1

29 3 14
                                    

Uçup giden yıllarımın bir tanesini daha tamamladığım için söndürdüğüm mumlara baktım. Yirmi beş sayısı gözüme daha önce hiç bu kadar büyük gelmemişti ve takdir edersiniz ki şımarık bir velet olarak büyütülmediğim için her yılım çalışmakla geçmişti; bu yaşın verdiği ya da verebileceği ferahlığı hissedemiyordum.

Çekilen fotoğraflarda bu talihsiz bilinçaltımın ifşa olmaması için kendimi gülmeye zorladım. İş arkadaşlarım sırayla yanıma geliyor, hediyesini verirken güzel dileklerde bulunup yerlerine geçiyorlardı.

Ne zaman bir yaşıma daha girsem hepsi anında sosyal medyada bunu güzel bir fotoğrafla kutlar, sonraysa o paylaşımlar hiç olmamış gibi bana sürpriz yapmaya çalışırlardı. Bense buna çektiğim yabancılıktan olsa gerek, sadece ne kadar garip olduklarını düşünürdüm. Ancak son birkaç yıldır onlar sayesinde hiçbir doğum günüm yalnız geçmediğinden hissettiğim minnet, onlara mahcubiyet duymamı sağlıyordu ve ben de bu garipliği kapı ardında bırakıyordum.

En ağır olan hediyeleri bilerek yanımdaki boş kısma koyarken bunu çaktırmadığımdan da emin olmaya çalıştım. Bu hediyelerin sahibi olan Efsun ve Meltem'in birbiriyle olan yarışını fitillemek istemediğimden hiçbirini açmak istemiyordum.

"Ne iyi ettin de doğdun be Kardelen!" Çetin'e döndüm. Aramızdaki en büyük oydu ve müdürümüzdü. Ne kadar güvenilir biri gibi durmasa da zamanında kadrolu çalışan olmam için bana fazlasıyla yardımcı olmuştu ve bu ortama girmemi sağlamıştı. Samimiyetine güvenmem oldukça zaman almıştı lakin aldığım sonuç, yatırımı iyi bir yere yaptığımı gösteriyordu.

Kapalı alanda olmamıza rağmen çaktığı çakmağın sesiyle dikkatleri üzerine çekti Gaye. "Değil mi ama... Kardelen doğmasaydı şimdi fazladan mesai yapıyor olacaktık çünkü Çetin Bey ancak favorisi doğduğu-"

"Saçmalama istersen," diye tıslayan Uğur sayesinde son dakikada çenesini kapamıştı Gaye. Böyle anlarda bana laf sokmasına asla izin vermezdi ve gecenin tadını çıkarmamı sağlardı. Burada arkadaşım diyebileceğim tek kişiydi ve bu uzun süre böyle olacak gibi gözüküyordu. Çetin'in favorisi gibi gözüktüğüm sürece, beni Uğur dışında birilerinin sevebileceği düşüncesi ütopik sayılırdı.

"Buraya eğlenmeye geldik. Şu kibri-" Güldü. "Yani utangaçlığı bir kenara bırakıp birbirimize daha samimi olalım ki ofiste daha rahat takılabilelim. Değil mi Çetin?" Uğur'un bu konuşma tarzına ve diksiyonuna erimeyen tek bir insan evladı yoktu; e tabii ona duyulan bu sempatinin o da farkındaydı ki sürekli bu kartı çekiyordu.

"Doğru söylüyorsun Uğur. Hatta bu samimiyeti arttırmak için bir fikrim var!" diye atıldı Meltem. Üç saniye sonra ağzından ne çıkabileceğini tahmin etsem de farklı bir şey demesini diliyordum ancak o buna müsaade etmeden ayağa kalkıp yanıma geldi. "Kardelen hediyeleri açsın ki," Kendi hediye paketini kaldırıp elime uzattı. "Ortam neşelensin."

"Ne alakası var?" Gaye'nin kaprisli mizacı ilk kez işime geliyordu. Efsun'la aralarında tutuşmaya hazır olan kıvılcımın farkında değildi belki ama benden hoşlanmadığı kadar Meltem'den de hoşlanmaması onu oyalamama yardımcı olabilirdi.

Sesimi en düşük desibeline ayarladıktan sonra koltuğumda aşağı kayarak Uğur'a işaret etmeye çalışıyordum. Beni kurtarabilecek tek kişi oydu çünkü Efsun kısık gözlerle Meltem'i izlemekle meşguldü. Hoş, hediyesine başka hiçbir hediyeyi rakip olarak görmediğine de emindim, orası ayrı. Zenginlerin öz güveni arasında ezilmemek için savaşıyordum resmen.

Uğur'a fısıltıyla imdat çağrılarım ulaşmış olacak ki, Meltem ve Gaye ağız dalaşı yaptığı sırada -otuzuna yaklaşmış iki bireyin ego savaşı, evet- Uğur yanımda biterek Meltem'in elinden hediyeyi almaya yelteniyordu.

GecikmeWhere stories live. Discover now