"Rasimcik sen neden bana laf sokmak için bir taraflarını yırtıyorsun, bana bunu açıklar mısın ?"

"Bir taraflarımı senin için yırtamam, emin ol, senden çok daha kıymetli." Cümlesini bitirir bitirmez öğürür gibi bir haraket yaptım, çünkü gerçekten iğrenç bir kardeşim var.

Artık diyecek bir şeyim yoktu, iğrenç bir kardeşle bugünlük bu kadar diyalog yeter de artardı.

Ancak o gitmek yerine odanın içerisindeki koltuklardan birine yerleşti. "Benim armut koltuklarım kesinlikle daha iyi."

"Beğenmiyorsan oturma, sanki seni burada zorla tutuyorum."

"Yo, ben beğenmedim gibi bir cümle kurmadım. Hem ablamın odası değil mi ? Neden oturmayayım ?"

Ben ne diyorum, bu çocuk ne diyor !

"O zaman kes sesini ve ne istersen yap. Sadece konuşma, bu kadar basit anladın mı ?"

Kafasını "Hayır," anlamında iki yana salladı ve yüzüne çok masumane bir tebessüm yerleştirdi. "Anlamadım da, açıklar mısın, ablam ?"

"Hayır ! Kes sesini ve otur yerinde !" dediğimde artık onun yüzünden bağırıyordum da.

"Ama ablam, zaten oturuyo-," demesine izin vermeden cümlesini keserek "Oturduğunu görüyorum ama susmuyorsun, ne olur sus. Beni canımdan bezdirdin !" dedim.

Sadece sırıttı ve eliyle ağzına fermuar çeker gibi yaptı. Neyin kafasını yaşıyordu bilmiyordum, bilmekte istemiyordum.

Cebinden telefonunu çıkardı ve onunla ilgilenmeye başladı. Ben de yatağıma oturup yastıklardan birini kucağıma yerleştirip telefonumla ilgilenmeye başladım.

Telefonum yaklaşık iki saat kapalı olmuştu ancak yine de bayağı bir mesaj vardı. Önemsiz mesajları yok sayıp daha önemli olduğunu düşündüğüm kişilerin mesajlarını cevaplamaya başladım. İlk önce Melih'ten gelen mesajı okudum ve cevap yazdım.

Arhan'ınki :
"Neredesin be leydim, özledim seni."

Evet, onu Arhan'ınki olarak kaydetmiştim, çünkü Arhan'ın kuyruğu gibiydi, hep onunla geziyordu. Ben de gerekeni sorgusuz, sualsiz yaptım.

Nisan Abbasova :
"Cehennemin dibindeyim dersem, gelir misin sanki Melih ? Hayır değil mi ? O zaman sus, çünkü sinirlerim çok bozuk."

Mesajı yazdıktan yaklaşık yirmi dakika geçmişti. Ben bu yirmi dakika boyunca kitap okumaya çalışmıştım ama bir türlü odaklanamamıştım. Odaklanınca da Melih bir mesaj atınca tüm dikkatim yine kaçmıştı. Oflayarak mesaj sayfasını açtım, bu sırada Rasim hâlâ odamdaydı. Resmen yapışmıştı, bir türlü gitmiyordu.

Arhan'ınki :
"Ne oldu leydicik ? Yine neye sinirlerin bozuldu ?"

Nisan Abbasova :
"Anlatmak istemiyorum Melih, bir kaç dakikadır sen de benim sinirlerimi bozdun. Üste çıkmaya çalışma."

Mesajına çok hızlı cevap verdiğim için hâlâ çevrimiçiydi. Bu yüzden yazdıklarımı çabucak okumuştu.

Yazıyor...

Arhan'ınki :
"Kızım ben şimdi ne yaptım ki ?"

Nisan Abbasova :
"Kitaba tam odaklanmışken mesaj atarak tüm dikkatimi dağıttın ! Daha ne yapacaksın ?"

Arhan'ınki :
"Yazmasaydım da sinirlerin bozulacaktı Nisan, bana kendini tanıtmaya çalışma." Neden böyle olmak zorundaydılar ki ?

Ben demin attığı mesaja cevap yazmadan yeni bir mesaj gönderdi.

"Bak ne diyeceğim, dışarı çıkalım mı ? Belki kafanı da dağıtmış olursun. Ne dersin ?"

HAYAT ANLATILMAZWhere stories live. Discover now