10.BÖLÜM: Kanayan Yara

71 38 119
                                    

Yolculuğumuz başladığı günden bugüne bir hafta geçmişti. Herkes birbiriyle kaynaşmaya başlamış ve benim buyruğum altına girmişti. Aramızda sevgiyle ve sadakatle bağlı bir bağ oluşmuştu. Kim derdi ki kötülerle aramda bir bağ olacak ve bu bağın başında da ben olacağım diye? Ama olmuştu işte, herkes birbiriyle uyum içindeydi. Arada bir yaptıkları taşkınlıklar dışında her şey normaldi. Hatta o da normaldi çünkü onlar kötüydü, bu kadarı bile bir mucize denebilirdi.

Yolculuğumuz sorunsuz gidiyordu, herkesin belli görevleri vardı ve her gün erkenden kalkıp işlerini hallediyor, sonrasında da istedikleri gibi takılıyorlardı. Emirler benden alınıyordu ve Liva'yla düştüğümüz bir fikir ayrılığında benim sözümü geçerli sayıyorlardı. Bana bağlılıkları açıkça ortadaydı ve bu iyi bir şeydi.

Büsbütün bir ekip olmuştuk ve herkes bundan son derece memnundu. Talya'yla daha fazla konuşmaya başladık, aramızda hâlâ bir soğukluk vardı ama o da Talya'nın karakterinden kaynaklıydı. Ona dertlerimi anlatırdım ve o da bunlar için bir çözüm olduğunu ve bu çözümün tamamen içmeye dayalı olduğunu söylerdi. Bu bir çözüm değildi, ufak çaplı kaçışlardı ve sizi tamamen bir bataklığa taşırdı. Aramızda geçen bu garip anlaşmadan memnundum.

Bir de aşk hikayem vardı değil mi, Cyrus'la olan. Doğrusu harika gidiyordu. Saçma sapan kavgalarımız yok denecek haldeydi, dokunmasıyla ilgili sorunlar hâlâ devam etse de başa çıkabiliyordum ve bir şekilde o andan kaçabiliyordum. Bu ne kadar böyle devam edebilirdi bilmiyordum ama gidebildiği kadar götürmeye kararlıydım.

Öğle vaktini çoktan geçmişti ve herkes de işlerini bitirmişti. Olgu şu sıralar sürekli Ilgı'nın başında dolanıyordu çünkü Ilgı ve Seth uzun uzun dövüş tekniklerinden bahsettikleri konuşmalar yapıyorlardı. Olgu'ya her ne kadar aralarında bir şey olmadığını ve olmayacağını anlatsam da anlamıyor abiliğini yapıyordu.

Seth de Ilgı da baskın karakterlerdi ve ilişkileri olsa bile sürekli anlaşmazlıklar oluşur kısa bir süre sonra da ayrılırlardı. Bu yüksek bir ihtimaldi, elbette böyle olup anlaşmayı başaran çiftler de vardı. Benim bu sürede fark ettiğim şey ise Seth'ten tamamen bağımsızdı. Myron sürekli Ilgı'yı güldürmeye çalışıyordu ve bunu kendisine görev edinmişti, aralarında oluşabilecek bir ilişki nasıl olur merak ediyorum. Gemide geçirdiğim bu uzun günler dedikoducu teyzeler gibi bir kişiliğe bürünmemi sağlamıştı ve bu dedikodular da hep iç sesimle yapılırdı.

Ladin'e baksana Pera, Darian'la çok iyi olmazlar mı? Uyumlarına bir bak!

İç sesim haklıydı, harika bir ikili olurlardı ve çok iyi anlaştıklarını da görebiliyordum. Sürekli gülüşerek ne olduğunu bilmediğim karmaşık konular üzerine konuşuyorlardı ve keyifleri oldukça yerindeydi.

Arkamdan duyduğum Cyrus'un sesiyle diğerlerini incelemeyi bırakıp ona döndüm. "Aşağıda olursun sanmıştım, aradım baktım yoksun. Kitabı kapıp buraya geldim ben de." Diyerek elinde tuttuğu kitabı gösterdi. Tanrı aşkına, kitabı nereden bulmuştu? Işık saçan gözlerimle Cyrus'a bakıyordum. "Sürekli yapacak bir şeyler olmadığı için sıkıldığını söylüyordun, aşağıdaki kamaralardı buldum. Tanrı bilir kimin." Dedi.

Kimin olduğunu asla bilmediğimiz bir kitap beni o kadar sevindirmişti ki anlatamam. Sahibi için önemli olabilirdi belki ve bize bunun için kızabilirdi ama sadece okumanın ne zararı olabilirdi ki? Sonra tekrar yerine bırakırdık. Cyrsu'a "O zaman okuyalım. Gel hadi!" diyerek hoplaya zıplaya geminin kıç kısmını doğru ilerledim.

Geminin tam olarak kıç kısmına varmadan yakınlarda bir kenara geçtim. Sırtımı geminin kenarına yaslayarak oturdum ve Cyrus da sakince yanıma yaklaştı. Biraz da olsa onu beklemiştim ve sabırsız kişiliğim bundan oldukça rahatsızdı. Hemen o kitabı okumak istiyordum. Bir kitabı Cyrus'la okuma düşüncesi ise heyecanımın katlanmasına sebep oluyordu.

YŪGOİA : KELEBEĞİN SAVAŞI (+18)Where stories live. Discover now