38.GÜÇ BİRLİĞİ, SON SAVAŞ

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Bu adam hangi seviye?" Şaşkınlık dolu sesiyle, hipnoz olmuş gibi ona bakarken, bakışlarım kısa bir an onu buldu anlamsızlıkla.

"Neden?" Sorumla ağırca başını iki yana salladığında, onun da bir sadık olmasına rağmen yüzündeki şaşkınlık benim anlamsızlığımı daha da arttırdı o an.

"Hera... Daha önce böyle bir şeye hiç şahit olmadım."

Derin bir soluk bırakarak gözlerimi yeniden önüme çevirdiğimde, gözlerindeki turunculuğun giderek koyu bir kırmızıya büründüğü Hakan, karşısındaki Lutyan'dan ayırmadı bakışlarını.

O an, Lutyan'ın sertçe yutkunduğunu görmek; Hakan'ın gücünü sorgulamaya itti beni.

Emin olduğum tek şey, şuan tanıdığım halinden fazlasıyla uzak olduğuydu.

Hakan değil, sadıklardan zaman koruyucusu Tuğra vardı karşımda.

Ve o sanki bunu anlamış gibi bir anda elindeki kılıcı, tüm gücüyle yere sapladığında kılıcın saplandığı yerden ikiye ayrılmaya başladı toprak zemin. Yeniden bir yıldırım tam da o yarığa düştüğünde, doğrulan Hakan tek kaşını yukarı doğru kaldırdı meydan okuyan haliyle.

"Şimdi..." Dudaklarındaki kıvrım yerini korurken, başını yana doğru eğdiğinde ilerleyen yarık tam da Lutyan'ın ayak ucunda durdu.

"Tüm gücünle saldır Lutyan, anladın mı? Elindeki bütün güçle savaş benimle." Soğuk bir gülüş dudaklarından döküldüğünde, Lutyan'ın canını almaya gelmiş azrailden farksız, tehlikenin baştan aşağı can bulmuş hali gibi baktı yüzüne.

"Çünkü böyle çok sıkıcı olmaya başladı." Damarına bastığı adamın karşısında sahip olduğu akıl almaz gücünün tamamen açığa çıkışına şahit oldum.

Lutyan nefretle aldığı soluğu geri vermeden öfkeyle bağırdığında, aniden yok oldu ve Hakan'ın karşısında belirmesi saniye dahi sürmedi. Fakat kılıcını dahi uzatamadan bunu bilen Hakan, bir elini karşısındaki adamın boğazına sardığında güler gibi bıraktı soluğunu.

Ne olduysa, o kısa duraksamasından sonra gerçekleşti.

Boğazına sarıldığı Lutyan'ın bedenini havaya kaldırdığı gibi zemine sertçe çarpması bir oldu. O anda çıkan ses ve ortalığı bürüyen toz bulutundan ne olduğunu tam olarak göremezken; dağılan toz zerreciklerinin ardından gördüğüm görüntü; Lutyan'ı çarptığı yerde oluşan derin çukurdu.

İkisi de yoktu.

Fakat duyulan ses, yerin altından geliyordu.

Hakan, tam olarak Lutyan'ı yerin kilometrelerce dibine doğru, Altındağ topraklarına gömüyordu.

Bunu sahiden yapıyordu.

Durduğum yerde yüzüme yansıyan dehşetin izleri açıkça okunurken, yanımdaki Kayra'nın da benden pek bir farkı yoktu. Öylece kaldık olduğumuz yerde, ellerimiz havada...

Kısa bir an birbirimize çevirdiğimiz bakışlarımız kesişirken, aramızda oluşan sessizlik ikinci defa duyulan sesle bölündü.

Bakışlarımız aynı anda sağ tarafa doğru çevrildiğinde, karşı karşıya kalmış iki orduydu gördüğüm.

Zada ve Lila.

Tam şimdi, karşı karşıyalardı.

Ve henüz hiç kimsenin bizi fark ettiği yoktu.

ZAMANSIZ SEVGİNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ