...

Saat altıya gelmişti. Adamı aradığım da on dakika içerisinde burada olacağını söyledi. Murat'a haber verdim. Her ne kadar istemese de ortağım olduğu için yanımda durucaktı.

Cevdet'in imza atması gereken dosyaları Afra'dan isteyip düzenli bir hala koydum. Kapı açıldığın da içeriye Cevdet ve yanında iki adamın girmesi ile Murat'la hızla ayağa kalktık.

"Hoşgeldin, geçin şöyle oturun." Karşımdaki koltuğu gösterdiğimde Cevdet ağır başlılığını koruyarak karşımda oturdu. Adamları ise ayaktaydı. Murat ve bende oturduktan sonra "bişey içiyor musunuz?" Diye sordum.

"Soğuk su alırım. Malum yoldan daha yeni geldik , yorulduk." Kafamı sallayıp telefonu Afra'nın odasına bağladım. "Bir soğuk su iki de kahve getir odama." Dedim ve telefonu kapattım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Cevdet ağzını araladı.

"Senin burayı satacağını öğrenince almak için sabırsızlandım. Her ne kadar Almanya da yaşantımı sürdürüyor olsam da burayı satın aldığım an tekrar yurtdışına geri döneceğim. Burayla oğlum Sarp ilgilenecek." Diyince boğazımı temizleyip "şirketin başına sizin yada oğlunuzun geçmesi benim için fark etmiyor Cevdet Bey, ben hisselerimi satmayı uzun zamandır istiyorum fakat sizin gibi büyük bir iş adamı varken başkasına satmam saçma olurdu." Dediğim de yan tarafımda oturan Murat'ın sessizce güldüğünü duydum. Ona sinirle baktığım da o da bana aynı şekilde bakıyordu. Tekrar konuşacağım sıra da kapı çaldı. İçeriye Afra tepsisiyle girip gözlerini kocaman açmış karşım da duran Cevdet'e bakıyordu. Cevdet de arkasına dönüp Afra'ya baktığında onun da şaşırmış olduğunu gördüm.

Burada tam olarak ne yaşanıyor?

"Afra?" Cevdet'in Afra'yı tanıyor olması beni şaşırmıştı.

"Amca?" ne? Murat'la aynı anda "amca mı?" Diyince Afra'nın gözleri bana çevrildi. Kısa bakışmamızdan sonra tepsiyi hızla masaya bırakıp çıktı.

Afra'nın ağzından

O odada amcamı görmem kalbimin hızla atmasına neden olmuştu. Hızla odadan çıkıp lavaboya girdim. Lavabo da, buraya ilk geldiğim de beni Bora'nın yanına getiren Esma vardı. Beni gözlerim dolmuş bir şekilde görünce yanıma geldi.

"Afra, iyi misin?" Yüzüne bakmadan kafamı salladım.
"İyiyim, merak etme. Başım döndü birazdan geçer."

İnanmamıştı. Elini omzuma koyup yüzüne bakmamı sağladı. " Anlat bana, ne oldu? Gözlerin dolmuş. Benden sır çıkmaz Afra, gelip anlatabilirsin" kadının sımsıcak sesi beni ona itiyordu. Ensemin terlediğini hissettiğimden kıvırcık sağlarımı biraz havaya kaldırıp elimle enseme hava yaptım. Derin nefes alıp ağzımı araladım.

"Bu şirketi satın almak isteyen kişi varya" Esma başını sallayıp "evet, Cevdet Kara. Ne olmuş ona?" Burnumu çektim.

"O benim amcam."

"Ne!" Esma birden bağırınca elimin tersiyle ağzını kapattım.
"Bağırma, sessiz ol." Elimi ağzından çektiğim de tekrardan hızlı hızlı konuşmaya başladı.

" O... O yaşlı bunak senin amcan mı?" Dediği şeye istemsizce gülmüştüm.

"Evet, o yaşlı bunak benim amcam. Normal de hergün konuştuğum ve canımdan bir parça olan kişi ama onu şirketi satın alacağı kişi olduğunu öğrenince şaşırdım. Ne yapacağımı bilemediğim için çıktım gittim odadan." Esmanın kaşları havalanmış pür dikkat beni dinliyordu.

"Bence amcanın Bora Bey'in odasından çıkmasını bekle. Hem rahat bir şekilde konuşmuş olursunuz." Haklıydı. Şimdi dan diye odaya tekrardan girersem dikkatlerini üstüme çekmiş olurdum. Gerçi bu şekilde de çektim ama yapacak birşey yok.
Esma'ya sarılıp kendi odama geçtim. Amcamın Bora Bey'in odasından çıkmasını bekledim.
...

Tam iki saat olmuştu ama hala ikisi de çıkmamıştı. Bora Bey de hiç arayıp benden birşey istememişti. Normal de zırt pırt arayan adam iki saattir sessizdi. Tam bilgisayarıma odaklanmış çalışırken yan taraftan bir kapının açılma sesini duydum. Odamdan çıkıp sağ tarafıma baktığım da amcam ve yanındaki iki adamın ilerlediğini gördüm. Odamın kapısını kapatıp ona yetişmeye çalıştım.

"Amca , bekle" amcam durup arkasına bakınca hızlı adımlarla yanına yaklaşıp sıkıca sarıldım.

"Seni çok özledim. Odadaki tavrım için özür dilerim , seni karşımda görünce ne yapacağımı bilemedim." Amcam da saçlarımı okşadıktan sonra geriye çekildi. " Sorun değil, güzel kızım. Bende seni çok özledim. Burada mı çalışıyorsun sen" tebessüm ederek konuştuğun da bende tebessüm ettim.

"Evet, Bora Bey'in sekreteriyim." Yüzümdeki tebessümü silip tekrardan konuştum.

"Hisseleri satın aldın mı, amca." Diye sorduğumda başını salladı.
"Evet kızım , aldım. Başına ben geçmiyeceğim ama. Sarp geçecek. Ben bir hafta burada kaldıktan sonra geri döneceğim Almanya'ya." Ağlamaklı sesimle konuştum.

"Gitme amca. Burada yaşa lütfen , annem ve babamdan sonra sende beni yanlız bırakma." yanaklarımı avuçlarının arasına alıp alnıma bir öpücük kondurdu.

" Ben burada olamasam da Sarp burada her daim yanında olacak yeğenim. Benim artık burada yaşamam mümkün değil sende biliyorsun bunu." Evet biliyordum.

"Peki, ama beni sık sık ziyarete gel olur mu? Özletme kendini." Dedim dolu gözlerimle.

"Gelirim tabii, ama benim şimdi acelem var gitmem lazım. Kendine iyi bak kızım."

Tekrardan alnıma bir öpücük kondurduğunda bende sarıldım.

"Sende amcacığım." Sarılma faslımız bittikten sonra arkasına dönüp korumalarıyla birlikte gitti. Bende odama gidecekken, kendi odasının kapısının önünde durmuş sabahtan beri bizi izleyen Bora Bey ile göz göze geldim.

"Odama gel" diye emir verdiğinde bişey demeden odasına yürüdüm. Kapıyı kapattığın da odada yanlızdık. Oturmam için koltuğunu gösterince kıvrılmış eteğimi düzelterek oturdum.

"Cevdet senin burada çalıştığını görünce hisseleri satmak için zar zor ikna ettim adamı. Bana neden amcan olduğunu söylemedin?" Dalga geçiyor olmalı?

"Siz bana kime satacağınızı söylediniz de ben mi size cevap vermedim Bora Bey?" Diye çıkıştığımda yüzünde anlamadığım bir sırıtma belirtildi.

"Sana şuan fazlasıyla kızmak istiyorum ama şu tatlı çıkışların beni benden alıyor, küçük sekreterim." İçten içe tebessüm ettim. Bu tavırları hoşuma gidiyordu ama ağırlığımı korumak zorundaydım.

"Bana küçük sekreterim diyip durmayın. Adım var benim."
Ayağa kalktı ve masanın etrafından dönüp tam dibimde durdu. Bende ayağa kalktığımda aramız da hiç mesafe olmadığını farkettim.

İşte yine başlıyoruz...

"Sana küçük sekreterim demek hoşuma gidiyor."

"Ama benim hoşuma gitmiyor." Diye söylendiğim de sırıttı.

"Bu birşeyi değiştirir mi?"

Uzun ve kaslı vücudundan dolayı yanında küçücük kalıyordum. O kafasını eğerek benimle konuşurken ben kafamı kaldırarak konuşmak zorunda kalıyordum. Omuzlarından itsem de milim oynamadı.

"Çekilin, lütfen. İşim var." Omuzlarındaki ellerimi tutup usulca geriye çekti.

"Şu cezanı konuşmadık küçük sekreterim. O konuyu bir konuşsak mı artık ha?" Göğsüm, hızlı hızlı nefes aldığım için inip yukarıya kalkıyordu. Sessizce "o parayı veren ellerim kırılsaydı" diye mırıldandım. Bora'nın hafif gülmesiyle beni duyduğunu anlamıştım. Aramız da hiç mesafe olmamasına rağmen yüzüme daha çok yaklaştı. Artık nefeslerimizi hissedebiliyorduk.

"Nedir cezam? Hemen verin de gideyim artık" nefes alamayacak durumdaydım. Yüzüne bile doğru düzgün bakamazken Bora kızıl saçlarımın bir tutamını alıp parmağına dolayarak oynamaya başladı. O sıra da dudaklarının arasından çıkan kelime kalbimin durmasına neden oldu.

"Sadece bir öpücük."

Selamm♥️♥️

Ayy bir sonraki bölüm de birşeyler yaşanacak bu çifler arasında.

Yorumlarınız benim için değerli lütfen oy verip destek olun♥️

SEKRETER (+18)Where stories live. Discover now