4.Live: Çıkmazlar

26 22 3
                                    

Sorumla birlikte herkes kendi dünyasına çekilmiş ve kısa bir sessizliğin ardından ilk konuşan kişi Berslan olmuştu. 

Dudaklarında peydah olan yumuşak bir tebessümün eşliğinde kollarını göğsünde kavuşturarak “Zaten özgürüz Mai” dedi. 

Zaten özgürüz… 

Sözlerinin yarattığı şok etkisi ile yutkunmadan edemedim. Bu durumdayken nasıl biz özgürüz diyebiliyordu? Nasıl bu kelimeler dudaklarının arasından dökülebiliyordu? Gerçekten bu söylediklerine inanıyor muydu? Hayır! İnanıyor olamaz. Eminim ki bu söylediklerine kendisi de içten içe inanmıyordur ama neden bu söylediklerine kendisi bile inanmıyorken bizim inanmamızı bekliyor?

Diğerlerinin tepkisini merak ettiğim için bir şey söylemeden önce bir bir hepsine göz gezdirdim. Lemi Berslan’ ın bunu söyleyeceğini biliyordum edası ile bana bakarken İnaya ifadesiz yüzü ile Berslan’ a bakıyordu. Naser ise hala daha kendi dünyasından çıkabilmiş değildi. Bakışlarım Naser’ den sözlerimin odağı olan Berslan’ a kayarken “Zaten sahip olduğumuz bu özgürlükten kastın ne Berslan?” diye sordum.

Bu sorunun cevabını gerçekten merak etmiştim. Neye dayanarak özgürlüğe sahip olduğumuzu söylüyordu. Onun bakış açısının arkasında ne vardı da özgür olduğumuza bizi inandırmaya çalışıyordu. Birbirinin aynısı olan düşünce kalıntıları zihnimin duvarlarında oradan oraya çarparken inceden bir sızlama peydah olmuştu şakaklarımda. Berslan yavaşça ayağa kalkarak birkaç adımda yanıma geldi ve önümde diz çökerek boylarımızı eşitledi. Açık sarı gözleri gözlerimi esir alırken dizlerimin üzerine koyduğum ellerimi tuttu.

“Şu anda göz göze bakabilmemiz, konuşabilmemiz bile bir özgürlük Mai. Özgür olmak ister misiniz sorunla özgür olmadığımızı söylemeye çalışıyorsun fakat sahip olduğun şeyleri ölçüp tartarsan özgür olduğunu, özgürlüğe sahip olduğunu hemen anlayabilirsin.”

Bu sözleri Naser’ den İnaya’ dan hatta Lemi’ den bile beklerdim ama asla Berslan’ dan beklemezdim. Çünkü o çocukken uyuyamadığım gecelerde beni uyutmak için yanıma gelir ve benden önce uykuya daldığı zamanlarda hep özgür olmak istiyorum diye sayıklayıp dururdu. Tabi o zamanlar yetimhane dışında bir dünyanın var olduğunu bilmediğim için özgürlük ne demek hep merak eder ona sorardım. Oda bana özgürlüğün onun hem en büyük arzusu hem de en büyük kabusu olduğunu zamanla ne demek istediğini anlayacağımı söylerdi.  Lakin ne kadar zaman geçerse geçsin bu dediklerini asla anlayamadım. Sanırım onu asla da anlayamayacağım. Hele ki bu sözlerinden sonra…

Ellerimi ellerinin arasından çekerek onu onaylamadığımı belirtmek amacı ile başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

“Neden”

Gözlerinin içine baktım.

“Neden özgür olmadığımız halde özgür olduğumuzu iddia ediyorsun?”

Gözlerimden gözlerine yansıyan hayal kırıklığı ile Berslan’ ın dudaklarında peydah olan tebessüm aniden sönerken “Mai” dedi sert bir sesle. Sinirlenmişti.

“Şu iki gündür kendinde değilsin. Bunu dün yaşananlara vermeye çalışsam da artık sınıra geldin. Kendini toparla. Kendini toparlamazsan döngüyü bozduğun için seni yok edecekler. Anlıyor musun? Eğer daha fazla böyle konuşmaya devam edersen seni ortadan kaldıracaklar. Elde edemeyeceğin şeyleri arzulamayı bırak ve sana verilenlerle yaşamasını kabullen. Artık çocuk değilsin.”

Sonlara doğru iyice hiddetlenen sesi ortamın gerilmesine neden olurken “İstemiyorum” dedim.

“Ben bu döngüde olmak istemiyorum.”

SEVİYESİZLER 1: ÇÖPLÜK YARIŞLARIWhere stories live. Discover now