" Seni evden aldığımdan beri dalgınsın Ahu bir şey mi oldu?"

Gerçekten benim için endişelenmesi, beni düşünmesi ,her şeye rağmen elimden tutması, bana o kadar iyi geliyordu ki bu hissin tanımını  yapamıyordum.

" Evet daha iyiyim. " 

İkimizde arabadan indikten sonra Çınar her zaman olduğu gibi ellerimi sıkıca tuttu. İki gün sonra düğünümüz vardı ve ben hala evi ne görmüş ne de gelmiştim. Çınar herşeyi kendisine bırakmam gerektiğini söylüyordu,  bu işlerde pek hevesim de yoktu zaten . Çınar nasıl uygun görüyorsa onu öyle yapmalıydı.

İki katlı evin bahçesinden girince, bahçesini o kadar beğenmiştim ki sırf bahçesi için de bu evi tutabilirdim. Ağaçların çok sıklıkla olmadığı güneşin gördüğü ve bahçesine bir oyun alanının bile olduğu evin bu köşesi gerçekten de mükemmeldi.

Çınar anahtarı benim elime verdi ve kapıyı açmam için beni önden yolladı. Öyle bir histi ki ne tamdım ne de yarım. Ne iyiydim ne kötü. Ablam o gece bana gördüklerimi ve duyduklarımı hepsini unutacağımı ve hayatıma devam etmem gerektiğini söylemişti.  Bunun üstüne taş koymuştu, belki de böyle yaparak bir şeyleri düzeltebilirdim. Aptalı oynayarak ve bana yapılan her şeyi unutarak yoluma devam edebilirdim, sevdiğim adamla mutlu olarak hayatımı kaldığım yerden sürdürebilirdim.

Kapıyı açtığımda gerçekten de herkes kendi evini tanırmış ,bu evi sanki tanıyordum. Sanki bu evde Çınar'la birlikte yaşamıştım bu hissiyatı veriyordu. Çınar'ın da içeri geleceğini bildiğimden kapıyı hafif aralık bırakarak içeri doğru yürüdüm. Salonu, kremle  ve kahverengi tonlarını kullanarak oluşturduğu oturma grubu ile gerçekten iç açıcı gösteriyordu. Çınar'ın zevkini beğeniyordum ve evi gerçekten de güzel dizeceğinden emin olduğumdan belki de eve karışmak istememiştim bu yüzden.    

Mutfağa, balkonlara en son yatak odasına baktığımda gerçekten de evi çok beğenmiştim, her şey bu kadar kısa bir süre içinde hallolmuştu. Hiçbir aksilik çıkmıyor her şey tıkırında ilerliyordu. Belki de en çok korktuğum buydu bir aksilik çıkmadan ve her şeyin gönlümce ilerlemesi.

Çınar arkadan ellerini karnımda birleştirdiğinde gerçekten kokusunu özlemiştim. Ben bir adam tanıdım bazen ağlattı ve bazen güldürdü. Bazen sevgisi yaraladı ve bazen de sevgisi beni iyileştirdi. Belki çoğu kişiye bu sevgim fazla gelebilir ama Çınar'a eksikti bile. Onu o kadar çok seviyordum ki son nefesim kalsa ve öleceğimi bilsem onun yaşaması için son nefesimi ona verirdim.

Belki abartı belki saçmalık ama ben onu seviyordum hem de bu hayatta hiç kimseyi sevemeyeceğim kadar Çınar'ı çok seviyordum.

"Güzel mi ev?"

Ellerini tuttuğumda başımı salladım.

" Bu kadar kısa sürede  her şeyi nasıl kolayca halledebiliyorsun?"

Bana gülümsedi ve uzayan saçlarımı arkaya attı. Saçlarıma kesmemem konusunda beni gerçekten uyarmıştı, kesmemi istemiyordu uzatmamı istiyordu.

" Benimle evleneceğini bildiğimden bu evi iki  yıl önce almıştım."

Şaşkınca ona döndüğümde ellerimi tutup bizi balkona çıkardı.

"Ben yalnız gidiyordum buradan nasıl seninle evleneceğimi düşünebilirsin ki?"

Yine gülümsedi.

"Gidemezdin ki ben nasıl gidemediysem sen de gidemezdin."

Doğru söylüyordu eğer bir yeri terk edeceksek  geride ne aklımız ne de kalbimiz kalmalıydı. Biz aslında sadece uzaklaşıyorduk, gitmiyorduk yine günün sonunda aynı yere dönüyorduk.

SIR PERDESİWhere stories live. Discover now