Bölüm-2

81 9 2
                                    

Bir ay sonra demiştim ama karar değiştirdim. Bipolarlık diyince de ben.

İyi okumalarrerrr.

Odama çıktıktan sonra kahvemi içmiş biraz da olsa sakinleşmiştim. Şimdi daha da sinirlenip fıttırma zamanıydı Cenk' in odama girmesinden bu sonucu çıkartmıştım.

Cenk: Alican Bey biraz daha sakin gördüm sizi

He amın evladı gel sakinim he.

" Sakinim sakinim. Kapıyı kapat geç otur merak etme ısırmam." Dedim. Kapıyı kapatıp içeri geçtikten sonra hemen konuyu açtı. Destursuz piç.

Cenk: Biraz araştırma yaptım ki bunun için pek zamanım yoktu ama bilerek özellikle ünlü bir restoranın karşısını seçmiş galiba feci kaşınıyor. Bu inşaat bir psikologun kliniği olucakmış fakat Danilo Bey 3 ay önce burayı satın almış ve daha da büyütmüş. Yani anlayacağınız her şeyi planlamış tesadüf falan değil.

"Avel İtalyan'ımız kaşınıyor demek. Ayrıca vahiy mi gelmiş 3 ay önce birden burayı benim restoranımın karşısını seçmiş?"

Cenk: Araştırma yapmak için pek zamanım yoktu ama dediğim gibi özellikle ünlü olan bir restoranın karşısında bir mekan açma arayışındaymış. Ee bizden ünlüsünü bulamamış galiba."

"Anladım Cenk sen çıkabilirsin. Bu arada kısa zamanda çok bilgi toplayabilmişsin gözümden kaçmadı. Bu ay ailenle tatile çıkmak istediğini söylemiştin değil mi?"

Cenk: Evet sizde bu kapıdan bir kez çıkarsan bir daha giremezsin Cenk Bey kararını ver ben mi karın mi demiştiniz.

" Vay be öyle mi söylemişim. İyi yapmışım ha. Ben sözümün eriyim Cenk ya ben ya karın kararını ver artık. Bıktım senin şu belirsizliğinden ya boşan ya da unut artık beni" dedim kapıyı kapatıp sessizce çıkmıştı. Tamam kabul ediyorum arada bu gay şakalarımı biraz abartıyorum. Aslında cidden izin vericektim ama o kaşındı ne dediğimi hatırlatmasaydı valla izin vericektim. Onun suçu.

Neyse yeter bu kadar gırgır şamata şimdi şu çiğ spagetti hamuruna dönelim. Hemen avukatımı arayıp karşımda böyle ünlü bir restorantın açılmasına nasıl karşı çıkacağımı sormalıydım.

Anasını sikiyim yoktu. Nasıl ya nasıl böyle bir suçun cezası yoktu. Şaka gibi. (bu arada cidden öyle bir suç veya cezası var mı hiçbir fikrim yok sadece Alican koşa koşa Daniloyla konusmaya gitsin diye öyle karar verdim.)

Aslında ne güzel olurdu karşıda bir psikolog kliniği. Her fıttırdığımda ekipten birini şizofren diye gönderirdim. Beni onlar delirtti sonuçta hepsi şizofren psikolog da fark edip şaşırmazdı.

Neyse iş başa düştü gidip görelim şu Danilo Zanna'yı. Bakalım neymiş şu beyefendinin kaşıntısı. Hemen Cenk'i aradım onunla gidicektim karım olmadan gidemem sonuçta. -Arada kendimden ve cinsel yönelimimden şüpheleniyorum-

Yalana gerek yok sırf adamdan nefret ediyorum diye mekanına laf etmiycektim tabii ki. Modern, sade ve ferah.. Tam olarak sevdiğim gibi. Gerçekten düzenlemesini güzel yapmıştı. Hemen Cenk'e döndüm "İç mimarını doğru seçmiş ha."

"Haklısınız iyi para yatırmış mimarına."

"Eee bir biz değil ki her köşesini kendisi düzenleyip yerleştirsin." Tam bunu dediğimde Pisa kulesi şeytanı dibimde bitti. Hayır ya o mahlukâtla bu kadar çabuk tanışıp hayatımı böyle mahvedemezdim ama her şey için biraz geç kalmıştım galiba.

" Hahaha. Kusura bakmayın beyler ama maalesef her bir köşesi tamamıyla benim elimden cikti."

Hemen de konuş zaten sıç daha da sıç hayatımın içine ben arkandayim. Ben onu öldürmek için 77. yolumu düşünürken -kafasını klozete soktuktan sonra saçlarını yakmak- Cenk biraz daha adamın karşısında dikilirsek pandomim yapmaya başlayacağımızı biraz erken kavramış olacak ki elini uzatıp "Merhaba ben Cenk karşıdaki mükemmel restoranın genel müdürü"
dedi eee ben boşuna karım demiyorum ya.

"Merhaba bende yeni açılsa da mükemmel olma yolunda ilerleyen bu restoranın sahibi Danilo Zanna." dedi he amık keli he bir akıllı sensin tm.

Konuşma sırası bendeydi demek maalesef artık hayatımı ve kendimi dönemeyeceğim bir yola sokmam gerekiyordu.

Tam konuşacağım sırada bir garson elindeki tabağı düşürerek tüm gözleri kendine çekmeyi başarmıştı. İşte şimdi ağzıma düştün Danilo sıçtım ağzına dedim içimden

"Hahaha galiba o mükemmel olma yolunun girişinde kaldınız ya elinizde valizinizle bilmediği bir ülkede kaybolmuş bir turist gibi." dedim ve devamını getirdim "Bende o restoranın sahibi Alican Sabunsoy tanıştığıma memnun oldum diyerek elimi uzattım" elimi sıktıktan sonra -bu arada eve gidince elimi kesicem- az önce bir yerlerine giren lafım için bir cevap bekledim.

Hah başladı bizim bozuk plak

"Mükemmel olma yolunun tapusu sizde miydi ya kaçırmışım orayı."

"Tapusu olan bir yollla hiç karşılaşmadım biz sadece bitirmek üzere olduğumuz yola gelen davetsiz misafirlerle ilgileniyoruz."

"Bende öyle düşünmüştüm zaten sizin olayınız bitti artık yolu da bitirdiniz anladığım kadarıyla ayrıca benim bir garsonumun küçük bir dikkatsizliği yüzünden mükemmel olamiyorsam siz hiç olamazsınız zaten."

"Allah Allah nedenmiş o?"

"Bilmem eğer mutfak yakma huyu olan bir restoran mükemmel olabiliyorsa bizim restoran mükemmelin âlâsı olur. Hem dediğim gibi siz yolu bitirdiniz artık sıra bizde arkanızdan el sallıyoruz."

Bunu dedikten sonra bizim mekana baktı ve

"Galiba el de sallayamayacağız çoktan kül olup yok olacaksınız o zamana kadar." dedi hemen onun baktığı yere baktım mutfak katı yanıyordu
Şaka değil baya baya alev alıyordu. Ama alışkındım

"Merak etmeyin biz bunları çok yaşadık. Öyle küçük bir alev ya da küçük eğri bir Pisa kulesi karşımıza çıksa da yine de dimdik ayaktayiz. Madem rekabet istiyorsunuz yarışmayı da biliceksiniz çünkü buranın zaten asıl sahibi benim ve benim olan bir şeyi de kaybetmeyi hiç düşünmüyorum. Ayağınızı denk alsanız iyi olur. Şimdi neden tam restoranımın karşısına böyle bir mekan açıp sizi bu kadar kudurtacak ne yaptığımı sorup saatlerce kendimi övebilirim ama malum söndürmem gereken bir yangın var." dedim ve dediğim gibi çıktım.

Bu arada onu öldürmek için en iyi yolu seçmiştim. Başına bir örtü gecirip diksiyon dersi dinlettirirken yüzüne su boşalttıktan sonra kendi restoranından aşağı sekiz defa düşürüp arabamla milyon defa üzerinden gecicektim. Ya da acaba ...
Neyse neyse daha iyisi gelene kadar en iyisi buydu.

Restorana geldim. Benim olan mükemmel olan şahane ötesi olandan bahsediyordum. Cenk belime dokunup "Bir güzel ağzının payını verdiniz o bozuk plakanın mosmor kesildi önümüzde" dedi.

"Eee ne sandın İtalyan köylüsü gelmiş burda bize racon kesiyor. İlk önce haddini bilicek sonra rekabeti öğrenicek ama merak etme bu daha az ilk önce ona haddini daha sonra Türkçeyi öğreticem." dedim.

Beraber yukarı çıktık yangını çoktan söndürmüşlerdi. Bu olayı haftada en az 6 kez yaşıyorduk pazar günleri tatil o yüzden mutfak yakicak kimse olmuyor restoranda. Yoksa merak etmeyin haftanın 7 günü de bu mutfağı yakmanın bir yolunu buluruz. Bu sefer yakan kişi Kıvanç'tı. Normalde kızarım en azindan odama çağırıp bir daha olmasın uyarısını yaparım ama Kıvanç'ı seviyorum baya da başarılı bu da onun nazar boncuğu olsun diye düşündüm. Hiçbir şey demeden çıktım mutfaktan. Bu arada başarılı olduğu kadar yakışıklı da maşallahı var.

Odama çıktığımda bu italyan permasına ne yapacağımı dusunmeye başladım yarın ekiple güzel bir toplantı yapmam gerekiyordu. Valla hepsi de rekabeti çok sever dolayısıyla o İtalya'nın İ'sini bile burda bırakmayacak mükemmel bir ekibim olduğu için rahattım. Keyfim yerinde galiba kahve içicem.

Bu bölümde Danilo ve Alican arasındaki çekimi artık fark etmeyen de ne biliyim yani. Şaka bir yana bu ikisinin bu bölümdeki diyalogları bana closer to you'yu anımsattı direkt o aklıma geldi. İşleri biraz yavaştan alicam. Hemen her şeyi yapıp birbirlerini yemeye başlasınlar istemiyorum. Bu arada ilk fic deneyimim dusuncelerinizi paylaşırsanız hatalarım varsa farkına varmam benim için kolaylaşır. Neyse sizi seviyorum. Yıldızlar kadar öpücük.

I Told The Stars About YouWhere stories live. Discover now