"Siktir git, geldiğin yere geri dön! Asabımı bozma benim. Seni öldürmek istesem bile, sen elimi kirletmeme değmeyecek kadar büyük bir pezevenksin."

"Ah, ama küçük kardeşinin yanında bu şekilde konuşmak oluyor mu?" Bana baktı. "Onu senelerce sizden sakladım diye mi bu sinirin?"

Berkan'ın sesinde, ben harici kimsenin çözemeyeceğini bildiğim bir korku tohumu vardı. Onun, bana yaptıklarını bilip bilmediğini merak ediyordu ve eğer yaptığı şeyleri biliyorsa korkusu yaşıyordu.

Keşke onu, korktuğunu bile anlayacak kadar tanımak zorunda kalmasaydım.

"Berkan, inan bana, bu evde en son bu konuyu konuşmak isteyeceğin kişi benim. Şimdi siktir olup git, yoksa gerçekten hukuk mukuk dinlemeyeceğim."

Berkan seslice kahkaha attı.

"Ama bana böyle avukat ayakları ile gelirsen, gülmeden duramam. Senin lisedeki halini de biliyoruz, sonuç olarak."

"Pekâlâ, sana bu kadar eğlence yeter," dedi, ardından oldukça yüksek sesle bağırdı. "Özkan! Gel buraya, şunu alıp mülk dışına at!"

Özkan koşarak buraya gelirken Berkan'ın gülen yüzü söndü.

"Ben buraya seni eğlendirmeye değil, bu zamana kadar yanımda büyüyen Melis ile konuşmaya geldim. Şimdi izin verirsen, kendisi ile özel olarak konuşmak istiyorum."

Bana baktı.

"Sen de benimle konuşmak istersin, değil mi, güzelim?"

Yüzüme, aksini söylediğim zaman başıma gelecekleri anlatan bir ifade ile bakıyordu. Ama onunla bir şey konuşmak istemiyordum. Onunla göz göze durmak bile istemiyordum. Ben Berkan artık nefes almasın istiyordum.

Biliyordum, bu kötü bir şeydi.

Kim olursa olsun birinin ölmesini istemek, doğru bir şey değildi ama Berkan, dünya üzerindeki en iğrenç kişiydi ve ölürse rahatlardım. Gerçekten nefes almaya başlardım. Onun yüzünden senelerdir alamadığım tüm nefeslere inat, özgürce yaşamaya başlardım.

Onun ve Emir'in aynı lisede okumuş olmaları şans eseri miydi? Benim abim, yani aslında üvey olan abim de Berkan ile aynı lisede okumuştu. Yani bu, abimi de mi tanıdıkları anlamına geliyordu?

Bu evde, bu ailede neler dönüyordu? Bu zaman kadar hiçbir şey sormamıştım. Ne kadar merak edersem de edeyim, ağzımı açıp tek kelime bir şey bile sormamıştım. Ama artık sormam lazımdı sanırım. Çünkü hiçbir şey, mantıklı gelmiyordu bana.

Berkan'ın hala bir yanıt bekleyen ve aksi bir yanıtı kabul etmeyeceği belli olan yüzüne baktım. Korku ile yutkundum. Emir bir şey demiyordu. Bana da bakmıyordu. Ben hala arkasında duruyordum ama o, sanki önümde değilmiş gibi duruyordu öylece.

Korku ile bileğimi ovaladım ve o sırada, korkarak konuştum.

"İstemiyorum," diyebildim en sonunda, Berkan'ın içinde geçmişimi gördüğüm gözlerine bakarak.

Ve ben cümlemi bitirmeden yanımızda biten Özkan'ı ve yanındaki diğer üç adımı gördüm. Ardından Emir bir adım geri çekilince ben de geri adım atmak zorunda kaldım. Sonra ise bir ses duydum.

Sertçe çarpılan kapının sesini.

Emir kapıyı sertçe, Berkan'ın yüzüne kapattı. Ardından hınçla bana döndü. Yüzünde, sinirli ve en ufak bir şeyde bana patlayacağı belli olan bir ifade vardı ama ifadenin varlığı uzun sürmedi.

KARMAŞIKWhere stories live. Discover now