"Benim gerçekten eve uğramam lazım. Duman'nın yemeğini ihmal ettim , acıkmıştır." Dediğim de Bora'nın kaşları çatıldı.

"Duman kim?" Ne kadar unutkan bir adam bu ya. Instagram'a attığım postu gördüğü halde hala Duman kim diye soruyor.

"Kedim" kaşları düz bir hal alıp hafif güldü.

"Ha doğru , senin kedin vardı unutmuşum. Tamam o zaman ilk önce seni evine götüreyim sonra gideriz şirkete. Ama hızlı olman lazım çünkü bir saat içinde orada olmamız lazım, bugün Sarp gelecek." Amcam şirketi kuzenim Sarp'a bıraktığı için Sarp bugün şirkette olacaktı. Kafamı salladım ve evime doğru yola çıktık.

Bora yolu bilmediği için ben tarif ediyordum. Sonunda eve geldiğimiz de hızla arabadan inip evimin kapısını açmamla Duman üstüme çıkmaya başladı.

"Kızım, dur sakin ol geldim tamam. Çok mu acıktın sen." Yumuşak tüylerinden öpüp yere bıraktım ve mama kabına biraz mama ve su doldurmamla Duman gelip hızlı hızlı yemeğe başladı. Çok acıkmış olmalıydı çünkü dün bara gitmeden önce bile yemek vermeyi unutmuştum. O saatten beri açtı kızım.

Ona hiçbir zaman bir hayvan gözüyle bakmıyordum. Hep kızım olarak görüyordum çünkü zor zamanlarım da bile beni motive eden tek canlı oydu. Canım sıkkın olduğu zaman , sanki hissediyormuş gibi hemen yanıma gelip şebeklik yaparak keyfimi yerine getiriyordu. Ona birşey olursa ne halde olacağımı düşünmek dahi istemiyordum.

Duman yemeğini yiyip suyunu içtikten sonra tekrar kucağıma alıp son kez öptüm ve evden çıktım. Bora beni arabada bekliyordu. Bende arabaya binince arabayı çalıştırdı.

"Çok acıkmış mı?" Diye sordu yola bakarken.

"Evet, dün de yemek vermeyi unutmuştum. Nasıl bir anneyim ben ya." Diye homurdanınca Bora'nın gülme sesini duydum.

"Bence çok güzel bir anne olacaksın." Gurur verici bir sesle söylemişti bunu. Kafamı çevirip yüzüne baktığım da tebessüm ediyordu. Söyleyecek kelime bulamadığım için kafamı yola çevirdim.

Sahi ya. Bir kediyi bile çocuğum gibi görüyorsam, gerçekten anne olunca nasıl olurdum acaba?

Şirkete geldiğimiz de arabadan inip şirketin kapısından içeriye girdik. Çalışanların bize tuhaf bakışlarını umursamayıp asansöre bindik.

Bizi yan yana görünce bu kadar şaşırmamaları gerek. Sonuç olarak ben Boranın sekreteriyim ve neredeyse her gün boranın evine gitmem şart,değil mi?

Bora kendi odasına gittiğin de bende kendi odama girdim. Bu şirkette çok kısa süre çalışmama rağmen alışmıştım. Bu odaya da alışmıştım ama bir an önce eşyalarımı toplasam iyi olacaktı. En fazla bir hafta sonra bu şirketle bir bağım olmayacaktı sonuçta. Ben yavaştan bazı eşyalarımı bir kutuya koyarken kapım çaldı. 'gir' dememe kalmadan kapı açıldığında Sarp'ı görmemle ayağa kalkıp üzerine koştum. Sımsıkı sarıldığım da gülüyordu.

"Biraz daha sıkı sarılırsan kemiklerimin tek tek kırılma şansı olabilir kuzen." Acı çekermiş gibi konuşuyordu ama beni gıcık etmek için öyle dediğini biliyordum. Kendimi geri çekip göz devirdim.

"Allah'tan her gün beni ziyarete gelecektin nankör. Bir gittin bir daha da gelmedin.1 yıldır yanıma gelmiyorsun." Dediğim de masamın önündeki koltuğa oturup yayıldı.

"Keyfimizden gelmiyoruz sanki, kızım. Almanya'da da bir şirketimiz var hatırlatırım. Orayla da ilgilenmek zorunda olduğum için gelmeye fırsatım olmuyordu ne yapayım?" Aslında çok varlıklı bir ailem vardı. Hem baba tarafım, hem de anne tarafım fazlasıyla zengindi ama benim ne annem ne de babam hayatta olduğu için ben bu varlıklı hayatı sürmeyi hak etmiyordum.

SEKRETER (+18)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora