına kalıbını basardı.

it's always you | wolfstarWhere stories live. Discover now