19

26 3 3
                                    

Aralık 2020

"Bak yanımızdan geçiyor düz dur." Göz devirip koridorda ilerlemeye devam ettim. Ona belli etme dedikçe bir şeyleri daha çok belli ediyordu. Ne olurdu biraz mantıklı davransaydı Jungkook'un yanında? "Jimin biliyorum, sus." Beni zerre umursamayıp onlara dik dik bakmaya devam etti.

Jungkook'a mı Yoongi'ye mi bakıyordu emin değildim ama o tarafa baktığından çok emindim. Kolundan dürterek onu uyardığımda gülümseyerek bana döndü. "Kanka bak Jungkook ve Yoongi hakkında çok güzel fikirlerim var ama sen sevmezsin muhtemelen." Bu herifin düşüncelerine asla güvenmiyordum.

"Mümkünse o pis aklını Jungkook'dan uzak tut. Gerçi mümkünse falan da değil direkt sen düşünme bile onu." Göz devirip önüne döndü. "Aman be, yemedik kocanı." Jungkook şu an arkamızdaydı arkadaşlarıyla konuşmuyor olsaydı çoktan yanımdaki bu boş boğazı duymuştu.

"Jimin gitsen mi acaba sen?" Kaşlarını çatarak bana baktı. "Nereye?"

"Benden uzak herhangi bir yere. Kendini de, beni de yakacaksın. Jungkook deyip durma." Oflayarak etrafa bakındıktan sonra, "Yok Jungkook burada amına koyayım." Diye bağırdı. Jungkook bizim iki metre arkamızdaydı...

Gözlerimi sinirle kapatarak soludum. Tam vuracakken elimi tuttu biri. Baktığımdaysa Yoongi olduğunu gördüm. "Ne oluyor?" Elimi çektim hemen. Jimin'i öldüreceğim gerçekten. "Bir şey olduğu yok şakalaşıyoruz-"

"Benim adımla mı?" Jungkook'u duyduğumda olduğum yere kitlendim. Konuşmaya hazır değildim, korkuyordum. Onu ne kadar sevsem de çok geriliyordum. Arkamı dönüp ona baktığımda dibimde olduğunu gördüm. Boyu fazlaca uzun olduğundan başımı hafifçe kaldırmam gerekiyordu.

"Hayır tabii, şöyle yani bu Jimin-"

"Ya ben seni arıyordum basketbol için." Diye araya atladı bir anda Jimin. Beni bu durumdan kurtardığı için ona bir yandan teşekkür ederken, onun yüzünden bu durumda olduğumuzu hatırlayıp bir yandan da sövüyordum. "Ne işin var senin basketbolda?" Jungkook, takım kaptanı olduğundan mı bilinmez ya da ben mi çok abartıyorum ama çok iyi görünüyordu.

"Yazılmak istiyorum, boyum uzar."

"Bu yaştan sonra boyun uzamaz." Diyerek net bir cevap verdi. Yoongi ise Jungkook'a dönüp, "en azından spor yapsın diye eğitim verebiliriz bence?" dedi. Takım kaptanı ve kaptan yardımcısı olan kişilerden hoşlanıyorduk piyasada başka insan kalmamış gibi.

Onlar da bize bakarlardı ya. Zoru seviyorduk ondan sanırım. "Ben veremem turnuvalar başlayacak ama sen çok istiyorsan yardımcı olabilirsin." Jimin yanlışlıkla hiç istemediği bir şeye yazıldıktan sonra arkamda ofladığını duydum. Gülmemek için kendimi sıktım bir süre.

"Ooo gençler, hayırdır?" Yanımıza Namjoon hyung geldiğinde ona döndüm. 'Beni kurtar buradan' bakışları atarken anlamış olacak ki kolumdan tutup, "Felsefe ödevine yardım edeceğim onu alıyorum. Muhabbetinize sonra devam edersiniz." Deyip kimseyi cevaplamadan beni çekti oradan. Bu adam olmasa kurtaramıyordum kendimi.

"Ne oluyor yine?" dediğinde hemen anlattım olayı. Gülerek başını salladı. "Klasik Jimin. Sen onu şimdi basketbol da gör birde, film izler gibi izlersin artık." Güldüm bende. Oynayamayıp Yoongi'ye rezil olacağını hepimiz biliyorduk. O anda çok iyi kurtarmıştı ama sonrasını düşünememişti.

Telefonuma gelen mesajla cebimden çıkardım.

Jimin:
şerefsiz evladı
beni niye almdın ordan
bir saat sonra basketbol antrenmanım var senim yüzünden

Kahkaha attım koridorun ortasında. Ne zaman böyle bir mesaj gelir diye bekliyordum. Namjoon hyunga dönüp, "Antrenmanı varmış bir saat sonra." Dedim. Gülmeye başladı o da. "Kurtulsun artık yapacak bir şey yok. Gel sen benimle sınıfa, ortalarda bir saat görünme. Antrenmana git izle onu." Başımı sallayıp dediğini yaptım. Bu işin içinden anca böyle çıkabilirdim.

...

Karşımda Jimin ve Yoongi basketbol oynuyorlardı. Yani Jimin oynamaya çalışıyordu. Jungkook ise onları izliyordu. Adam izlemek fiilini faaliyete geçiriyordu. Öyle sert şekilde bakıyordu ki. Arada bakışları bana kayıyor, yüzündeki sert ifadeyi zerre bozmadan hafifçe bakışlarını yumuşatıyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

Bana her baktığında mahvoluyordum.

"Taehyung, bak bak!" Jimin'e dönüp basket atamayışını izledim. Top potadan sekip ayağına çarptığında bağırarak tuttu ayağını. Bu herif spor falan yapamaz. Tek yapacağı şey evinde barbie bebekleriyle oynamak. "Eğleniyor gibisin?" Jungkook'un derin sesini arkamdan duyduğumda hızla arkamı dönerek tepemdeki herife baktım.

"Arkamda ne işin var?"

"Sıkıldım orada, gelebilir miyim?" Kenara kaydığımda gelip oturdu. Ellerim anlık terlediğinde üzerime sildim elimi. "Öğrenmek istiyor musun?"

"Ne?" Duydum ama idrak edemediğim için tekrardan sordum. O da bunu anlayarak, "öğrenmek istiyor musun?" diye yineledi sorusunu. Başımı salladım. Öğrenmek isterdim ama kendimi şu an pek hazır hissetmediğim için okulun takımına girmiyordum.

"Gel öğreteyim o zaman." Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. O mu bana öğretecekti? İnsanlara asla tahammül edemeyen kişi? "Zahmet vermek istemem." Gülümsedi. Onu çok nadir gülümserken görürdüm ve bu o anlardan biriydi. Gülüşü yüzümde ufak bir tebessüme sebep olurken, "vermezsin, kalk." dedi.

Başımı sallayarak onu onayladım ve beraber sahaya çıktık. Bir anda yerden bulduğu topla arkama geldi ve ellerini sarıp topu nasıl tutmam gerektiğini gösterdi. Neden bu kadar temas kuruyordu? Yüzümün kızardığını hissetmiştim.

Yüzünü omzuma yaslayıp yanağını yanağıma değdirdi. Sıcaklığı güvende hissettirmişti.

Parmaklarımı tutup topun etrafına doladı. "Aynen bu şekilde." Beni geriye çekip potaya doğru çevirdi ve yanıma geçti. "Kolunu bükmeden, sol elinle destekleyerek atacaksın, anladın mı?" Ona cevap vermeden denediğimde top potaya çarpıp geri sekti. Jimin'in sesi geldi arkadan.

"Bana gülüyordu birde. Tutmayı bile bilmiyor." Ona döndüğüm anda Jungkook omuzlarımdan tutup geri önüme çevirdi. "Boşver şunu. Bana odaklan." Söylemese bile ona odaklıydım parfüm kokusu burnuma derin derin doluyordu.

"Az önce zıplarken kolunu büktüğün için olmadı. İyice odaklan, hadi." Topu verip önümden çekildi. Dediği gibi topu tutup attıktan sonra girdi gibi oldu ama girmedi. "Bak, oluyor. Daha dikkatli ol, sonra sürmeyi öğreteceğim." Kaşlarımı çatıp ona baktığımda gülümseyerek arkamdan dolandı.

"Top sürmeyi."

Kendimden utandım bir anlığına. Basketbol oynuyorduk tabii ki de top sürmeyi öğretecekti...

"Hadi hadi. Devam." Birkaç denemeden sonra topu tutmayı öğrenmiştim. Karşıma geçip bana da bir top verdi ve kendininkini sektirmeye başladı.

"Bunu sektirirken bir yere odaklanıp sadece oraya atman gerekiyor ki top diğer eline gelsin. V şeklinde olması gerekiyor. " Sağ eliyle atıp sol eline geçirdi, daha sonra onunla atıp sağ eline geçirdi.

Ardından bacak arasından geçirip şov yapmaya başladı... Yapma gösteriş yapma.

"Evet takım kaptanısın ama bana bir odaklansan." Dediğimde gülüp durdu. "Hadi sektir." Dediğini yapmaya başladım. Biraz kayıyor, ellerime denk gelmiyordu ama kötü de olmuyordu.

"Aferin." Ders zili çaldığında kaçan topumu tuttu. "Hadi derse. Başka zaman devam ederiz." Yanıma gelip hafifçe belimden tutarak yönlendirdi beni çıkışa. Bende dediğini yaparak ilerledim.

Terliydim ama terli olmamın sebebi oyun oynamam değil, onun bana olan temaslarıydı...

aynaWhere stories live. Discover now