8.BÖLÜM: Kalp Karmaşası

131 54 207
                                    

Cyrus'un saçlarımı örmesinin ardından biraz şakalaştık ve şunu söylemeliyim ki çok sempatik gelmeye başladı. Uzun bir süre sonra birisi üzerinde bir değerim olduğunu hissettim. Gerçekten değerli olduğumu.

Yolculuğumuz bir kaç hafta kadar sürecek gibiydi. Limanların birbirine yakın olması yolculuğu kısaltıyordu fakat bizim limanın tersi yöne gitmemiz gerekiyordu, uzak kısıma. Yer altındaki sığınağımız buradaki herkesi alabilecek büyüklükteydi. Bu yüzden bu gibi şeyleri pek dert etmiyordum. Şuan tek derdim bütün çocukları canlı bir şekilde sığınağa ulaştırabilmekti.

Cyrus'un söylediği şu emir olayı kafamı karıştırmıştı. Cyrus nihayet yanımdan ayrıldığında ben de bunu Liva'yla konuşmaya gittim. Liva yerdeki kağıda bir şeyler karalamayı bitirmiş, kağıdı inceliyrodu. Yanına giderek oturdum ve konuşmaya başladım.

" Emirleri benden almaları konusunda bir şeyler söylemişsin, tam anlamadım. Ne demek istiyorsun?"

Liva kağıttan kafasını kaldırıp bana baktı, biraz yüzümü inceledi ve kafasını tekrar dosyalara gömdü. " Emirleri senin vereceğini söyledim. Bir tür yönetici gibi düşünebilirsin. Onların başında sen varsın, yaptıkları hatalardan da başarılardan da sen sorumlusun. Ona göre otoriteni kur ve onlara öncülük et." Dedi.

Bunu başta da anlamıştım tabi ama Liva benimle böyle bir şey konuşmadığı için emin olamamıştım. Liva'dan da duyduğuma göre artık emindim ve olayı anlamıştım. Kısaca Liva bu tüm çocukların sorumluluğunu bana vermişti ve bir şeyler ters giderse de sorumlusu bendim. Bu iyi bir şey değildi.

Liva'nın yanından kalkarak sorumlu olduğum kişileri görmeye gittim. Hepsi ayrı bir köşeye dağılmışlardı. Elbette otorite kurmak lazımdı ama arada sevgi de olmalıydı, önce hepsiyle tanışmam gerekiyordu.

Herkesi ortaya toplayabilmek için " Yeniler ve eskiler, kısaca Liva harici herkes buraya toplansın!" Dediğimde yavaşça hepsi gelmeye başladı. Zaten buradakilerin çoğunu tanımıştım ama yenilerde çok eksiğim vardı.

Herkes toplanınca askeri bir düzende sıraya soktum ve bunu yapmak biraz zor oldu. Özellikle Talya, âsiliğini bir türlü bırakmadığı için diğerleri de direnmişti. Uzun çabalar sonu hepsi sıradaydı.

" Ben Pera, sizden sorumlu kişiyim. Yaptığınız her şeyden haberim olmalı. Size dövüş, silah, bıçak, kılıç ve ok dersleri verilecek. Ben de eğitim görüyorum tabi ki ama bunları da size ben öğreteceğim. Bana saygılı davranmak zorundasınız zira aşağılanmaya gelemem ve emin olun affetmem. En son beni aşağılayan kişiye neler olduğunu Olgu size bir ara anlatır. Kısacası bana saygılı olun ki yaşayın." Diyerek otoritemi sağladım, şuan bunu ciddiye almasalar da çok yakında hepsi boyun eğmeyi öğrenecekti.

Kötüler ikiye ayrılırdı; âsiler ve boyun eğenler. Âsiler de doğru bir yönetimle boyun eğenlerin tarafına geçeceklerdi, geçmeyenler ise cehenneme yolunu hazırlayacaktı. Kötüleri eğitmek böyle işliyordu, acı ve ölümle.

" Şimdi sağ baştan, isim soy isim ve yaş olmak üzere kendinizi tanıtın. Eklemek istediğiniz olursa ekleyebilirsiniz." Diyerek hem benim onları hem de onların birbirlerini tanıma şansını verdim.

En sağda Ilgı vardı ve anlatmaya başlamıştı. Asla gülümsemiyordu ve bakışları son derece öldürücü duruyordu. " Ben Ilgı, soyadım kimseyi ilgilendirmiyo ki sizin de söylemeniz gereksiz, bu hiç bir şey ifade etmez. 20 yaşındayım ve savaşçıyım. Bana yapacağınız herhangi bir hamleyi iki kez düşünün. Bu sadece bir uyarı, tehdit değil." Diyerek kendisini tanıttı ve benden daha çok otorite sağlamış gibi hissetmeme sebep oldu.

Ilgıdan sonra yaklaşık 1.50 boylarında, kısa düz saçlı, çıtı pıtı bir kız gülümseyerek konuşmaya başladı. O da tıpkı Olgu gibi sürekli gülümsüyordu. " Ben Şimay, 17 yaşındayım. Şahsen soyad belirtmemek bana da mantıklı geldi. Pek bir özelliğim yok aslında, bu kadar Şimay'ım işte." Diyerek sırasını savdı. Her ne kadar kendinde bir şey olmadığını söylese de içinde çok kırgınlık ve dışında fazladan neşe görüyordum. Kırgınlığın getirdiği bir neşe...

YŪGOİA : KELEBEĞİN SAVAŞI (+18)Where stories live. Discover now