Kitabın Başı

13 13 0
                                    

Nehirler, göller, denizler ve okyanuslar birden kızıla boyandı o an. Gökyüzü koca bir karabulutu andırıyordu. Dünyanın sonunun geldiğini düşündü, dünya üzerinde yaşayan tüm canlılar. Hepsi birden dikkat kesildi ve durdu hayat bir anlığına. Yeryüzünde yaprak kımıldamıyor, gökyüzünde tek bir canlı bile uçmuyordu. Sonra birden gökyüzü hareketlendi. Gökten düşen cisimleri ise kimse görmemişti. Bir ışık gibi göğü delip düşmüşlerdi ardı arkasına. Yeryüzüne indiklerinde dünya eski haline döndü. Bütün sular yine mavi, gökyüzü yine beyaz bulutlu ve maviydi. Dünya bir anlam verememişti bu olanlara ama kısa sürede unutuldu bu değişiklik. -Bu kadar sert düşmeyi beklemiyordum. Ah kolumu çarptım sanırım, diye kendi kendine söylendi Kızıl Şimşek. Saçları adı gibi kızıl ve dik, kırmızı çilli yüzlü, mavi gözlü, parlak tenli genç bir adamdı. Orta boylu olmasına rağmen heybetli duruyordu. Kızıl kıyafeti ile daha çok parlıyordu. Gözleri ile etrafı taradı.
-Kara Fırtına neredesin, diye telepati kurmaya çalıştı dostuyla. Ondan ses gelmeyince de Renkli Doğa'ya seslendi. Kara Fırtına yanında mı? Sizi göremiyorum, diye. 
-Beni merak etmeyin, ben iyiyim. Kafamı çarptım sanırım, diye cevapladı Renkli Doğa.  Adı gibi rengârenk saçları çiçek bahçesini andırıyordu.  Yuvarlak yüzü ve parlak yeşil gözleri ile o da çevresini taradı ve göremedi dostlarını.
-Kara Fırtına nerede? Bir işi de düzgün yapsa sevineceğim, dedi Kızıl Şimşek.
-Evet, ben de göremiyorum, sen neredesin, diye sordu Renkli Doğa. -Ben yemyeşil ve ağaçlarla kaplı bir yere düştüm. Kolumu çarptım ama önemli değil, buluşalım, dedi Kızıl Şimşek. Birbirlerini izlemek için alıcılarını açtılar. Belli bir süre tanımadıkları yeryüzünde yürüdükten sonra bulabildiler birbirlerini. Şimdi de Kara Fırtına’nın yerini tespit etmeye çalışıyorlardı. Olduğu yöne doğru yürümeye başladılar. Bir su birikintisinin yakınına gelince sudan birinin çıktığını gördüler. Tespit için alıcılarını çalıştırdılar ve Kara Fırtına’nın olduğunu gördüler. Koşarak yanına gittiler. Kara Fırtına kendilerinden bayağı uzağa inmişti.  -Hey, çocuklar buradayım. Küremi düşürmüş olmalıyım, bulamıyorum, dedi Kara Fırtına.
-Şaşılacak bir şey değil kaybetmen. Alıştık sorumsuzluğuna. Beraber ararız, dedi Kızıl Şimşek. Renkli Doğa gülmekle yetindi bu konuşmaları duyunca. Kendi küresini yokladı ve neyse ki yerindeydi. Kızıl Şimşek de kendisininkini yokladı ve yerinde olmadığını anladı. 
-Hey, çocuklar, sanırım benimki de düşmüş olmalı. Ne yapacağız şimdi, diye sordu arkadaşlarının meraklı bakışları arasında.  Önce Kara Fırtına’nınkini bulmak için suya atladılar. Derinlere de baksalar hiçbir iz yoktu. Üçü birden ıslak bir şekilde çıkmıştı sudan. Elbiseleri etkilenmelerine izin vermese de saçları etkilenmişti. 

Kayıp Lapis LazuliWhere stories live. Discover now