4. Bölüm: Ölmeden Yaşıyor Olmayı Kaybetmek

Start from the beginning
                                    

"çok mutlusun?" onu yineledim

"ölümle tehdit edilirken bile ayaz, ailenin yaşıyor olmasına çok mutluyum." ismini  ilk sesli söyleyişimdi. onun inanması için sonsuza kadar da söyleyebilirdim: "ailen yaşıyor ayaz!"

"abi sen ağlıyor musun?" botanın dakikalar sonra gelen sesiyle birlikte sarıldığım ayazdan sesli bir kahkahayla ayrılmış ve tam olarak gözlerinin içine bakmıştım

ayaz, gözlerini kolunun iç kısmına gömerek küçük bir çocuk edasıyla silerken cevap verdi

"sen kendi gözlerine bak, yüzünü yıkamış gibisin" botan da aynı şekilde gözlerini, ya da gözyaşlarıyla yıkanmış yüzünü demeliyim belki, silerken konuştu

"ne alakası var oğlum, bi tarafından element uydurma" 

bu hallerine gülümserken sanki birkaç saattir değil de senelerdir onlarla arkadaşmışım gibi hissediyordum

"yalnız ebraya bak. biz zırıl zırıl ağlarken mutluluktan kalkıp halay çekecek kız." ayaz bi cevap vermezken botan konuşmaya devam etti

"az önce ölüm tehditi aldın ya hani... normal insanlar bu durumda korkar, ağlar, soluğu karakolda alır falan. sen birazdan beni kaldırıp karşılıklı erik dalı oynatacak gibisin."

"mutluyum çünkü. normal olma gibi bi derdim de yok. ölümlerden korkuyor olmak kendi ölümünden de korkmayı gerektirmez. korkmuyorum ve mutluyum." başını sallayarak konuştu botan

"ayazın bulup aramıza dahil ettiği kızın normal olmasını beklemek benim hatam zaten, pardon..."

"ayazın bulup aranıza dahil ettiğ kız..." dedim ve devam ettim

"ben mi?"

"senden başka kız var mı arabada?" sorusuyla konuşmamıza dahil oldu ayaz. sorumun saçmalığının farkına varıp toparlamaya çalışmam saniye sürmedi

"yani, evet yok ama bana ismimle hitap etmenizi tercih ederim." botan sırıtarak konuştu

"tamam ebrar abla sana isminle hitap ederiz bundan sonra, kızma." sinir kat sayım gitgide yükselirken bunu botanın fark etmesi uzun sürmüştü

"bakıyorum da uyurken sizi şişleyebileceğime dair olan inancın sıfırlanmış boran?" ustalıkla cevapladı

"hıhı, ölmüş adamla 'dobloyu sattın mı dayı' muhabbeti yapmaya çalıştığını duyunca gitti o düşünce. korku falan sıfır şu an" 

botanın söylediklerine ayazla beraber kahkahalarla gülmesi, ayazın az önce yaşadığımız duygu patlamasından sonra şu an gülüyor olması sinirimi bastırmıştı

"ayrıca boran demene de sinirlenmiyorum. botan ne zaten abi çizme markası gibi. boran anlamlı en azından. ayazla da uyumlu. mis." kahkahamın arkasından konuştum

"ayaza aşıksın diye yorumladım?"

"tabi aşığım kızım. kardeşim o benim. fırtınam, kasırgam, hortum-" ayazın ironik, yan bakışlarından sonra kendini düzelterek devam etti botan

"tamam botan abartma, yat zıbar artık, kızla bir şey konuşacağım, sal bizi. nasıl alt yazısını geçtim ama ayazın bakışlarının? sen söyle ebra!" kahkaha atarak cevap verdim

"yapıyorsun bu işi botan." botan e herhalde bakışlarını bana gönderirken içinde bulunduğumuz minibüsün durduğunu fark ettim. ayaz araya girerek konuştu bu sefer

"sahil kenarındayız. yaşar abiden ben istedim buraya gelmemizi. biraz nefes almaya ihtiyacım var ve bunu dört duvar arasında yapamam. saat geç oldu. isteyen uyusun. ben hava almaya çıkıyorum." botan cevap verdi

"gecenin bu saati fazla oksijen çarpar beni. beynim yandı zaten şu olaylardan sonra. uyuyacağım ben siz gidin."

benimle gelir misin diye sormayacaktı ben de seninle gelebilir miyim diye sormayacaktım. iki inatçı keçi karşı karşıya değil yan yana sahil kenarında yürümeye başlamıştık böylelikle

GİRİFTWhere stories live. Discover now