1. Bölüm: Hayatım Nefes Alsın Deriz

Start from the beginning
                                    

bir gün onları yanımda görebilme umudum onlarla birlikte öldüğünde onlarsız ben de ölmüştüm. ölüşlerimiz bile ayrıydı. annem, babam ve hayata dair bütün umutlarım beraber; ben onlarsız.

hayat tüm bu olanları bana yaşatarak kabul ettirmiş, "kalk, her zamankinden daha zor bir senaryoyla devam etmek zorundasın!" emrini fikrimi sormadan vermiş ve çoktan yaşatmaya başlamıştı bile.

yaşayarak, yaşamak zorunda kalarak kabul ettiğimiz şeyler vardır hayatta. benim de var.

hepimiz yaşıyor olma halini kabul etmiyor muyuz aslında en başında? çünkü biliyoruz, hayatı acılarına rağmen, acılarıyla birlikte yaşamak bir üstünlüktür. yaşamak bir nevi yetkin olma halidir ve güç gerektirir, güç verir.

bu güce tutunması için seçilen insanlardan biriyim ben de. tıpkı sizin gibi.

son senesinin son dönemine başladığım liseme nihayet giriş yaptığımda çıkışıma kadar geçen süre her zamanki gibi geçmişti. kütüphanede verdiğim mola esnasında test kitabımdaki soruların boş bir kısmına yazdığım şu not gibi:

"tek başına otur, tek başında ders dinle, tek başına yemeğini ye, tek başına nefes al, kendi kendine gülümse. sonra... teneffüs zamanları kütüphaneye çık ve tek başına çalışman gereken neler varsa onlara çalış. çok çalış ki bir zaman geldiğinde bu tek başınalığın son bulsun. bu sefer de bunu umut ediyorsun. kalan son umut kırıntın da senden giderse geride sana ait bir sen kalmaz, bunu biliyorsun. tek başınalığınla büyümeyi unutma ebra. gün gelecek ve bunun için kendinle gurur duyacaksın."

ders aralarında çoğunlukla ders çalışıyor olmamın sebebi yalnızca yalnızlık değil. bunun bir başka nedeni günün geri kalan zamanında yarı zamanlı bir şekilde bir otelde hademelik yapıyor olmam. büyük otellerin bu tip çalışanlara kısmen de olsa ihtiyacı oluyor. ve yine baktığımızda hayatın bize ne gibi kısmenlikleri yaşatacağı belli olmuyor. çok büyük bir yerden alırken en küçük yerinden verip mutlu edebiliyor insanı. sorgulayamıyorsun. yaşayıp görüyorsun ve seni hayatın kendisinden de üstün kılan şey aslında tam olarak bu oluyor. durum ne olursa olsun, her şartta yaşıyor halde olabilmen seni ve beni, bizi üstün kılıyor. 

yaşıyorsun arkadaşım. evet, öyle ya da böyle her şeyi yaşayacak güçtesin ve yaşıyorsun. yaşıyoruz.

saate baktığımda 20.50 olduğunu görüp zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşündüm. değerli olmayan zaman da hızlı geçer sevgili dostum. doyarak yaşamanın bir değeri yoktur o zamanları ve nasıl olduğu hatırlanmayacak bir şekilde hızlı geçerler. bunun aksinde varılan bir kanı da yine hayat yanılgılarından birisidir. 

çıkışıma son on dakika kalmışken evden çıkmadan önce yaşamadığım şeyler defterime yazdığım o maddeleri anımsadım. gerçekleşmemesi rutinleşmiş birkaç madde kalmıştı yalnızca bugün de gerçekleşmeyen. hoş, henüz gün bitmiş sayılmazdı fakat eve dönme maddesinden başka bir maddeyi tikleyebilecek kadar bir zaman da kalmamıştı bugün için 

eve dönüp bir maddeyi daha aradan çıkarmak için elimdeki malzemeleri temizlik odasındaki yerlerine bırakıp geri dönerek hızlıca çantamı toparlamaya başladım. gözlerimi çantamdan kaldırmamla beraber bana doğru koşan tülayı görmem bir oldu. işe başladığım bu birinci haftadan edindiğim tek arkadaşım tülaydı. mesai arkadaşıydık fakat bu koca otelin işlerinden çok sık konuşma fırsatı bulamadığımızdan samimiyetimiz de aynı oranda azdı. 

heyecanla koşarak yanımda biten tülayın gözleri, çantamı toparladığımı görmesiyle birlikte üzgünce bakmaya başladı

"yaa çıkıyor muydun?" gülümseyerek kibar görünmeye çalışıp cevap verdim

GİRİFTWhere stories live. Discover now