açtığı geniş kapıyla birlikte bedenine değen soğuk taehyungʼu ürpertti. sanki saatlerdir aklından çıkarmaya çalıştığı düşünceler tekrar üşüşmüştü aklına. derin bir nefes bırakan taehyung, terasın en köşesine doğru ilerledi. çatı kısmında olduğu için bu kısım oldukça arada kalıyordu. kimse onu burada göremezdi. bu yüzden rahatlıkla sırtını büyük balkonun çeperine yasladı, başını geriye attı. gözleri ağırca kapanırken soğuk hava esmerin yüzüne yüzüne vuruyordu.

bir dakika boyunca o hava taehyungʼun çıplak beline, ince pantolon kumaşından dolayı havanın soğukluğunu çok iyi hissedebildiği bacaklarına ve yüzüne temas etmişti. ancak bir anda o soğuk hava dalgası kesilmişti. kapalı gözlerine gölge vuruyordu. taehyungʼun önünde biri vardı.

gözlerini açan taehyung, karşısında görmeyi asla beklemediği bedenle dudaklarını hafifçe aralamış, yaslandığı çepere ellerini yaslamıştı. “konuş benimle”

jeongguk, onun konuşmayacağını bilerek karşısındaki bedene doğru bir adım daha atarak bir elini onun sağına, diğer elini ise soluna yerleştirip bedeniyle duvar arasına sıkıştırmıştı. konuşmadan göndermeye niyeti yoktu. taehyungʼun belinin arkasında yaslanacak yeri yoktu. kalçası balkona yaslanıyordu. jeongguk, onu biraz daha aşağı doğru eğse düşecekti.

“ne işin var burada?” taehyung içinde ses bulabildiğinde karşısındaki bedene doğru sordu. denk mi gelmişlerdi, tesadüf müydü? “senin olduğun bir yerde olmama ihtimalim  var mı, esmer güzeli?” hitabından dolayı taehyungʼun burnu sızlarken, jeongguk dilini dudaklarında gezdirip sağındaki elini kaldırdı ve taehyungʼun ceketi altından ince beline sardı. croptan dolayı jeonggukʼun dövmeli parmakları anında çıplak teniyle buluştuğunda istemsizce dudağının kenarı kıvrılmıştı jeonggukʼun. “çok güzel olmuşsun, yine çok fazla güzelsin”

taehyung, onun bu dediklerine gülümsememek için çok zor tuttu mimiklerini, veya hiç tutamadı. bilmiyordu. sadece anın tadını çıkarıyordu. taehyung, yine cevap vermedi jeonggukʼa. elleri hala mermere yaslanırken omuzlarını düşünürüp dövmelinin gözlerine kısa bir bakış attı. hemen ardından da başını öne eğerek alnını karşısındaki çocuğun omzuna yasladı. “sana inanmak istiyorum jeongguk”

jeongguk, onun bu sözleriyle karşısındaki manzaraya bakarak gülümsedi. eli daha sıkı sardı bu sefer esmerin ince belini. böylelikle taehyungʼun mermerdeki elleri de jeonggukʼun geniş omuzlarına dolanmıştı. “bana inanmalısın taehyung, yemin ederim hiç bir şeyden haberim yoktu. sen ne biliyorsan o kadarını biliyordum.” diye cümlesini bitirdi jeongguk. dudakları kolları arasındaki bedenin sarı saçlarına değdi hafifçe. “ama sana güvenemiyorum”

başını omzuna yaslayan esmerden bu cümleyi duyan jeongguk istemsizce yutkundu. zaten biliyordu güvenmediğini, güvenilecek biri de değildi ki zaten. yaptıklarını çok iyi biliyordu. “jeongguk, sana güvenmem için uğraşabilir misin? seni çok uğraştıracak olsam da dayanır mısın?”

başını omzundan kaldırdıktan sonra jeongguk ile göz göze gelmiş, utanmasını bir kenara bırakarak ona bu soruyu sormuştu. daha dün evinden kovduğu çocuğun boynuna kollarını doladığında anlamıştı. taehyung, jeonggukʼtan sadece etkilenmiyordu.

kesinlikle, aralarındaki şey yalnızca cinsel çekim değildi.

taehyungʼun son cümlesinden sonra istemsizce yine kıvrıldı dudakları jeonggukʼun. başını esmere doğru eğerek onun yaptığı gibi burnunu onun burnuna sürtmüş, parmaklarını çıplak belinde gezdirmişti. “sonunda benim olacaksan, her şeye razıyım.”

jeonggukʼun gülümseyen suratına karşı burnuna değen burunla birlikte taehyung da gülümsemiş, gözlerini hafifçe jeonggukʼun ince dudaklarına değdirmişti. anında gözleri tekrar gözlerine çıktığında dilini dudaklarında gezdirmiş, bir adım gerilemişti taehyung. “gitsem iyi olur”

taehyungʼun cümlesiyle istemse de ondan uzaklaşmış, dakikalar içerisinde gitmesine izin vermişti jeongguk. içi ferahtı. günlerdir yüreğinde olan o ağırlık kalkmıştı. bunun sevinciyle birkaç dakika sonra jeongguk da içeri girmiş, kendi masasına ilerlemişti. yoongi ortalıkta yoktu. yüksek ihtimal yine jiminʼin peşine takılmıştı.

sırıtarak koltuğuna oturan jeongguk, ayağını kaldırarak ayak bileğini diğer bacağının dizine yasladı. gözleri esmerin üzerindeydi. bu sefer arkası ona dönük değildi. karşı karşıya oturuyordu ikisi de. göz teması vardı aralarında. jeongguk, cebinden yarılanmış paketi çıkararak bir dalı dudaklarının arasına yerleştirdi. gözleri taehyungʼun gözündeyken ceplerinde çakmağını aradı ancak bulamadı. kaşlarını çattı. masada gezdirdi gözlerini. tam dalı dudaklarının arasından çekip küfür edecekken bir bedenin kendini jeonggukʼun yanına bırakması bir olmuştu.

genç bir kızdı. kısacık, mini eteğiyle bacak bacak üstüne atarak jeonggukʼa yaklaşmış elindeki pembe çakmağı sigarasına doğru uzatmıştı. “çakmağın yok sanırım” platin sarısı saçlarını omzundan geriye atarak çakmağı yaktı ve sigaranın ucunu tutuşturdu. yanan sigaradan derin bir nefes alan jeongguk parmakları arasına sıkıştırdığı sigarayı dudaklarının arasından aldı. “eyvallah”

kıza bakmadı, daha az önce taehyungʼla konuştuğu için kızın yüzünde gözlerini bile gezdirmedi. sadece sigarasını tekrar dudaklarına çekerken gözlerini tekrar taehyungʼa dikti. onu inceledi. kaşları çatıktı bu sefer. omuzları öne düşmüş, sinirle jeonggukʼu izliyordu. parmakları yumruk olmuş koltukta duruyordu. jeongguk, gerildi. onu yanlış anladığını sanarak gerildi ve dilini yanağına bastırarak yanındaki kızdan taehyung tarafından anlaşılacağı kadar uzağa kaydı.

kız, jeonggukʼun asla ona dönmemesine sinirlenmiş olacaktı ki jeongguk ne kadar kaydıysa tekrar yaklaşmıştı ona. jeongguk, bunu hissetmiş sinirle dilini yanağına bastırarak kıza dönmüştü. “hayırdır? derdin ne?” sinirli ve boğuk sesiyle kurduğu cümleden sonra kız dilini dudaklarında gezdirerek bir elini jeonggukʼun omzuna koymuştu. “tanışmak istiyordum sadece seninle” jeongguk, sırıtmış gözlerini hafifçe platin kızda dolaştırdıktan hemen sonra çenesiyle kızın elini işaret etti. “çek o elini”

sarışın kız kaşlarını çatıp jeonggukʼun sinirle söylediği şeyden sonra elini çektiğinde karşılarında beliren bedenle  birlikte kafasını oraya çevirmişti. jeongguk da onunla birlikte dönerken karşısında taehyungʼu gördü. kaşları yine çatıktı. jeongguk ve kıza bakıyor, gözlerini ikisinin üstünde gezdiriyordu.

taehyung dayanamadı. jeonggukʼun onun olduğunu göstermek istiyordu. bu kıza da, bu bara da, eski sevgilisiyle haberini yapan o magazine de. bu yüzden daha fazla kendini tutmadı ve bir adım daha atarak kalçalarını jeonggukʼun bacaklarına bıraktı. tek bacağı üstünde oturuyordu yine. iki bacağı jeonggukʼun bacaklarının arasıındaydı. kolunu dövmelinin omzuna dolamış, gözlerini platin kızın üzerinde gezdirmişti. “bence gitmelisin” kibarca kurduğu cümleden sonra kız yutkunarak ayağa kalkmış, eteğini düzelttikten sonra arkasını dönüp gitmişti.

jeongguk, ise taehyungʼun onun dizine oturduğundan sonraki hiçbir ayrıntıyı algıyalamamış, yalnızca elini taehyungʼun beline sararak bedenini kendi bedenine çekmişti. “delirteceksin...” taehyungʼun gözleriyle buluşan gözlerinden sonra dudaklarında dilini gezdirdi jeongguk. dudaklarını, taehyungʼun dudak kıvrımına bastırmadan önce belini sıkıp bedeni bacağına bastırdı ve cümlesini devam ettirdi. “sen bana kafayı yedirteceksin.”

-

iyi akşamlar, uzun ve düz yazılı bir bölümle ben geldim
ficʼi nerede görüp okumaya başladınız, merak ediyorum

ayrıca instagrama gelebilirsiniz, bu akşam istekleri kabul edeceğim. grup açarız belki sizce?
ig: scrainzz

neighbours | taekook Where stories live. Discover now